1. Anasayfa
  2. Allah'ın Varlığına İnanmak

Allah Sevgisini Artıran Şeyler


Ahirette insanların en mutluları Allah’ı en çok sevenler olacaktır. Çünkü ahiret, Allah’ın huzuruna çıkmak ve Allah ile buluşma saadetine ermektir. Uzun bir özlem döneminden sonra sevdiğinin yanına giden ve hiçbir can sıkıntısı, bulandırıcı unsur ve kesintiye uğrama korkusu olmaksızın ebedi olarak onu seyretmeye muvaffak olan kişi ne büyük bir nimete ermiştir. Fakat bu nimet onun sevgisinin kuvvetine göre değişir.

Sevgisi ne kadar çoksa alacağı zevk o kadar artar. Sevginin aslı her müminde mevcuttur. Çünkü her mümin marifetin aslına sahiptir. Müminin sahip olduğu Allah sevgisinin kuvvetlenerek tutkuya dönüşecek şekilde onu esir almasına gelince, bu durum çoğu müminde bulunmaz. Sevginin tutku haline gelmesi iki sebepten kaynaklanır.

Birincisi: Dünya ilgilerini bir kenara bırakıp yüce Allah’tan başka her şeyin sevgisini kalpten çıkarmaktır. Çünkü kalp bir kaba benzer ve örneğin içindeki su çıkmayınca ona su doldurulmaz. “Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmamıştır (Ahzab Süresi 4)”.

Sevginin mükemmel olması için yüce Allah’ı bütün kalbiyle sevmek gerekir. Kalp başkalarına iltifat ettiği sürece bir köşesi Allah’tan başkasıyla meşgul demektir. Kalp Allah’tan başkasıyla ne kadar meşgul olursa Allah’a duyduğu sevgi o derece azalır. Kapta ne kadar su kalırsa, ona dökülen sirke miktarı o kadar eksilir.

Allah’a duyulan sevginin zayıf kalmasının sebeplerinden biri de dünya sevgisinin kuvvetli olmasıdır. Kişinin Allah’a aşinalığı dünyaya duyduğu aşinalık miktarından eksilir, tıpkı doğuya giden insanın zorunlu olarak batıdan o oranda uzaklaşması gibi. Eşlerinden birisinin kalbini hoş eden kişinin diğer eşi bundan rahatsızlık duyar.

O halde dünya ve ahiret iki kuma gibidir. Dünyayı kalpten söküp atmanın yolu, zühd yoluna girip devamlı sabır halinde olmak, korku ve ümit dizginlerini kullanarak onlara uymaktır.

Daha önceden zikrettiğimiz tövbe, sabır, zühd, korku vesaire gibi makamlar muhabbetin iki rüknünden birini elde etmek için birer basamaktır. Söz konusu rükün Allah’tan başka her şeyi kalpten çıkarmaktır.

Bu rüknün ilk basamağı yüce Allah’a ve ahiret gününe inanmaktır. Bu imandan sonra korku ve ümit, bunlardan sonra da tövbe ve sabır ortaya çıkar ve bunlar da kişiyi zühd hayatı yaşamaya sevk eder. Bütün bunlar sayesinde ise kalp yüce Allah’tan başka her şeyden temizlenerek O’nun marifetine ve muhabbetine yer açılmış olur. O halde bütün bunlar kalbi temizlemenin birer öncülüdür. Kalbi temizlemek ise muhabbetin iki rüknünden biridir.

İkincisi: Kuvvetli bir şekilde yüce Allah’ı tanımak (marifet) ve bunun genişleyerek kalbi tamamen kaplamasıdır. Bu hali kalbin bütün dünyevi meşgalelerden ve ilgilerinden arındırılmasından sonra meydana gelir ki zararlı bitkilerden temizlendikten sonra toprağa tohum ekilmesine benzer. Bu işin ikinci yarısıdır. Sonra bu tohumlardan muhabbet ağacı doğar.

Marifet elde edilince muhabbet onu takip eder. Tıpkı sağlıklı bir kişinin güzel bir şeyi görüp zahiri gözüyle algıladığında onu sevmesi gibi. Kalbi dünyevi meşgalelerden temizledikten sonra bu marifete ancak safi tefekkür, daimi zikir, canla başla talep etmek ve fiillerini O’nu gösteren deliller olarak görmekle ulaşılır. Melekler ve göklerin melekutunun yanında yüce Allah’ın fiillerinin en azı yeryüzü ve onun üzerinde bulunan şeylerdir.

Küçük görünmesine rağmen Güneş, Dünyadan 160 kat daha büyüktür. Dünyanın ona göre ne kadar küçük olduğuna bir bak. Sonra ortasında bulunmuş olduğu feleğin yanında Güneşin ne kadar küçük olduğuna bak. feleğin yanında Güneşin esamesi bile okunmaz.

Güneş dördüncü gökte olup bu gök üzerinde bulunan nispetle daha küçüktür. Sonra yedi gök, Kürsi’nin yanında çöldeki bir yüzük kadardır. Arşa göre Kürsi’de bir yüzük kadar küçüktür.

Sonra topraktan yaratılmış ve onun bir parçası insana ve diğer canlılara, bunların yeryüzüne nispetle ne kadar küçük olduklarına bak. Tanıdığın en küçük hayvan sivrisinektir. Aklını toplayıp arınmış bir düşünceyle sivrisineğe bir bak ki yüce Allah onu hayvanların en büyüğü olan fil şeklinde yaratıp nasıl da iki kanat vermiş. O küçücük hayvana yüce Allah’ın nasıl olup da göz ve kulak verip diğer hayvanlara bahşettiği çeken, iten, tutan ve eriten kuvvetler gibi karnında beslenmesini sağlayan organları yarattığına bir bak.

Bak ki yüce Allah sivrisineğe, besinlerinin nerede olduğunu görecek iki gözü nasıl vermiş, derinin gözenekleri üzerine koyup oradan kan emmesini sağlayan incecik hortumunu nasıl yaratmış. Bak ki yüce Allah ona istediği zaman uçabilmesi için nasıl kanatlar vermiş.

Her küçük hayvanın göz bebeğine bak, küçük oluşundan dolayı göz bebeği gözkapaklarını taşıyamayacağı ve gözkapaklarının görevi de gözbebeği aynasını yabancı cisimlerden ve tozlardan temizlemek olduğu için yüce Allah, sivrisinek ve karasinek için iki el yaratmıştır.

Karasineğe baktığında, sürekli olarak iki eliyle gözbebeğini sildiğini görürsün. Ancak sivrisineğin gözü zayıf olduğundan ateşi gördüğünde karanlık bir odada olduğunu zannedip ışık yayan ateşe doğru gider ve yanar. Onun bu hali hiç de garip değildir. Çünkü o ne olacağını bilmez.

Asıl garip olan şey, insanın günah işleyip kendisini bile bile cehennem ateşine atmasıdır. İnsanlar ve büyük hayvanlar için göz bebeklerini korumak üzere birbiri üzerine kapanan gözkapakları yaratılmıştır. Gözkapaklarının uçları dik olup gözbebeğine gelen tozları toplayıp kirpiklere doğru iter.

Siyah renkli kirpikleri ise yüce Allah, gözün ışığını toplayıp görmeye yardımcı olması ve gözü daha güzel göstermesi için yaratmıştır. Kirpiklerin birbirine girmesi sayesinde tozlar göze girmez ve bununla birlikte görmeye de engel olmaz

Bal arısına ve onun çiçeklerden nasıl nektar topladığına, pisliklerden nasıl uzak durduğuna ve içlerindeki en büyük arıya nasıl itaat ettiğine bir bak. Öyle ki arı beyi pis bir şeyi yemiş olduğu halde, yanına gelen arıları öldürür. Sonra bal arısının bütün şekillerin içinden nasıl olupta altıgeni seçtiğine bak.

Bal arısı ne yuvarlak, ne dörtgen, ne de beşgen bir petek yapar, tam aksine altıgen petek yapar. Çünkü altıgende mühendislerin zekasının kavramakta zorlandığı bir özellik vardır. O da altıgenin şekillerin en genişi ve daireyi en iyi kapatanıdır. Çünkü dörtgenden kayıp köşeler çıkar. Oysa arının peteği uzun dairesel bir yapıdadır.

Bal arısı, peteklerin köşeleri zayi olup boş kalmaması için dörtgen şeklini bırakmıştır. Eğer bal arısı petekleri dairesel şekilde inşa etmiş olsaydı peteklerden her birinin dışında boşluk kalırdı. Çünkü dairesel şekiller bir araya getirildiğinde aralarında boşluk kalmayacak şekilde bir araya gelemezler

Köşeli şekiller arasında daireyi ihtiva etmeye en yakın olan ve bir araya geldiklerinde aralarında hiç boşluk kalmayan tek şekil altıgendir. Bu altıgenin ayırt edici bir özelliğidir. Bak ki yüce Allah, o küçücük bedenine rağmen hayatını en güzel biçimde yaşaması için bal arısına böyle bir şey yapmasını nasıl ilham etmiş?

Hakir ve değersiz görülen hayvanlar hakkındaki bu kısa ve özlü açıklamalardan ibret al. Çünkü sınırlı zekamızın ulaşmış olduğu bu miktarın ötesini açıklamak için ömürler yermez. Bizim anlatıklarımız, alimlerin ve peygamberlerin bildiklerinin yanında pek azdır.

Sonra bütün yaratılmışların bilgileri, Hak Tealanın ilminin yanında bir hiçtir. İşte, bu ve benzeri şeylere bakmakla marifet artar ve marifetin artmasıyla muhabbette artar..

Kaynak: İbnü’l Cevzi / Minhacü’l Kasıdin ve Müfidü’s Sadıkin / C: 2 / bkz: 515-518

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir