1. Anasayfa
  2. AİLE VE EVLİLİK

Aile Hayatı ve Çocukların Eğitimi


Ailenin Temel Unsurları ve Sorumluluklar

Resulüllah’ın yaşadığı aile hayatı, aile reisliği ve hamiliği İslami ailenin temel niteliğini ve özelliklerini tespit bakımından ayrı bir önem taşır.

Toplum hayatının temel taşı olan aile evlilik bağı / akit / nikah ile bir araya gelen eşler, karı-koca tarafından kurulur. Bunlardan doğan çocuklar da bu ailenin bireyleri ve üyeleridir. Şu halde bir ailede karı-koca ve çocukları bulunur. Ancak aileyi kuran eşlerin anne ve babaları ve bunların çocukları da bu aileye sağlam bağlarla bağlıdırlar, onlarla sıkı ve sürekli bir ilişki içindedirler. Buna göre; Aileyi oluşturan unsurlar şöyle sıralanır:

  • Eşler / karı-koca,
  • Çocuklar,
  • Eşlerin anne ve babaları,
  • Çocukların çocukları, torunları.
  • Eşlerin birbirine karşı hakları ve sorumlulukları,
  • Anne-babanın çocuklarına karşı görevleri ve onlar üzerindeki hakları
  • Çocukların anne ve babalarına karşı ödevleri ve onlar üzerindeki hakları konularında duruyoruz.

Büyük anne ve büyük baba olmaları sıfatıyla nineler ve dedeler ile ikinci torunlar ise üçüncü gruba dahildirler. Mesela anne hakkı sorumluluğu nine hakkını ve sorumluluğunu, baba hakkı ve sorumluluğu dede hakkını ve sorumluluğunu da içerir.

Bu bakımdan büyük anne ve babaya nispetle torunlar da evlat hükmündedirler. Aileyi oluşturan ve onu ören ve çevreleyen unsurlar bunlardır. Tabiidir ki bunun dışındaki ikinci dereceden hısımlar ve akrabalar, hatta komşular, dostlar ve arkadaşlar da aile terbiyesi bakımından son derece önemlidir.

Ayet ve Hadislerde Evliliğe Teşvik

Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde evlilik nikah ve aile kurmak tavsiye ve teşvik edilmiştir. Evlenmemek ve bekar yaşamak namus ve iffet dairesinde kalmak şartıyla günah değildir. Fakat genellikle namuslu ve iffetli bir şekilde yaşamanın yolu evlenmektir. Akit-nikah eşleri fuhuştan ve iffetsizlikten koruyan bir zırhtır.

Bundan dolayı İslam evlilik akdini tavsiye ve teşvik eder. Evlenmemeleri halinde iffet ve namuslarını koruyamamaktan korkanların da harama düşmekten kaygılananların da evlenmeleri farzdır diyen alimlerin sayısı çoktur.

1-) Bütün canlıları çift yaratmıştır. “Takdis ederim O Allah’ı ki yeryüzünde biten her şeyi, bitkileri çift çift yaratmıştır (1). Gökten yağdırdığı yağmurla yerden çeşitli bitkileri çifter çifter çıkardı (2). O gökleri ve yeri yaratandır, size kendinizden eşler yarattığı gibi hayvanları da eş eş yaratmıştır. Böylece üremenizi sağlamıştır. O’nun gibisi yoktur, O işiten ve görendir (3). “Allah size kendi türünüzden eşler yarattı. Eşlerinizden de sizin için oğullar çocuklar ve torunlar yarattı. Ve size hoş rızıklar verdi (4). Siz çift olarak yarattık (5)”

Çok açık görülüyor ki Yüce Yaratıcı bitkileri, hayvanları ve insanları eş eş ve çift çift, yani erkekli ve dişili olarak yaratmıştır. Her türün, her cinsin erkeği ve dişisi vardır. “Ey insanlar biz sizi erkek ve dişi olarak yarattık (6). Şu bir gerçek ki rahim’e atılan meniden erkek ve dişi olarak çiftleri O yatmıştır (7)”

Yüce yaratıcının bitkileri ve hayvanları ve insanları erkekli ve dişili olarak yaratmasında pek çok sebepler ve gayeler, maslahatlar, faydalar ve hikmetler vardır. Bu tarz yaratma biz insanlar için büyük bir nimet ve lütuftur.

Allah Teala bunun bir hikmet olduğunu bize hatırlatıyor Buna şükretmemizi kendisine itaat ederek nimetleri amaçlarına uygun bir biçimde kullanmamızı istiyor Eşler ve çiftler halinde yaşamak için evlenen ve bir yuva kuran insanlar bu iradeleriyle, bilinçli ve inançlı olarak yaparlar.

İnsanların evlenip bir yuvada eşler ve çiftler halinde yaşamaları tabiatlarının icabıdır. Fıtrat ve hilkatlerinde yuva kurma arzusu insanda mevcuttur. Hayvandan farklı olarak insan bu arzusunu dini ahlaki ve hukuki bir düzen dahilinde tatmin eder, cinsel ve diğer ihtiyaçlarını bu çevrede giderir.

O halde aile dediğimiz sosyal kurumun temeli dindir, ahlaktır hukuktur. Bu temel üzerine kurulmayan bir aile yuvasının mutlu olma şansı bir yana var olma şansı bile yoktur. “Ey insanlar! Sizi bir nefsten yaratan, ondan da eşini yaratan Rabbinizdan korkun (8)”

Demek ki insanın erkeği ve dişisi aynı cevherden yaratılmıştır. O halde bunlar temelde birbirine eşittir. Yani erkek ne kadar insan ise kadın da o kadar insandır. Temel haklar itibariyle de birbirine eşittirler. Bundan dolayı Allah Resulü, “Kadın erkek bir elmanın iki parçası gibidir, bir yarısı o, diğer yarısı bu” diyerek bu hususu belirtmiştir. O halde evlenme akdinde eşlerin iradeleri ve rızaları aynı ağırlıktadır.

Evliliğin kuruluş aşamasında böyle olduğu gibi devamında da böyledir. Buna göre kurulan yuvadan eşler aynı derecede sorumludurlar. Aile hayatının rahatı huzuru ve güveni için işbirliği ve iş bölümü yapan eşlerin ayrı- sayılabilecek bazı konulardaki hakları ve görevler farklılık gösterir. Fakat aile içinde erkeğin tüm hakları ve görevleri terazinin bir kefesine, kadınınki öbür kefesine konsa bunların birbirini dengelediği görülür. Sıcak, huzurlu ve mahrem bir yuva olan ailenin bir çok hikmetleri ve faydaları vardır. Bunların en önemli olanlarından biri evlat sahibi olmak, bunları beslemek, yetiştirmek, korumak, hayata hazırlamak, terbiye etmek, edeb öğretmektir.

İnsan, türünün varlığını böyle korur ve sürdürür. Vahiyden ve nübuvvetin kaynağından gelen inançlar, ibadet hayatı ve ahlak kuralları da aile aracılığıyla bir önceki nesilden bir sonraki nesile aktarılır. Bir insan dini, ahlaki ve manevi değerlerin korunmasını ve yaşatılmasını istiyorsa aile hayatına ve bu hayat içinde oluşan ve gelişen terbiyeye büyük önem vermek zorundadır.

Aile terbiyesinin sağlıklı ve sağlam olması ailenin kuruluşunun ve yapısının; eşler arasındaki sevgi, saygı, dayanışma ve ilişkinin iyi olmasına bağlıdır. Bunun için İslam’ın evliliği ve aileyi nasıl gördüğüne bakmak gerekir. Yüce Allah buyuruyor:

“Huzur bulmanız için kendi türünüzden sizin için eşler yaratması, aranızda sevgi ve rahmet vücuda getirmesi O’nun varlığını ve hikmetini gösteren ayetlerindendir. Bunda düşünen bir toplum için alına- cak dersler vardır (9)”

Evliliğin temeli sevgi, saygı, şefkat: hedefi de huzur ve saadettir. Allah Teala “Onlar sizin için, siz de onlar için elbisesiniz (10)” buyuruyor. Bununla eşler arasındaki örtülü ve mahrem ilişkilere işaret ediliyor.

Evlenecek kişilerin nikah akdinden evvel birbirilerini görmeleri, beğenmeleri, evliliğe hür ve serbest bir iradeyle razı olmaları, birbirinin dengi olmaları, evliliğin sorumluluğunu kavramaları, birbirine karşı hak ve görevlerini bilmeleri lazımdır.

Hz. Peygamber: “Hepiniz çobansınız ve güttüklerinizden sorumlusunuz” dedikten sonra “erkek ailesinin çobanıdır ve aile bireylerinden sorumludur. Kadın kocasının evinin ve çocuklarının çobanıdır ve bunlardan sorumludur” buyuruyor.

Demek ki eşlerden her birinin sorumluluğu vardır. Sorumlu olmaları aynı zamanda yetkili olmaları anlamına gelir. Çünkü yetkisi olmayanın sorumluluğu da olmaz. O halde eşler ailelerini yönetme konusunda yetkilidirler. Birinin aile reisi olması diğerinin yetkisiz ve sorumsuz olduğu anlamına gelmez aile reisi olan erkeğin yetkisinin ve sorumluluğunun biraz daha fazla olduğu anlamına gelir.

Aile reisliği de aile bireylerine tahakküm etme, onları baskı altında tutma, keyfince yönetme anlamına gelmeyip aileyi koruma, kollama ve kayırma anlamına gelir. Yüce Allah: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi cehennemden koruyunuz (11)” buyuruyor.

Ailenin ve aile üyelerinin her bakımdan korunması ebeveynin ortak görevleri olmakla beraber bu konuda babaya daha büyük sorumluluk yüklenmektedir. “Örfe göre kadınların hakları gibi vazifeleri de vardır. Kadınlara nazaran erkekler bir derece üstündürler (12)” buyuran Kur’an’a göre kadınların hakları kocalarının onlar üzerindeki haklarıdır. Kısaca haklar ve görevler karşılıklı ve dengelidir.

Eşler çocuk sahibi oldukları zaman anne ve baba sıfatını kazanırlar. Kendi anne ve babalarına, hatta kayın valide ve kayın pederlerine göre evlat olan karı koca çocuklarına göre de anne-baba olurlar. Bu durumda karı-koca; Hem iyi bir eş ve çift, hem iyi bir evlat, hem de iyi bir anne-baba olmak yükümlülüğüyle karşı karşıyadırlar.

2-) Eşler anne-babalarına karşı saygılı ve hayırlı bir evlat örneği ortaya koymak zorundadırlar. Kur’an önce Allaha ibadeti, hemen ondan sonra anne ve babaya iyi davranmayı emreder.

Koca kendi anne ve babalarına karşı iyi bir evlad örneği ortaya koyup bu konuda onları örnek alsın, iyi evladı olsun. Anne ve babasının iyi ve hayırlı evladı olmayanların iyi ve hayırlı evlat sahibi olmaları uzak bir ihtimaldir. Çünkü her konuda olduğu gibi bu hususta da çocuklar ebeveyni örnek alır ve onları taklit ederler. Bunun böyle olması aile eğitiminin gereğidir.

3-) Nikah akdiyle bir araya gelip yuva kuran çiftlerin iyi ve vefalı bir eş ömeği vermeleri zorunludur. Evlilikte sadakat güven, fedakarlık, feragat, şefkat, sevgi ve saygı esastır. Eşlerin birbiri üzerinde haklan, birbirine karşı görevleri vardır. Bu görev ve sorumluluk eşlerin özgürlüğünü sınırlar. Nikah akdi eşleri birbirine bağlı, birbirinden sorumlu hale getirdiğinden keyiflerince ve canlarını istediği gibi hareket edemezler

Bu noktada eşler birbirine karşı feragatti fedakar davranmalı, eşinin rahatı ve huzuru için kendi rahatından vazgeçebilmelidirler. Özgecilik isar denilen yüce değer budur. Eşlerin sevgi ve saygı sadakat temelinde mutlu bir yuva inşa etmeleri bu yuvada yetişen yavruların bedenen, ruhen ve zihnen sağlıklı olmalarını temin ettiği gibi ahlaklı, terbiyeli, edebli, nazik, kibar, hakkaniyetli, saygılı, anlayışlı ve dindar olmalarını da sağlar

Edeb ve terbiye ile böyle bir aile elde edildiğinden böyle bir ailede yetişen çocuklar terbiyeli, edebli ahlaklı ve dürüst olurlar. Edebsizliğin ve terbiyesizliğin egemen olduğu ailede yetişen çocuklar ise edebsiz, terbiyesiz, arsız, saygısız ve ahlaksız olurlar.

Çocuklar iyi huylar ve güzel davranışlar gibi kötü huylar ve edep dışı davranışları da ailelerinden alırlar. Çocuklara iyi ahlak gibi kötü ahlak da ebeveyninden yansır. Anasına bak kızımı al sözü baba-oğul ilişkisi açısından da doğrudur ve söz konusu aile terbiyesini dile getirir.

Onun için ebeveyn, çocuklarında gördükleri kötü ve olumsuz hal ve hareketlerden dolayı çocuklardan çok kusuru ve kabahati kendilerinde bulmalı ve “acaba nerede hata ettik de böyle oldu”, diye kendilerini sorgulamalıdırlar.

4-) Anne ve babalarına, birbirine karşı iyi ve saygılı davranan eşlerin çocuklarına ve toplumlarına karşıda bir takım görevleri vardır. Ebeveyn evlatlarından sorumludurlar.

Ebeveynin genel olarak evlatları, özel olarak oğlan ve kız çocukları arasında ayrım yapmamaları, mümkün mertebe hepsine eşit muamele yapmaları, doğduklarında kulaklarına ezan okumaları dini gelenekte iyi izlenimler bırakan ve güzel şeyleri çağrıştıran isimler koymaları, beden bakımından sağlıklı yetişmelerine önem verdikleri kadar ruh yönünden de sağlıklı yetişmeleri için gereken önlemleri almaları, öğrenim çağına geldiklerinde iyi bir tahsil yaptırmaları, güzel bir meslek edinmelerine, iyi bir evlilik yapıp mutlu bir yuva kurmalarına yardımcı olmaları lazımdır. Hayırlı bir evlat sahibi olmanın yolu budur.

Üzerlerine düşenleri yerine getiren ebeveyn mutlaka çocuklarının mürüvvetini görür, canını yaratanına teslim ettikten sonra ardından kendisini rahmet ve hürmetle yad edecek, ruhuna Fatihalar ve dualar okuyacak hayırlı bir ve zürriyet bırakır Bunun içinde kabrinde ebediyen rahat yatar

Mahşer günü Hakk Teala’ya kolay hesap verir. Bakın Yüce Allah ne buyuruyor “Kulakları sağır eden o korkunç gürültü geldiğinde kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden, evlatlarından köşe bucak kaçar (13)”

İnsan neden sevdiklerinden ve en yakınlarından korkup kaçar ve gidecek delik arar? Onlara karşı ödevlerini ve sorumluluklarını hakkıyla ve tam anlamıyla yerine getirmemiştir de ondan! Ebeveynlerine karşı saygılı terbiyeli ve edebli olmayanlar, yavrularını edebli ve terbiyeli yetiştirmeyenler dünyada da ahirette de rezil rüsva olurlar Yaptıklarına bin pişman olurlar, şehvetleri ve şöhretleri acıklı duruma düşmekten onları kurtaramaz İşte böylelerine işaret le: “Onlar dünyada rezil rüsva olurlar, ahirette de korkunç azap onlar içindir (14)” buyurulmuştur

Kaynak: Prof Dr Süleyman Uludağ / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 143-147

(1-Yasin Süresi 36) (2-Taha Süresi 50; Zuhruf Süresi 12) (3-Şura Süresi 11) (4-Nahl Süresi 72) (5-Nebe Süresi 8; Fatır Süresi 11) (6-Hucurat Süresi 13) (7-Necm Süresi 45; Kıyamet Süresi 39) (8-Nisa Süresi 1) (9-Rum Süresi 21) (10-Bakara Süresi 187) (11-Tahrim Süresi 6) (12-Bakara Süresi 228) (13-Abese Süresi 33-36) (14-Bakara Süresi 85, 114; Maide Süresi 41)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir