“Göklerin ve yerin hakimiyeti Allah’ındır. O dilediğini yaratır. Dilediğine kız evlat, dilediğine erkek evlat verir (1). Yahut kızlı oğlanlı (kız ve erkek evlat olmak üzere her ikisi) olarak her iki cinsten karma yapar. Dilediğini de kısır bırakır (2). Yüce Allah ” Bir şeyi yaratmak isteyince sadece “ol!” der, oluverir (3)”
Hakikat bu iken;
Evlenirsiniz, mutlusunuzdur yada mutsuzsunuzdur, ama üç gün, ama beş gün belki de hemen çocuk sahibi olmak istersiniz, çok arzu edersiniz, ama ilahi takdirdir ve Allah’ın tecellisidir ki bir türlü bu isteğine kavuşamazsınız, çocuk sahibi olamazsınız, anne-baba olma duygusu tadamazsınız.
Yüce Allah’ın “Bazen bir şeyden hoşlanmazsınız. Halbuki o şey sizin için bir hayırdır. Ve bazen de bir şeyi seversiniz halbuki o şey sizin için bir şerdir. (4)”. “…olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır takdir etmiş bulunur (5). Allah bilir, siz bilemezsiniz (6)” ayet-i celilesi üzerinde tefekkür etmek yerine, Allah’a müraccat etmek yerine, Allah’a başvurmak yerine gittiniz; doktora, tüp bebeğe yada daha başka yollara başvurdunuz.
Oysa yüce Allah “Öncekiler gibi imtihana tabi tutulmadan cennete gireceğinizi mi zannettiniz (7)” ayet-i celilesi başınıza gelen her şeyin ilahi bir tecelli ve ilahi bir imtihan olduğunu düşünecek olursanız eğer, birçok şeyi şer olarak değil de rahmet olarak görmek ve nimet olarak kabul etmek çok güzel olacaktır.
Nitekim kalkabilirsen altından Rabbim benim iyiliğim için beni imtihan ediyor ve bana düşende güzel bir şekilde Allah’ın takdirine razı olmak ve kabullenmektir diye düşünecek olursan eğer, yüce Allah bunun mükafatını belki hem bu dünyada hemde kat kat misliyle ahiret aleminde sana verecektir.
Yüce Allah “Kıyamet (yani dirilme) vaktini yalnız O bilir. O’nun bilgisi ve izni olmaksızın, ne bir meyve tomurcuğundan çıkabilir, ne her hangi bir dişi hamile kalabilir, ne hamile olan biri yavrusunu doğurabilir (8)” şeklinde buyururken ve
Hz Ademi (a.s) hem annesiz hemde babasız; Hz İsa (a.s)’yı babasız; Hz Muhammed (s.a.v)’i ve diğer Nebileri ve Resulleri hem anne hemde babayı aracı kılmak sureti ile yaratmıışken ve bir üstte de belirtildiği üzere O’nun izni olmaksızın kimsenin hamile kalmayacağı kalsa bile bunu dünyaya getiremeyeceği bilinen bir gerçek iken;
Sizin başvurduğunuz doktor yada doktorların, o cenine ruh üfleme gibi bir özelliği ve mümkünatı yok iken; herşeyi doktordan yada diğer vesile yollarında aramanız Allah’a olan inancınıza ve ‘La ilahe illallah‘ derken Allah birdir, tekdir ve O’ndan başka ilah yoktur derken; yaptıklarınız, ettikleriniz buna tamamen ters düşmekte ve gölge düşürmektedir. Acıda olsa, kabul etsenizde etmesenizde gerçek budur.
Oysa Allah diyor ki kulum vesile kıldıklarıma yönelmeden önce o vesileyi yaratana, o vesilenin sahibine yönel yani “Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir (9)” ayet-i celilesi üzerinde tefekkür et ve önce razı olmasını öğrendikten ve kabullendikten sonra vesilelere yönel.
“Resulüllah (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde: Kulum nafilelerle bana yaklaşmaya devam eder, sonunda onu severim. Bir kere sevdim mi artık işiten kulağı, gören gözü, düşünen aklı, konuşan dili, akleden kalbi olurum. Bana dua ederse icabet ederim. Birşey isterse veririm. Yardım isterse yardım ederim. Kulumun en sevdiğim ibadeti bana karşı muhlis olmasıdır” buyurmaktadır
Yüce “Allah sizi (atanız Ademi) topraktan, sonra(ki nesilleri de) nutfeden yarattı (10)” ve başka bir ayet-i celilede ise; “Bu, Senin Rabbinin, kulu Zekeriyya’ya olan lütuf ve ihsanının anlatımıdır (Meryem Süresi’2). O Rabbine gizlice seslenip şöyle niyaz etmişti (11). Ya Rabbi, iyice yaşlandım, kemiklerim zayıfladı, eridi, başımdaki saçlarım ağardı, beyaz alevler gibi tutuştu. Ya Rabbi, Sana her ne için yalvardıysam asla mahrum kalmadım! (12). “Ey Rabbim! Bana kendi tarafından pek temiz bir zürriyet bağışla. Şüphe yok ki, sen duayı hakkıyla işiticisin (13)
“Doğrusu ben arkamdan yerime geçecek akrabamdan ötürü endişeliyim. Eşim de kısır! Bana lütf-u kereminden öyle bir varis nasib et ki (14). Bana da, Yakub hanedanına da varis olsun. Onu, razı olacağın bir insan eyle ya Rabbî! (15). Zekeriya mihrapta durmuş namaz kılmakta iken ona melekler seslendi ki: Muhakkak Allah Teala sana Allah tarafından olan bir kelimeyi tasdik edici, efendi ve nefisine hâkim ve salihlerden bir peygamber olmak üzere Yahya’yı müjdeler (16)”
“Daha önce, kimseyi ona adaş yapmadık (Bu adı alan olmadı) (17). O: “Ya Rabbî, dedi, nasıl benim çocuğum olabilir ki ihtiyarlık başıma çökmüş, hanımım ise kısır hale gelmiştir? Allah: Böyle de olsa, Allah dilediğini yapar buyurdu (18). Bunu yapmak bana pek kolay! Nitekim seni yoktan var eden de Ben değil miyim? (19)”
ve başka bir ayet-i celile de;
“Bir zaman da elçilerimiz İbrahim’e varıp onu müjdelemek üzere Selam sana dediler. O da: Size de Selam! deyip çok kalmadan, elinde nefis, güzelce kızartılmış körpe bir dana getirip ikram etti (20). Ama misafirlerinin ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onların bu hali hoşuna gitmedi ve onlardan kuşkulandı, kalbine bir korku girdi. Korkma! dediler. Çünkü biz aslında Lut kavmini imha etmek için gönderildik (21)”
“Bu sırada hanımı da, hizmet için ayakta durmuş, onları dinliyordu. Bunu işitince korkusunun geçmesinden ötürü gülümsedi. Biz de ona İshak’ın, onun peşinden de Yakub’un doğacağını müjdeledik (22). Dedi ki: Vay halime! Ben çocuk doğurabilir miyim? Ben bir koca kadınım, kocam da bir ihtiyardır. Şüphe yok ki, bu acaip bir şeydir (23)”
“Elçi melekler: Sen, dediler, Allah’ın emrine mi şaşırıyorsun? Ey ehl-i beyt! Allah’ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun. O gerçekten her türlü hamde layıktır, hayır ve ihsanı boldur (24)”
ve…
“İffet ve namusunu gerektiği gibi koruyan Meryem’i de an. Biz ona ruhumuzdan üfledik, hem onu, hem oğlunu cümle alem için bir ibret yaptık (25). O vakit ki, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti (26). Onlarla kendisi arasına bir perde gerdi. Biz de ona Ruhumuzu gönderdik de, ona kusursuz, mükemmel bir insan şeklinde görünüverdi (27)”.
“Meryem irkildi ve Ben dedi, Rahmana sığındım senden. Eğer Allah’ı sayıp günahtan sakınan bir kimse isen çekil yanımdan! (28). Ruh: Ben dedi, Rabbinden sana gelen bir elçiyim. Sana tertemiz bir erkek çocuk hediye edeyim diye geldim (29). Meryem: Nasıl oğlum olabilir ki bana eli değen bir tek erkek bile olmamıştır. İffetsiz bir kadın da değilim! (30)”.
“Ruh: Öyledir, ama Rabbin: Bu iş bana pek kolaydır. Çünkü biz onu insanlara kudretimizin bir alameti ve tarafımızdan bir rahmet kılacağız ve artık bu, hükme bağlanmış, olup bitmiş bir iştir” dedi (31). Artık Meryem ruh üflenmesi ile ona hâmile kaldı (32)”.
“Zekeriyya’yı da an. Hani o: “Ya Rabbi, beni evlatsız, tek başıma bırakma ki (lütf edeceğin evladım) bana varis olsun. Bununla beraber iyi biliyorum ki, herkes fanidir, herkesten sonra baki kalan, bütün vârislerin en iyisi olan Sensin Sen! (33)”.
“Onun da duasını kabul buyurduk. Ona Yahya’yı armağan ettik. Bunun için de eşini çocuk doğurmaya elverişli hale getirdik. Doğrusu onlar hayırlı işlere koşuşur, iyilikte yarışır, hem ümit, hem endişe içinde Bize yakarırlardı. Gerçekten Bize derin bir saygı gösterirlerdi (34)” şeklinde buyurmaktadır ki tefekkür eden kişi için içinde bir çok anlam bulundurmaktadır. Anlayana….
ve tekrardan unutmayın ki “Onun bilgisi dışında hiçbir dişi ne hamile kalır, ne de doğurur (35)”. Bu yüzdendir ki çocuğun olmuyor diyerek didişen evliler, evli çiftler, bir çocuk yüzünden boşanan, aile hayatını yok sayıp boşananlar vs vs. Bunların hepsi Allah’ın takdirine, hükmüne razı olmamaktan geçiyor ki;
HER KİM ALLAH’IN TAKDİRİNE, HÜKMÜNE RAZI OLMAZSA EĞER, BULABİLİRSE EĞER-Kİ MÜMKÜNATI YOK- BAŞKA BİR İLAH ARASIN. ALLAH’IN VERDİĞİ HÜKME VE TAKDİRE RAZI OLMADIKTAN, RIZA GÖSTERMEDİKTEN SONRA SABAH AKŞAM ‘LA İLAHE İLLALLAH’ DİYECEK OLSAN DA BU SENİ İLAHİ AZAPTAN KURTARIR MI ORASINI ALLAH BİLİR AMA ‘ŞEYTAN SAKIN SİZİ ALLAH’IN AFFINA, RAHMETİNE GÜVENDİRMESİN (Lokman süresi’33)” AYET-İ CELİLESİNİ UNUTMAMAK LAZIM.
“Öyle insanlar vardır ki Allah’tan başkasını Allah’a denk tutar, tıpkı Allah’ı severcesine onları severler. Müminlerin Allah’a olan sevgileri ise her şeyden daha ileri ve daha kuvvetlidir. O, böyle yaparak kendilerine zulmedenler, azabı gördükleri zaman anlayacakları gibi, bütün kuvvet ve kudretin yalnız Allah’a ait olup, Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu, keşke şimdiden bilselerdi (36)” ayet-i celilesi ile noktalamak istiyorum.
Allah’ın selamı, rahmeti ve mağfireti hak edenlerin üzerine olsun….
Not= Bu yazıyı yazarken size doktora gitmeyin, tedavi yollarına başvurmayın demiyorum. Sadece kabullenmesini bilin ve ondan sonra ne yapıyorsanız yapın. Kaldı ki o umut bağladığınız doktordan da bir sonuç çıkmazsa ki çıkacak olsa da çıkmayacak olsa da bu Allah’ın takdirine bağlıdır, o zaman bütün umutların suya düşeceği için hayat senin için zindan olacaktır. en azından öyle gelecektir. O yüzden nasıl ki önce tedbir alıp sonra tevekkül ediyorsunuz, şimdide önce kabullenmesini bildikten sonra diğer vesilelere başvurun
Selam hak edenlerin üzerine olsun vesselam…
İsmail Ekinci
(1-Şura Süresi 49) (2-Şura Süresi 50) (3-Bakara Süresi 117) (4-Bakara Süresi 216) (5-Nisa Süresi 19) (6-Nur Süresi 19) (7-Bakara Süresi 214) (8-Fussilet Süresi 47) (9-Bakara Süresi 153) (10-Fatır Süresi 11) (11-Meryem Süresi 3) (12-Meryem Süresi 4) (13-Al’i İmran Süresi 38) (14-Meryem Süresi 5) (15-Meryem Süresi 6) (16-Al’i İmran Süresi 39) (17-Meryem Süresi 7) (18-Al’i İmran Süresi 40) (19-Meryem Süresi 9) (20-Hud Süresi 69) (21-Hud Süresi 70) (22-Hud Süresi 71) (23-Hud Süresi 72) (24-Hud Süresi 73) (25-Enbiya Süresi 91) (26-Meryem Süresi 16) (27-Meryem Süresi 17) (28-Meryem Süresi 18) (29-Meryem Süresi 19) (30-Meryem Süresi 20) (31-Meryem Süresi 21) (32-Meryem Süresi 22) (33-Enbiya Süresi 89) (34-Enbiya Süresi 90) (35-Fatır Süresi 11) (36-Bakara Süresi 165)