Nefis Muhasebesi: İnsan Nereden Geldi Nereye Gidiyor?
Herkes kendisine, yapısına, ne olduğuna nereden gelip nereye gittiğine, ne için yaratıldığına, eline verilen nimetlerin ne için verildiğine, kendisine verilen uzuvların ne için verildiğine ve herkesin topraktan yaratıldığı için toprağa bir borcu olduğunu ve Allah’a karşı kulluk borcunu unutmayıp ve dünyada baki kalmayacağına ve yapıp ettiklerinin bir karşılığına karşın hesabı sorulacağına göre, bunu düşünüp kendine çeki düzen versin. Çünkü topraktan yaratıldık, yine toprak olacağız .
“Allah Adem’i topraktan yaratıp “ol” dedi, o da derhal oluverdi(1)”. “yoksa sen, senin aslını topraktan, sonra da bir damla meniden yaratan, bilahere de seni böyle tam mükemmel bir insan şekline getiren Rabbini mi inkar ediyorsun? (2)” yazık…!!!
Nitekim Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de buyuruyor ki: “Biz insanı kara çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. (3)”.” O, sizi bir çamurdan yaratan, sonra size bir ecel, bir ömür süresi tayin edendir. (4)”. Yine insanın aslının topraktan olduğuna dair şöyle buyuruyor; “Şu bir gerçektir ki Biz insanı süzme çamurdan yaratırız. (5). Bütün bunlardan sonra ey insan, senin mahşere ve hesaba inanmana hangi engel kalabilir? (6)
Hesap Günü amellerin Karşılığı
Allah’ın takdiri ile tekrar bir araya getirilip yaptıklarımızdan dolayı hesap vereceğiz. Bu yaptıklarımız eğer Allah’ın izin vermiş olduğu ve yapmakla yükümlü tutulduğumuz görevleri yapmışsak O’nun rahmeti ile Cennetine, yok aksine bir yol izlemiş isek eğer de onun inkar edenler ve yapmakla yükümlü tuttukları görevleri yapmayanlar için hazırlamış olacağı cehenneme düşeceğiz.
Nitekim Allah Teala bu konuda da kullarını şöyle uyarıyor: Gerçekleşeceğinden hiç şüphe bulunmayan o kıyamet gününde, kendilerini bir araya topladığımız ve her şahsa yaptığının karşılığının tam verilip, aska haksızlığa uğratılmadığı o gün gelince halleri ne olacak ?
Hiç kimse düşünmesin ki benim yaptığım yanıma kalır yada yaptığı kötülüğü ya da çirkin işi kimse görmedi. Şüphesiz ki yapılan her şey harfi harfine yazılmakta ve günü geldiği zamanda ya lehimize yada aleyhimize bize sunulacaktır.
- Ağzından çıkan bir tek söz olmaz ki yanında, bu iş için hazırlanmış gözcü olmasın, onun söylediğini ve yaptığını kaydetmiş olmasın (8)
- O gün gelecek, ve her şahıs önünde, yalnız yapıp ettiklerini bulup bakacak ve kafir: Ah ne olurdu, keşke toprak olaydım!” diyecek (9). İşte o gün herkes; Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir (10)
- İşte herkesin hesap defteri önüne konuldu. Mücrimlerin defterdeki kayıtlardan korktuklarını ve şöyle dediklerini görürsün: “Eyvah bize! Bu deftere de ne oluyor? Ne küçük konmuş, ne büyük, yazılmadık şey bırakmamış!” Böylece yaptıkları her şeyi yanlarında buldular. Şu kesin ki Rabbin kimseye zulmetmez. (11)
Nitekim Yüce Allah Kur’an-ı Kerim de buyuruyor ki; Her insanın vebalini, kendi nefsine bağladık (her insan yaptıklarına göre muamele görür). Nitekim kıyamet günü önüne açılan bir defter çıkaracağız.(12). Küçük büyük her şey satır satır yazılmıştır. (13)
Ahlaki Çöküş
Artık nedense zamanımız öyle bir duruma geldi ki, ne tarafa dönecek olsan ya argo kelime ya namahrem kaynıyor. Doğrudur bunları düzeltemezsin, Ancak böyle şeyleri de hoş görmek gerekmiyor ki böyle şeyleri doğru görecek olursan yapsan da yapmasan da sende o günaha ortak olursun.
Çünkü Allah’ın yasakladığı bir şeyi hoş görmen, bir nevi o yasağı kabul etmemek manasına gelir ki buda büyük bir günahtır. Evet belki insanların giyim kuşamına, hal ve hareketlerine, konuşmalarına müdahale edemezsin, engel olamazsın ancak olamıyorsan bile en azından kalbinden buğzet..
İnsanları Şeria’a (Kur’an -ı Kerim’e uyduramazsın buna gücün yetmez ama kendini Kur’an-ı Kerim’e uydurmaya yaşamaya gücün yeter. Bunu başarabilirsin.). Tabi ki başını gereksiz işlerden ve uğraşlardan kaldırıp, Kur’an-ı Kerim’e bakma zahmetinde bulunursan.
Çirkin sözler ve gereksiz sözlerin kişiye günah kazandırmaktan ve kendisini adım adım azaba sürüklemekten başka kişiye hiç bir faydası yoktur. Buna da fayda denirse tabi ki.. Zaten şeytanında istediği budur. Kişiyi insanı zikirden ve fikirden alıkoyup, Allah’ın rahmetinden uzaklaştırmaktır.
Zaten buna istinaden Allah Teala;
- Söyle o kullarıma: Hep en güzel sözleri söylesinler, çünkü şeytan aralarını bozmaya çalışır. Gerçekten şeytan insanın açık düşmanıdır.” (14)
Bu uzun açıklamadan sonra konuya girmeden önce dünyanın aldatıcılığı, yalancılığı ve çirkin yüzünü bir ayet-i kerime ile belirtmek istiyorum. Yüce Allah buyuruyor ki: Ey insanlar! Allah’ın vadi elbette gerçektir, öyleyse sakın dünya hayatı sizi aldatmasın; o çok hilekâr şeytan da Allah’ın kerem ve merhametini ileri sürerek sizi aldatmasın (15)
Toplumun bir çok kesimi artık güzel görünmek uğruna, kendilerini insanlara beğendirmek üzere veya başka bir sebepten dolayı ki ileride açıklanacaktır bir sürü boş yere vakit harcadığı gibi , kendine de bir sürü makyaj yapıyor, bir sürü boya sürüyor..
Makyaj ve Açılıp-Saçılma
Kadınlar (istisnalar olmak üzere) neden makyaj yaparlar da kendilerini kılıktan kılığa sokarlar?
Bunun belli başlı sebepleri arasında en önemlileri olarak şunları belirtebiliriz;
- Ya kendini insanlara beğendirmek istiyor, kendine karşı özgüveni yok.
- Haşa tövbe Allah’a hitaben muhalefet ediyor ki; ben senin yarattığını beğenmiyorum, ben beni senden daha güzel yaparım,
- Bu ise zaten ikisini de ortaya koyan Allah’ı gerçek mahiyeti ile tanımadığı yada tanımaya çalışamadığı için sadece adını telaffuz etmekle yetinip, ancak emir ve yasakları bir kenara koyup kendi heva ve arzularının peşinden koşturmasıdır
Bunun birincisi zaten günah ancak ikincisi haşa tövbe insanı dinden çıkarır küfre düşürür. Çünkü Allah Teala demedi mi ki: “Sizi Biz yarattık, sonra size şekil verdik (16)” ve yine Allah dedi ki: “Siz Allah’ın verdiği rengi alınız. Allah’ın boyasından daha güzel boya vuran kim olabilir? Biz ancak O’na ibadet ederiz” deyiniz (17)” şeklinde buyurdu ama biz O’na ibadet etmedik nefsimize itaat edip kendimize zulmettik, Allah’ın yarattığını beğenmedik, kendimizi yeniden icat etmeye cüret gösterdik. Al sonuç ortada. Rezillik diz boyu.
İnsanların, bay veya bayanların özellikle de bayanların oralarını buralarını açmaları, ona buna göstermeleri, yada bir sürü ıvır zıvır şeylerle uğraşması ne kadarda saçmadır dimi. Aynanın karşısına geçer saatlerce kendini kılıktan kılığa sokar. soktuğu kılıkta bir şeye benzese bari. Sonuçta ortaya insan suretinde bir şey çıkıyor olsa da (istisnalar tenzih edilmiştir) insanlıkla ne kadar alakası vardır orası bilinmez.
Yüce Allah buyuruyor ki;
- Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi… İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi). (18). Bundaki elbiseden kasıt dünyada üzerinizi örtecek kılık kıyafet, takva elbisesinden kasıt ise ahirete dairdir. Tefsirde geçen budur.
- Ey Adem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık. (19)
Ayıp yerlerinizi açarak ne diye Allah’ın rahmetinden kaçıyorsunuz, Ne diye şeytana yardımcı oluyorsunuz. Ne diye kendi elinizle ya da kendi ellerimizle kendi ateşimizi kendimiz hazırlayıp da kendi kendimiz yakıyoruz. Bunun adına olsa olsa cahillik denir. Sen veya bir başkası şeytanı göremez ancak şeytan kendisine dört bir yandan saldırır ki buda zaten ayetlerde mevcuttur;
“Mallarını halka gösteriş için harcayıp Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen kimseleri de Allah elbette sevmez. Şeytan kimin arkadaşı olursa, artık o arkadaşların en kötüsüne düşmüş demektir. (20)”. “Sizi Biz yarattık, sonra size şekil verdik. Peşinden de meleklere: “Haydi, hürmet için secde edin Adem’e!” dedik. Onların hepsi hemen secde ettiler, yalnız İblis dayattı. Secde edenlerden olmadı. (21)”.
“Fakat şeytan onlara, gözlerinden gizlenmiş olan edep yerlerini açığa çıkarmak için vesvese verdi. Onlara şöyle telkinde bulundu: “Rabbinizin size bu ağacın meyvesini yasaklamasının tek sebebi, sizin meleklerden veya ölümsüz hayata kavuşanlardan olmanızı önlemektir” diyerek (22)”
İşte Hz Adem (a.s) babamız ile Hz Havva annemizi bir şekilde kandırdı ve kendileri de hemen tevbe etti ve Yüce Allah’da kendilerinin tövbelerini kabul buyurdu. Onlar yasak meyveleri yiyip ölümsüz olmak ya da meleklerden olmak kaydı ile kandı. Peki bizlerin bu kadar yobazlaşmasında ki sebep nedir? Kendinizi insanlara beğendirmek mi? Yoksa namahrem yerlerinizi insanlara göstermekten haz mı duyuyorsunuz? Yazık…!!!
Hepimiz cennete ve cehenneme inanıyoruz. Kıyametin Mahşerin Hesabın Cennet ve cehennemin hak olduğunu biliyoruz .Bunu dilimizle söylüyoruz ancak gel gör ki dil ile söylediğimiz şeyi kalp ile tasdik etmiyorsak bu bizi kurtarır mı orası meçhul?, Sözlere bakılırsa Allah’ın sevgili kullarından gibi görünüyoruz ama işin içine gelince, iş icraata gelince ne acıdır ki alakamız yok.
Cennete inanıyoruz, cehenneme inanıyoruz, ölümün hak olduğunu biliyoruz ancak bunların hiçbirini sözde kabul etsek de nedense tasdik edemiyoruz, bunlara kavuşmak için yada bunlardan birisinden kurtulmak için mücadele göstermiyoruz.. İşte “Ayetlerimizi yalan sayanlar ve onları kabule tenezzül etmeyenler ise, işte onlar cehennemliktirler. Hem de orada ebedi kalacaklardır (23)”
Ayetlerimizi yalan sayanlara ve onları kabule tenezzül etmeyenlere gök kapıları açılmayacak ve deve iğne deliğinden geçmedikçe onlar da cennete giremeyeceklerdir . İşte Biz, suçlu kafirleri böyle cezalandırırız (24)
Peki bu fani dünyada, o fakirlere ya da siz ya da sizler gibi açılıp saçılmayan, israf etmeyen, tam manasıyla olmasa da elinde geldiği kadar ve iradesinin gücü yettiği kadar dinini yaşamaya çalışan insanlarla karşı karşıya kaldığınız mahşer meydanında, bu dünyada horlayıp da ayıpladığınız o insanlar belki de yarın mahşer meydanında, Allah’ın huzurunda takva sahibi mümin kullar olup da Allah’ın mükafat verip de cennetine kavuşan kullardan olacak da sizler Allah’ın rahmetinden mahrum kalıp azaba duçar olacaksınız.
“Cehennemlikler cennetliklere: “Ne olur, lütfen suyunuzdan, Allah’ın size nasip ettiği nimetlerden biraz da bize gönderin!” diye seslenirler. Onlar da: “Allah bunları kâfirlere haram etmiştir, bunlar kâfirlere yasaktır.” diye cevap verirler (25)”.
“O kafirlere ki onlar dinlerini oyun ve eğlence konusu haline getirmişlerdi; dünya hayatı kendilerini aldatmıştı. İşte onlar, kendilerinin en önemli günü olan bu günkü karşılaşmayı unuttular ve ayetlerimizi bilerek inkar ettikleri gibi, Biz de bugün onları unutup kendi hallerine terkedeceğiz. (26)”.
“Tadın bakalım inkarınız sebebiyle bu acı azabı! (27)”
Oysa Allah (c.c) kimseye haksızlık etmez ve hiç kimseye de sebepsiz yere cezasını vermez.. Olmuş, olan ve olacak olan bütün bilgiler, yapılması ve yapılmaması gereken bütün işler ve fiiller Alemlere Rahmet olarak gönderilen Kur’an-ı Kerim’de mevcuttur ki zaten bu konuda da “Gerçekten onlara tam bir vukufla manalarını bir bir bildirdiğimiz ve iman edecek kimseler için bir hidayet, bir rahmet olan bir kitap getirdik. (28)” buyurmaktadır.
Asr Süresinde Yüce Allah buyuruyor ki;
- Yemin ederim zamana:
- İnsanlar hüsranda.
- Ancak şunlar müstesna: İman edip makbul ve güzel işler yapanlar, Bir de birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler.(29)
Ayette kastedilen Emr-i Maruf,Nehy-i Münker Olabilir.. İyiliği emret, kötülüğü yasakla. En doğrusunu Allah bilir)
Yüce Allah buyuruyor ki; “Ayetlerimizi yalan sayanları, farkına varamayacakları şekilde yavaş yavaş helake yaklaştırırız. (30)”. “Ben onlara mühlet veririm; fakat vakti gelince Benim cezalandırmam pek kesin ve şiddetlidir (31)”
Bu ayetlerin tefsirinde aktarılan şudur; “Kendi hür ve istek iradesiyle, doğru yolu bulması için Allah’ın lütfettiği dört hidayet kaynağına rağmen, eğer insan dalalette ise, artık Allah’ın hidayetinden daha üstün bir hidayet yöntemi bulup da onu özgür iradesiyle doğru yola iletebilecek hiç kimse yoktur. Çünkü fıtri din, akıl, nübüvvet ve vahiy den daha üstün ve daha etkili bir aydınlatma ve yol gösterme yöntemi bulmak mümkün değildir (32)”
“Yüz üstü kapanıp etrafını görme imkanı olmadan burnunun doğrultusuna giden mi yoksa yolda normal olarak yürüyen mi yolda daha başarılı olur (33)”.
İşte sırf kendi görüşüne göre yaşayanın durumu ile Allah’ın emir ve yasaklarını uygulayıp bu çerçevede hareket edenin durumunu özetleyecek ayetlerden bir örnek.
Bu yazdıklarım bayanlar için değil aynı zamanda düşünen her erkek-kadın herkes için geçerlidir.. Bayanların makyajından giyiminden kuşamından bahsettim. Ancak erkeklerde alta kalır değil yanlış anlaşılmasın. İşleri güçleri zevk sefa kadın kız, yemek içmek yatmak. Yok dövme yaptırayım, yok bilmem parfüm sıkayım yok saçımı şöyle dikeyim şöyle yapayım, yok sakalımı şöyle kesip şöyle şekil yapayım .
Bayanların açık giyinmesi, namahrem yerlerini açması ne kadar yanlış ve günah ise de aynı günaha erkeklerde ortaktır. Bir şeyin müşterisi olmasa ona talep olmaz.
Her ne kadar açılıp saçılmak doğru değilse de aynı şekilde onlara da trene bakar gibi bakacak olursanız eğer onlarda açılıp saçılır. ama bugün sen bakıyorsun yarında senin kızına kardeşine eşine bakacaklar. Bunu hiç düşünmez misin aklı kıt, gözü kör, kulağı sağır ahmak?
Kurtuluş Kapısı Olarak Tövbe
Gelin artık hep bir ağızdan, gönülden, içten tövbe edelim. Yüzümüzü Allah’ dönüp O’na olan kulluk görevlerimizi yerinme getirelim. O’nun rahmetinden ümidimizi kesmeyelim. ancak ameliniz olmadan da Allah’ın rahmetinden ümit ederseniz eğer buda şeytanın fısıldaması ve aldatmacasıdır.
“O halde sizi dünya aldatmasın ve çok hilekâr şeytan da sizi Allah ile aldatmasın, Allah’ın affına güvendirmesin! (34)”. Amelimizi yapalım, namazımı, zekatımızı, orucumuzu, sadakamızı, ana-babaya saygı ve hürmet ve güzel ahlak içinde bulunalım. Örtmemiz, kapatmamız gereken yerleri kapatalım. İnşallah Allah (c.c) bizi de rahmetine mazhar kıldığı kullarından eyler de azabından kurtuluruz.
“Ancak tövbe edenler, islahta bulunanlar ve açıklayanlar müstesna. İşte ben onların tövbelerini kabul ederim. Ve tevbeyi çokça kabul eden, esirgeyen ancak benim (35)”. “Ve O, o zattır ki, kullarından tövbeyi kabul eder ve günahlardan affeyler ve ne yaptıklarınızı bilir. (36)”. “Ve iman edenlere ve salih amellerde bulunanların tövbelerini kabul eder ve onlara fadlından sevaplarını arttırır. Kâfirlere gelince onlar için şiddetli bir azap vardır (37)”.
“Ey müminler! Allah’a samimi bir tevbe ile tevbede bulunun, umulur ki: Rabbiniz sizden günahlarınızı örter ve sizi altlarından ırmaklar akar cennetlere girdirir. O gün ki: Allah, Peygamberi ve onunla beraber iman etmiş olanları rüsvay etmez, nurları önleri ve sağ tarafları arasında koşar, derler ki: Ey Rabbimiz! Bize nurumuzu tamamla, bizim için mağfiret buyur. Şüphe yok ki: Sen her şey üzerine hakkıyla kadirsin. (38)”.
Ne yaparsanız yapın, nereye kaçarsanız kaçın, nereye sığınırsanız sığının, ölüm haktır ve ondan kaçmanız da mümkün değildir. Elbet bir gün bir yerde bizi de yakalayacaktır. Kaçamayacağın bir şeyden kaçmak da ahmaklık olduğuna göre ve yapıp ettiklerinden dolayı hesaba tabi tutulacağına ve bu hesabın sonucunu da dünyada işleyip, yapıp ettiklerin tayin edecektir. Tabi ki doğrusunu ancak Allah bilir.
“Her canlı ölümü tadacaktır. Siz ey insanlar, çalışmalarınızın ücretini ancak kıyamet günü tam bir şekilde alacaksınız! O vakit, kim ateşten uzaklaştırılıp cennete yerleştirilirse, işte o muradına ermiştir. Yoksa bu dünya hayatı, aldatıcı ve geçici bir zevkten başka bir şey değildir. (39)”
Dağlar kadar, denizler kadar günahımız da olsa tevbe edip, o tevbenin şartlarını artık yerine getirelim. İnşallah o rahmeti bol ve rahmeti azabını geçmiş olan Yüce Allah tövbelerimizi inşallah kabul eder. Yoksa Lut kavminin, Ad ve Semud ve diğerlerinin üzerlerine gelen azabımı bekliyorsunuz ya da bekliyoruz gerçeklerin farkına varmak için. Beklentiniz ne ? Yolculuğunuz nereye? vesselam..!!!
Not: Yazıda kişi yada kişilere hakaret maksadı ile herhangi bir yazı yazılmamıştır. Ancak hani derler ya yarası olan gocunur işte o misal. Senin de bu yazıdan alman gereken bir hisse, bir ders varsa alabiliresin. aksine ha okumuşsun ha okumamışsın ne fark eder. Yoksa yazıyı yazana değil de yazının içindekileri inceden bir düşünüp kendine vurgula. Hakaret edilmesi gereken bu yazıyı yazan mı yoksa yazıyı saçma sapan diye eleştiren mi?
Selam hak edenlerin üzerine olsun vesselam…
İsmail Ekinci
(1-A’li İmran Suresi 59) (2-Kehf Suresi 37) (3-Hicr Suresi Ayet 26) (4-En’am Suresi 2) (5-Mü’minun Suresi 12) (6-Tin Suresi 7) (7-A’li İmran Suresi 25) (8-Kaf Suresi 18) (9-Nebe Suresi 40) (10-Tur Suresi 21) (11-Kehf Suresi 49) (12-İsra Suresi 13) (13-Kamer Suresi Ayet 53) (14-İsra Suresi Ayet 53) (15-Fatır Suresi Ayet 5) (16-A’raf Suresi 11) (17-Bakara Suresi 138) (18-A’raf Suresi 26) (19-A’raf Suresi 27) (20-Nisa Suresi 38) (21-Araf Suresi 11) (22-A’raf Suresi 20) (23-A’raf Suresi Ayet 36) (24-A’raf Suresi Ayet 40) 25-A’raf Suresi ) (26-A ‘raf Suresi 51) (27-A’li İmran Suresi 106) (28-A ‘raf Suresi 52) (29-Asr Suresi 1-3) (30-A’raf Suresi 182) (31-A’raf Suresi 183) (32-M Zeki Duman / Beyanu’l Hak / Cilt 1) (33-Mülk Süresi 22) (34-Lokman Suresi 33) (35-Bakara Suresi 160) (36-Şura Suresi 25) (37-Şura Suresi 26) (38-Tahrim Suresi Ayet 8) (39-Al’i İmran Suresi Ayet 185)
