Kur’an bir merasim kitabı değildir O, inanç, düşünce ve aksiyon kitabı, fert, aile ve toplum hayatında uygulanması gereken emir ve yasakların, sosyal düzenin genel ilkelerini içeren ilahi yasalar mecmuasıdır.
Yüce Allah (c.c), yarattığı her şeyi emrine musahhar kıldığı, yaratılmışların en mükemmeli olarak varettiği insana;
- Akıl, fikir,
- İyiyi kötüden,
- Doğruyu yanlıştan,
- Güzeli çirkinden,
- Hakkı batıldan ayırabilme yeteneği vermiş,
Bununla da yetinmemiş,
- Onu doğru yola yöneltmek,
- Dünya ve ahiret saadetini temin etmek,
- Yaratılış gayesine uygun hareket edebilmesini sağlamak için elçiler ve kitaplar göndermiştir
Bütün elçilerin ve kutsal kitapların gönderilme gayesi, insanı doğruya yöneltmek ve yanlışlara düşmekten korumaktır. Allah, her millete müjdeci ve uyarıcı olarak bir peygamber göndermiştir.
Peygamberlerin görevleri;
- İnsanları huzur ve mutluluğa,
- Nimet ve refaha kavuşturacak,
- Onları azap ve sıkıntılardan,
- Ebedi hüsrandan kurtaracak İlahi Gerçekleri,
- Emir ve Yasakları tebliğ etmektir.
- İlahi gerçekleri anlatıp açıklayabilmeleri için de peygamberler, kendi kavimleri arasından ve onların dilleriyle gönderilmişlerdir
Allah, elçileriyle insanları;
- İmana ve güzel işler yapmaya davet etmiş,
- İman edip salih ameller işleyenlere korku ve üzüntü olmadığını müjdelemiş,
- İnkar eden. Haktan yüz çeviren ve kötü işler yapanları azap ile uyarmıştır
- İnsanlardan Allah’a kulluk etmelerini,
- Tağuttan yüz çevirmelerini istemiştir.
Yüce Allah, bu hususu Kur’an’da şöyle beyan etmektedir: Andolsun biz, her millet içinde, Allah’a kulluk edin, tağuttan kaçının diye bir elçi gönderdik (Nahl Suresi 36)
Peygamberler, insanlara Allah’ın ayetlerini anlatan, hikmetleri ve bilmediklerini öğreten, onları kötülüklerden arındıran seçkin insanlardır. Allah, insanlara pek çok peygamber göndermiştir ki, insanların Allah’a karşı bir bahaneleri kalmasın.
Yüce Allah, bu hususu Kur’an’da şöyle açıklamaktadır: Peygamberleri mujdeleyici ve uyarıcı elçiler olarak (gönderdik) ki, elçiler geldikten sonra insanların Allah’a karşı bahaneleri kalmasın (Nisa suresi 165)
Allah insana akıl, düşünme, ve iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırabilme kabiliyeti vermiştir Insan bu yeteneği ile Hakk’a ulaşabilir, batıldan uzaklaşabilir. Ancak Allah, insana verdiği bu yeteneklerle de yetinmemiş, peygamberlerini onlara göndererek doğruyu göstermiştir. İnsan, buna rağmen Haktan yüz çevirir, küfre dalarsa artık Allah’a beyan edeceği bir özrü olamaz
Allah, insan ve cinlerin hepsini bir araya topladığı kıyamet gününde onlara şöyle seslenir: Ey cin ve insan topluluğu İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bugününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran elçiler gelmedi mi?
Onlar bu soruya karşılık: Kendi aleyhimize şahidiz diyecekler, kendilerinin kafir olduklarına şahitlik edeceklerdir (En’am suresi 130)
Allah, elçi gönder(ip insanlara gerçekleri bildirmedikçe onlara azap etmez Halkı habersiz iken ülkeleri helak etmez. Halbuki Allah, elçileri ile insanlara gerçeği gösteren beyyineler (açık delliler), aydınlatıcı kitaplar, sahifeler, adaleti sağlayan mizan yani Hak ölçüsünü göndermiştir.
- Andolsun biz elçilerimizi açık delillerle gönderdik ve onlarla beraber kitabı ve mizanı (adalet ölçüsünü) indirdik ki insanlar adaleti yerine getirsinler (Hadid suresi 25)
- Elçiler, insanlara açık deliller. sahifeler ve aydınlatıcı kitaplar getirmişlerdir
Allah’ın; peygamber, kitap ve mizanı göndermesi, insanları doğru yola sevketmek, aralarında adaleti, sosyal düzeni, mutluluk ve refahı sağlamak içindir
Kutsal kitaplar, insanları zulmetten nura çıkarmak, insanlara önder, ve rahmet olmak, onlara yol göstermek, ve anlaşmazlığa düştükleri konularda kendisi ile hükmedilmek için gönderilmiştir.
- İnsanlar bir tek ümmet idi. Allah, peygamberleri müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hükmetsin diye O peygamberlerle beraber gerçekleri içinde taşıyan kitaplar gönderdi (Bakara Suresi 213)
Yüce Allah son olarak da bütün insanlara yine müjdeci, uyarıcı alemlere rahmet, en mükemmel ve en ideal örnek olarak Muhammed (s.a.v) peygamber olarak göndermiştir
Muhammed (s.a.v) de kendisinden önce gönderilen peygamber ve kitapları doğrulayan, insanlara yol gösterici olan (x), iman edip salih amel işleyenleri müjdeleyen, inkar ve isyan edenleri uyaran, öğüt veren, müminlere rahmet ve şifa olan mübarek bir kitap verilmiştir (xxx). Muhammed (s.a.v)’de insanlara bu kitabı tebliğ etmiştir:
Andolsun ki Allah’ müminlere büyük lütufta bulunmuştur. Zira daha önce açık bir sapıklık içinde bulunuyorlarken, onlara kendi içlerinden, kendileri Allah’ın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen ve kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir elçi göndermiştir Al-i İmran Suresi 164)
Allah kelamı olan bu mübarek Kur’an, insanlığın rehberi, yol göstencisi ve mutluluk kaynağıdır. O hakkı batıldan, helalı haramdan, iyiyi kötüden ayıran bir furkan, insanları dalaletten hidayete çağıran, sırat-ı müstakimi (dosdoğru yolu) gösteren bir beyyine, (açık delil) bütün insanlığı irşad eden, onlara hak yolu gösteren bir nur-u mübindir
- Kur’an, insanlara yol gösterici, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edip açıklayıcıdır
- Kur’an, insanlara bir açıklama, muttakiler için bir hidayet ve öğüttür
- Ey insanlar! Size Rabb’ımızdan bir öğüt, göğüslerde olan sıkıntılar için bir şifa, müminler için bir hidayet (yol gösterici ve rahmet olan Kur’an gelmiştir
- Biz, Kur’an’dan müminlere şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz
Kur’an: insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak, dalalet ve sapıklıktan hidayete ve doğru yola yöneltmek için gönderilmiştir
Elif Lam Ra. Bu bir kitaptır ki Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, O güçlü ve övgüye layık Allah’ın yoluna çıkarman için (Ey Muhammed!) onu sana indirdik
Hangi milletten olursa olsun Kur’an: bütün insanları aydınlatmak, yeryüzünde cehalet, sefahat, küfür ve sapık inançlara kapılarak karanlıklar içine dalan, nereden gelip nereye gittiğini bilmez olan bütün insanları, sapıklık ve dalaletten, sefahat ve rezaletten kurtarıp iman nuru ile sırat-ı müstakime, Allah’ın dosdoğru yoluna sevketmek, böylece onların refah ve huzurlarını sağlamak, dünya ve ukbada mutluluklarını temin etmek için gönderilmiştir.
- Ayette geçen Zulümat, dalalet, cehalet, küfür ve her türlü isyandır
- Nur ise, ilim, irfan, hidayet, her çeşit ibadet ve itaattir.
Nisa süresinde şöyle beyan edilmektedir: Ey insanlar! Size Rabb’ınızdan bir burhan geldi ve size apaçık bir nur indir dik
- Burhan; Muhammed (s.av.),
- Nur’u Mübin” ise Kur’an’dır
- Burhan, insanların “Hak Yola ulaşma konusunda özür beyan etmelerini kesen bir delil, şüpheleri gideren bir hüccettir
- Kur’an ise, Allah’ın dosdoğru yolu ve Allah’ın sağlam, kopmaz ipidir
Allah’ın emir ve yasaklarını içeren Kur’an, insanları en doğru yola iletir. İnsanlığın maddi-manevi kurtuluşu, toplumların huzur ve sükunu bu ilahi buyrukları rehber edinmekle olur. Ona inanıp onu uygulayan insanlara mutluluk verir. Ona inanmayan ve ona yaşa mayanlar hüsrana uğrar, ve azaba düçar olurlar
Gerçekten bu Kur’an, insanı en doğru yola iletir ve salih ameller yapan müminlere kendileri için büyük bir ecir olduğunu müjdeler. Ahirete inanmayanara da acı bir azap hazırlamışızdır
Yüce Allah, insanlara rahmet peygamberi Muhammed (s.a.v.) ile mübarek kitabını göndermiştir ki, insanlar ona sarılsınlar, Hak Yola girsinler, dalalette ve yanlış yollarda kalırlarsa “Bize bir Rehber gönderilmedi” diye özür beyan etmesinler
- İşte bu Kur’an, mübarek bir kitabdır. Onu biz indirdik. Ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten, Kitaba muhalefet etmekten sakının ki size merhamet edil. sin. (O Kur’an’ı size indiridk ki) Kitap. yalnız bizden önceki iki topluluğa (Yahudi ve Hristiyanlara) indirildi. Biz ise onların tedrisatından gafildik demeyesiniz. Yahut, “Eğer bize kitap indirilseydi biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz. İşte size Rabbimizden açık delil, hidayet ve rahmet geldi. Allah’ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmeleri sebebiyle azabın en kötüsüyle cezalandıracağız
- Allah, Kur’an ile insanlara ayetlerini. ilahi gerçekleri, uygulanmasını istediği yasalarını izah etmektedir. Böylece onları cennete, bağışlanmaya çağırtmaktadır ki insanlar öğüt alsınlar, gerçekleri düşünsünler, sapıklık ve kötülüklerden sakınsınlar:
- Allah, izniyle insanları, cennete (götüren imana, yasalarımı uygulamaya) ve mağfirete davet ediyor. İnsanlara ayetlerini böyle açıklıyor ki öğüt alsınlar
- Allah, insanlara ayetlerini açıklıyor ki onlar (tehlike ve kötülüklerden) korunsurlar
- (Ey Muhammed!) Sana bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni insanlara açıklayasın, ta ki düşünsünler ve (aklı selim sahipleri) öğüt alsınlar
- Bu Kur’an, çok mübarek bir kitaptır. (Ey Muhammed!) Onu sana indirdik ki ayetlerini düşünsünler ve aklı selim sahipleri öğüt alsınlar
Kur’an, öğüt alınması için kolaylaştırılmıştır: Andolsun biz Kur’an’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu dur?
Kur’an’ın amacı da bu değil mi? Bu Kur’an, insanlara bir tebliğdir. İnsanlar bununla uyarılsınlar, O’nun yalnız tek ilah olduğunu bilsinler ve sağ duyu sahiplen öğüt alsınlar diye gönderilmiştir
Allah, Kur’an’da insan için gerekli olan her şeyi ayan-beyan açıklanmış, in sanların anlayabilmeleri için de her çeşit misali vermiştir.
Andolsun biz bu Kur’an’da insanlara her çeşit misali türlü biçimlerde anlattık
Kur’an’ın tek gayesi, insanın doğru yolu bulması ve mutluluğa ermesidir. İnsanı ve onun ne ile mutlu olacağını en iyi bilen Allah, Kur’an’da fert ve toplum hayatı için gerekli olan hukuki, iktisadi. idari, ahlaki ve sosyal alanlarda uygulanması gereken hükümler getirmiştir
Kur’an bir merasim kitabı değildir O, inanç, düşünce ve aksiyon kitabı, fert, aile ve toplum hayatında uygulanması gereken emir ve yasakların, sosyal düzenin genel ilkelerini içeren ilahi yasalar mecmuasıdır. İnsanlığa adaleti, kardeşliği, barışı, eşitliği, gerçek hürriyeti, hak ve hukuku, refah ve huzuru sunan bir insanlık rehberidir.
Kur’an;
- Allaha kulluğu,
- Ana-babaya saygıyı,
- Yetimlere, ve yoksullara iyilik yapmayı,
- İnsanlara iyi davranmayı,
- Adaleti,
- İşleri ehline havale etmeyi,
- İnsanları bağışlamayı,
- Hoş görülü olmayı
- Doğruluğu,
- İffetli, yumuşak ve alçak gönüllü olmayı,
- Doğru sözlülüğü
- Peşin yargıdan kaçınmayı,
- Sabrı ve dengeli hareket etmeyi
- İyi işler yapmayı
- İyilikte yarışmayı
- İnsan için, insanın kişisel, aile ve toplum hayatı için gerekli her şeyi emreder.
- İnsanların, dünyada dirlik ve düzenlik içinde yaşamaları, ahirette mutlu olmaları için lazım olan hukuk ve ahlak kurallarını bildirir
Kur’an: insanları iyiliğe, hayra, mutluluğa götürür Ruhlara huzur, kalplere itminan ve gönüllere şifa verir. İnsanın ruhunu kirleten, aklını körelten, kalbini zehirleyen batıl hurafeleri ve bozuk inançları silip atar
Kur’an, iyilik yapanlara müjdeler verir, kötülük işleyenleri uyarır, azapla korkutur. Her türlü kötülüğün sonunun korkunç olduğunu bildirir Toplumun huzur düzenini bozanları cezalandırır Ahirette Allah’ın huzurunda, yiüce divanda, hesap gününde herkesin yaptığından sorumlu olduğunu bildirir Hayır kapılarını açar, şer kapılarını kapar. İnsanların yararına olanları emreder, zararına olanları yasaklar.
Kur’an, insanlara hayat veren saadet gitueşı, fazilet kaynağıdır Kalplere iman ve huzur verir, aileye ve topluma mutlu Ink getirir.
Kur’an, insanlar arasında ırk, renk ve dil farkı gözetmez Kur’an’ en olgun insanı meydana getirmeyi amaç edinmiştir. Bunun için gerekli emir ve yasakIar koymuştur
Kur’an, baştan sona bir hikmet hazinesidir. Onun delilleri açık, belgeleri aydındır. Haberleri doğru, hükümleri sağlamdır. Kıssaları ibretle dolu olup insanlan fazilete teşvik eder
Kur’an, insanlık için gerçek ve ideal değerler getirmiştir. Bunlar, sadece Allah’a kul olmak, insanın insanlık özelliklerini maddeden üstün tutmak ve geliştirmek, ilahi değerleri hakim kılmak, aile dokunulmazlığını sağlamak, insanın Allah’ın gösterdiği ahde ve şarta uygun olarak yeryüzünde hilafet vazifesini yerine getirmek, bu görev ifa edilirken sadece Allah’ın düzen ve yasalarını hakim kılmaktır
İnsanın Allah ve kainatla olan alakasını Kur’an temin eder. İnsanın bedeni ve ruhi ihtiyaçlarını tatmin eden Kur’an’dır. Kur’an, bu maksatla külli ve cuzi kaideler getirmiştir. Bu kaidelerin hedefi de dini, aklı, canı, malı ve nesli korumaktır
- Dini korumak için namazı,
- Aklı korumak için içki ve benzeri uyuşturucuları,
- Canı korumak için insan öldürmeyi,
- Malı korumak için hırsızlığı,
- Faizi haksız kazancı, rüşveti ve israfı
- Nesli korumak için zinayı yasaklamıştır.
Her emir ve yasağın amacı, insandır. insanın huzur ve sükunu, mutluluk ve refahıdır
Yüce Allah’ın Kur’an’daki yasaları (emir ve yasakları) insanlar güçlük, meşakkat ve külfet olması için değildir. İnsanın huzur ve refahını sağlamak, ferdi, ailevi ve ictimai nizamı temin etmek içindir. Zira dinde güçlük ve zorluk yoktur
Kur’an’ın amacı iyi insan, iyi toplum ve iyi bir yönetim meydana getirmektir.
Bu maksatla gerekli olan hükümler, prensipler vaz edilmiştir. Kur’an’ın bu amacının gerçekleşmesi, bu prensiplerin bütün olarak uygulanmasına bağlıdır. İnsanlar, dünyada imtihan halinde olduklarından Allah, insanları, dinini kabulde zorlamamıştır Allah, dileseydi bütün insanlar. iman eder, Kur’an’ın hükümlerine uymak zorunda kalırlardı. Fakat Allah böyle yapmamış, insanları bu konuda serbest bırakmış ve “(Ey peygamberim) De ki: Hak (Kur’an) Rabbiniz (tarafın)dan (gönderilmiştir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin” buyurmuştur
Hür iradesi ile Kur’an’ı, Allah’ın kelamı olarak kabul eden mümin, Allah ve peygamberin hükümlerini kabul etmek ve uygulamaktan başka seçeneği yoktur Yüce Allah azze ve celle bu hususu şöyle bildirmektedir:
“Allah ve Rasulü, bir hüküm verdiği zaman artık mü’min ve mü’mineye, o işi kendi isteklerine göre seçmek hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa (dalalete) düşmuş olur”
Kur’an’a uyan ve onun prensiplerini hayatlarına hakim kılan fertler ve toplumlar, huzur ve sükuna ererler.
Kur’an, onları en doğru yola, en doğru olan inanç, ahlak, söz, fiil ve davranışlara götürür Ondan yüz çeviren, onun prensiplerinden uzaklaşan fertler ve toplumlar, madden ilerleseler bile manen ve ahlaken gerilemeye, huzursuzluğa ve ebedi hüsrana mahkum olurlar
Kur’an’ın insanlığa sunduğu gerçek saadet, barış ve huzuru yakalayabilmek, onu iyi anlamak ve onu hayata bir bütün olarak hakım kılmakla mümkündür. Onu anlamadan ve prensiplerini uygulamadan buna ulaşılamaz.
Allah’ın Kur’an ile insanlığın önüne koyduğu fazileti, barış ve hoşgörü ortamını sağlayabilmek, insan-toplum- Kur’an ilişkisinde ibareyi Kur’an’dan yana çevirmek yani Kur’an’ı toplumda- ki gayr-i İslami yaşantıya göre yorumlamakla değil, kişisel ve sosyal davranışları Kur’an’a göre ayarlamakla mümkün olur.
Fertlerin hurafe ve batıl inançlardan korunması, hakiki bir mümin, muttaki ve muhsin bir Müslüman olması, Kur’an ve sünneti bilen ve bunları tebliğ ve açıklama ile sorumlu olan insanların, doğru ve anlaşılır bir biçimde ve en iyi bir şekilde bu görevlerim yapmaları ile doğrudan irtibatıdır.
İnsanımızın ve toplumumuzun Kur’an’a saygı anlayışını, şekilcilikten gerçekliğe dönüştürmedikçe, onu sadece cenazelerde, mevlitlerde ve merasimlerde okunan, evlerin en mutena köşelerin de korunan bir kitap olmaktan çıkarrıp kafalara, gönüllere, söz, fiil ve davramşlara yansıyan bir ilahi buyruk, bir hikmet, bir rahmet ve bir rehber olarak yerleştirmedikçe ondan istenen yararı elde etmek mümkün değildir.
Allah’ın Kur’an ile insanlığın önüne koyduğu prensipler, zaman ve mekanın değişmesiyle aşınan, değişen ve uygulanırlığını yitiren, kişilerin ve toplumların kendi inanış ve yaşayışlarına göre anlaşılan ve sadece birer “tarihi gerçekler” olarak görülen “hükümler” şeklinde algılandığı takdirde hedeften sapılmış olur. Bu anlayışla, Kur’an’ın öngördüğü barış ve huzur toplumu oluşturulamaz
Kur’an’ın prensipleri, zaman ve mekanın değişmesiyle değişmediği gibi ne aşınır, ne de eskir. Çünkü bu prensipler, geçmişi ve geleceği aynen bilen Allah’ın koyduğu prensiplerdir
Hasılı; Allah, Kur’an’ı insan için, insanın dünya ve ahiret saadeti için göndermiştır İnsanın bu saadeti yakalayabilmesi, Kur’an’ı hayatına ve yaşadığı topluma hakim kılmasına bağlıdır İnsan ve yaşadığı toplum, Kur’an hükümlerini ne kadar uygularsa o kadar huzura erer. Ne kadar Kur’an’ın hükümlerinden uzaklaşırsa o kadar isyana dalmış, ahlaki ve manevi zarara uğramış olur
İsmail Karagöz (Diyanet İşleri Başkanlığı Teftiş Kurulu Üyesi)
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı / Diyanet İlmi Dergisi / 1996 / 1. Sayı / bkz: 67-75