Uzun geçmişleri boyunca Müslümanlar, hadleri uygulamakta ve can, mal ve namusları korumaktaydılar.
Bu İlahi hükümleri, Tatarlar saldırıp da, onların yerine kendi liderlerinin “Basık Yüksek” isimli kitapta yazdıkları kanunlarla değiştirene kadar, hiç terk etmediler. Bu musibet, Batılıların İslam dünyasını işgal ederek ilahi yasaların yerine beşerî hukuku getirmeleri esnasında tekerrür etti. Sonuçta da dünyanın her köşesinde geniş kapsamlı çürüme ve bozulma başladı ve kötülükler yayıldı.
Avrupalılar, koydukları kanunlarında, hür ve karşılıklı rızaya dayandığı sürece, zinayı serbest bıraktılar ve en gelişmiş ülkeleri homoseksüelliğe izin verdi. Allah (c.c)’ın koyduğu had ve kısasla ilgili hükümleri toprağa gömdüler; artık, sadece azarlama ve kınamaya göğüs gerebilecek kadar gözüpek, cesur ve kendisini öne atan kimsede başkası da, o kanunlar hakkında konuşamamaktadır bile.
Avrupalılar bu alanda geçmişteki atalarının yolundan gitmektedirler. Onların ahlaksızlıkları hadleri ve sınırları aşsa da, Hz. Peygamber (a.s) Medine’ye hicret ettiğinde, Yahudiler kendi içlerinden zina eden iki kişi hakkında hüküm vermek için Hz. Peygamber (a.s)’in görüşüne başvurmuşlardır. Hz. Peygamber (a.s) ise onlara, kendi kitaplarındaki hükmü sorduğunda onlar, “celde vurmak ve yüzleri siyaha boyamaktır” diye cevap vermişlerdir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.); “Hayır, sizin kitabınıza göre zina eden kişilerin cezası ölünceye kadar recm etmektir” diye karşılık vermiştir. Tabi Yahudiler, Tevrat getirilene kadar buna direnmişler, Tevrat geldiğinde ve Hz. Peygamber (a.s), onların ortadan kaldırmak istedikleri recm hükmünü çıkarıp göstermiştir.
Kaynak: Muhammed Gazali / Kur’an’ın Konulu Tefsiri / bkz: 122-123