İslam’da emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i ani’l münker yani iyiliği emretmek ve kötülüğü engellemek müminin en önemli sorumluluklarındandır. Bir kötülük görüldüğünde önce elle, buna imkan yoksa dille, o da mümkün değilse kalple buğz ederek karşı çıkılmasını tavsiye edilmiştir. Müslüman, daima samimiyetle iyiliği yaymalı, kötülüğü ise hikmet ve şefkatle ortadan kaldırmaya gayret etmelidir.
Kötülüğü en güzel şekilde önlemek ve kötülüğe en güzel şekilde engel olmak için yani emr-i maruf nehyi münker yapmak dinimiz İslam’da önemli bir yer teşkil etmektedir. Buna göre; Önlenecek şeyler 3 kısımda ele alınır:
- Birincisi: Elle önlenecek şeyler. Bu, devlet başkanlarına ve sultanlara mahsustur.
- İkincisi: Dille engellenecek olanlar. Elle değil. Bunu da alimler yapacaktır.
- Üçüncüsü: Kalpten yapılması istenmeyen kötülüklerdir. Bunu avam müminler yapar.
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur; Sizden biriniz bir kötülük gördüğünde onu eliyle düzeltsin. Eliyle düzeltemezse diliyle Buna da gücü yetmezse kalbiyle düzeltmek üzere dua etsin. Bu sonuncusu, imanın en zayıf durumudur. (Yani, iman ehlinin fiillerinin en zayıfıdır)
Bazı sahabenin de şöyle dediği rivayet edilmiştir: Sizden biri, bir kötülük gördüğünde, onu ortadan kaldırmaya gücü yetmezse üç kere şöyle desin: Allah’ım bu kötülüktür, onu ortadan kaldır. Böyle diyen kimseye, “emri bil-ma’ruf nehy-i an’il-münker” sevabı verilir”
İyiliği emredip, kötülüğü önleme konusunda beş şart vardır. Bu şartlar şunlardır;
1-) Emrettiği ve yasakladığı şey konusunda bilgi sahibi olmak gerek.
2-) Bunu yaparken niyeti, Allah rızasını kazanmak, Allah’ın dinini yüceltmek, Allah’ın kelimesini üstün tutmak, Allah’a itaati ortaya koymak, insanlar duysunlar diye ve nefsani bir düşünce ile yapmamak
Bir kimse sözünün özü, doğru ve ihsan sahibi ise Allah ona yaptığı işte yardım eder. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmaktadır.
- Şayet siz Allah’a yardım ederseniz, oda size yardım eder ve ayaklarınızı sağlamlaştırır (Muhammed Süresi 5)
- Allah kendisinden hakkıyla korkan ve ihsan sahibi olanlarla beraberdir (Nahl Süresi 28)
İnsan Allah’a ortak koşmaktan ve gösterişten korunur ve güzel ihlaslı bir şekilde davranırsa bu onun için zafer olur. Ama bunun dışında hareket ederse o zaman sonu hüsran, ziyan, küçülme, zillet ve düşüklük olur. Kötülük öylece kalır, kötülükler, günah ehlinin azgınlığı insan ve cin şeytanlarının Allah’a karsı gelmesi artar. Allah’a itaat terk edilir haram işler de devam edip yapılır durur.
3-) İyiliği emir, kötülüğü önleme tatlı, yumuşak bir dille yapılmalıdır. Sert ve kaba bir şekilde olmamalıdır. Aksine dostça nasihat yoluyla olmalıdır. Kardeşine şefkat göstermelidir. Çünkü lanetli şeytan aklını çelmiştir, Allah’a karşı gelmeyi ona hoş göstermiştir. Zaten şeytan bu şekilde onun helak olmasını ve cehenneme girmesini ister.
Allah (c.c) bu konuda şöyle buyurur: Şeytan kendisine uyan grubunu cehennem ehli olmaya çağırır (Fatır Süresi 6)
Allah (c.c), Hz Peygamber’e (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: Allah’ın rahmeti ile sen onlara yumuşak davrandın. Şayet sen onlara kötü kalple sert davransaydın, onlar etrafından dağılıp giderlerdi (Al-i İmran Süresi 159)
Allah Teala, Hz Musa’ya ve kardeşi Hz. Harun’u Firavuna gönderince onlara şöyle buyurdu: “Ona yumuşak konuşun belki düşünür ve (Allah’tan) korkar (Taha Süresi 44)”
Hz. Peygamber (s.a.v) de Usame hadisinde şöyle buyurdu: Kendisinde şu üç özellik olmayan bir kimse iyiliği emir kötülüğü yasaklama işini yapamaz:
- Emrettiği ve yasakladığı şey hakkında bilgi sahibi olmak,
- Emrettiği ve yasakladığı konuda yumuşak davranmak,
- Emrettiği ve yasakladığı kimse için şefkatli davranmak
4-) Sabırlı, yumuşak, tahammüllü, tevazulu, arzuları yok edici, kalbi güçlü, yumuşak yüzlü, hastalan tedavi eden mahir doktor, mecnunları tedavi eden bir filozoftur. Allah onlara sabır verip, dinde yol gösterici ve müminlerin önderi kalmıştır.
Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: Sabrettikleri sürece onları emrimize çağıran rehberler olarak kıldık (Secde Süresi 24)
Allah (cc) Lokman (a.s) kıssasında şöyle buyurmaktadır: İyiliği emret kötülükten vazgeçir. Bu yolda sana isabet edene sabret. Zira bu azım isteyen şeylerdir (Lokman Süresi 17)
5-) Emrettiği şeyi yapan, yasakladığından da kaçınan biri olmalıdır. Kötülükten yana temiz olmalı, kötü işlere karışmayan biri olmalıdır. Yoksa yasak koydukları kişiler kendisine sataşırlar. Allah katında da yenilen ve kusurlu bir kişi durumuna düşer.
Bu konudaki ayet-i kerimede Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır: İnsanlara iyiliği emrediyor, kendinizi unutuyorsunuz öyle mi? Halbuki kitaptakileri de okuyorsunuz. Hiç mi aklınız ermiyor (Bakara Süresi 44)”
Hz Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur;
- Miraca çıktığım gece, bir takım insanlar gördüm. Dudakları makaslarla kırpılıyordu
- Ey Cebrail, bunlar kimdir? diye sordum.
- Cebrail de: “Onlar senin ümmetinden katiplerdir. Halka iyiliği emredip kötülüğü yasaklayanlar ama kendilerini unutuyorlardı. Halbuki kitaptakileri de okumuşlardır.”
Şair şöyle demiştir
- Kendin kötülüğü yapıp da başkasını sakındırmak
- Bu utanılacak ve çok ayıp bir iştir.
Katade (r.a) şöyle demiştir: Bu anlatına göre, Tevrat ta şöyle yazılmış; Ademoğlu beni anıyor ama kendisini unutuyor, halkı bana çağırıyor, ama kendisini kaçınıyor. Bütün bu yaptıklarınız boşunadır, batıldır.
Allah (c.c) böyle buyurmakla, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayıp kendini terk edenleri kastetmektedir. En doğrusunu elbette Allah bilir.
Kaynak: Abdülkadir Geylani / El Ğunye (Li Talibi Tariki’l Hak) / bkz: 176-179
