1. Anasayfa
  2. Vaazlar

Allah’a Güvenip Dayanmak yani Tevekkül


Tevekkül: Kelime olarak güvenmek, bel bağlamak, vekil tayin etmek, sebep ve tedbirde ihmal göstermemek, Allah’a güvenmek, işi O’na havale etmek, O’nun ilmine ve murakebesine sığınmak, kısacası Allah’ı vekil kılmak ve vekile tam olarak itimad etmektir

Şöyle de denebilir; Gerekli bütün çabayı sarf ederek, her türlü tedbiri aldıktan sonra, işi tam bir inançla Allah’a havale etmek, yani deveyi bağladıktan sonra Allah’a emanet etmeye Tevekkül denir. Allah’ın katında olana güvenip, halkın elinde olan şeye göz dikmemektir (1)”

“Tevekkül: Cenabı-ı Hakk ve O’nun nezdindekilere bel bağlayıp itimad etme ve O’ndan başkasına kalbin kapılarını bütün bütün kapamak demektir ki; buna, bedenin ubudiyete, kalbin de rububiyete kilitlenmesi diyebiliriz. Bir başka zaviyeden tevekkül; hemen herkes için Hakk’a itimat ve güvenmenin adı, teslim, kalbi ve ruhi hayata uyanmışların halidir (2)”

“Ne yerde ne de nefislerinizde (gerek üzülmenize gerekse sevinmenize sebep olacak şekilde) başınıza gelen hiçbir şey yoktur ki, Biz onu yaratmazdan önce bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah’a göre kolaydır. Bu, kaybettiğinize üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdikleriyle de şımarmayasınız diyedir. Allah çok övünen kibirlileri sevmez (Hadid 22-23).

“Burada Allah (c.c) insanların musibetler anında feryat ve üzüntülerini hafifletmek için kadere imana çağırmıştır. Zira kader inancı, insan iradesinin altından kalkamayacağı sıkıntı ve musibetler açısından düşünüldüğünde, ümitsizliğin, hüznün ve bunların doğurduğu stresin müessir bir ilacıdır. Her şeyin Allah’tan olduğunu bilen ve buna iman eden insan, O’ndan gelen acı ve tatlı her şeyi rıza ile kabul eder. O’nun rahmet ve hikmetine itimat eder. Sabretmekle, kederden ve musibetin getirdiği üzüntüden kurtulur.

Bir musibet karşısında; ‘Ben Allah’ın kuluyum, sonunda yine O’na döneceğim. Allah’ın dilediğinde hayır vardır, inşallah böylesi hakkımda daha hayırlıdır. Allah’ım beni sabredenlerden eyle, beni daha büyük musibetlerden koru’ der, huzur bulur. Nitekim Kur’an’da şöyle buyrulur:

‘Onların başına bir musibet geldiği zaman, Biz Allah içiniz, (O’na yönelmiş kullarız) ve mutlaka O’na döneceğiz’ derler (Bakara/216)’.’ Olur ki sizin hoşunuza gitmeyen birşey de Allah birçok hayırlar takdir etmiş olur (Nisa/19) (3)”

“Bu itibarla kadere inanan bir kul ‘Bir de Allah’ın bir kısmınıza diğerinden fazla verdiği şeyleri temenni etmeyiniz (Nisa 32)’ ayetinin de işaretiyle başkasının elinde bulunana göz dikmez. Zira o böyle bir göz dikmenin Allah’ın kaza ve kaderine küsme, kulları arasında taksim ettiği nimetini hor görme, hikmetiyle mülkünde ikame ettiği adaletini nahoş, telakki etme, dolayısıyla tevhidin özüne karşı işlenilmiş bir suç manasına geldiğini bilir ve ondan uzak durur (4)”

“Bir insan Allah’ın merhametini ve bağışlamasını umabilir; ama tembellikten ya da açıkça meydan okumadan dolayı ilahi emirleri yerine getirmezse onun merhametine güvenemez. Kaderi ve akıbeti tamamen kendisinin bu emirleri ne şekilde yaptığına bağlıdır. Allah’ın idaresi lehte ya da aleyhte değil, adildir. Adaletinin, ölçüsü mutlak surette en hassas ve kusursuz dengeye sahiptir. Onun bu dünyaya ve öteki dünyaya ait mükafat ve cezalar sistemi herkese, ilahi emirlere uyması ya da uymaması durumuna göre hak ettiği şekilde uygulanır (5)”

Hz Ömer’e; İnsanlardan bazıları kader hakkında konuşuyorlar şeklinde bir şikayet gelince Hz Ömer minbere çıkarak:

Ey İnsanlar, sizden önceki ümmetlerin helak olmalarının sebebi kader konusuna dalmalarıdır. Ömer’in nefsini kudret elinde tutana yemin ederim ki sizden herhangi iki kişinin kader hakkında konuştuklarını işitirsem, ikisinin de boyunlarını vurdururum şeklinde bir vaaz vererek kader konusunda konuşulmasını yasaklamıştır ki bunu da Resulüllah (s.a.v)’: Kader konusunu soranlara mezarlıkta yatanları göstererek, onların böyle bir şey sormadıkların kastederek; bu ve buna benzer mevzulardan ashabını men etmiştir.

Not: Orjinaline bağlı kalınmak sureti ile bazı düzenlemeler yapılmış ve ilave ayetler eklenmiştir. Yazının temel kaynağın altta belirtilmiştir

Selam hak edenlerin üzerine olsun vesselam…

İsmail Ekinci

(1-Akademi Araştırma Heyeti / Bir Müslümanın Yol Haritası / bkz: 691) (2-Akademi Araştırma Heyeti / Bir Müslümanın Yol Haritası / bkz: 691) (3-Akademi Araştırma Heyeti / Bir Müslümanın Yol Haritası / bkz 223) (4-Akademi Araştırma Heyeti / Bir Müslümanın Yol Haritası / bkz: 225) (5-İsmail r. faruki / Tevhid / bkz: 18)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir