1. Anasayfa
  2. Vaazlar

Cefasını Ben Çektim ama Sefasını Başkası Sürüyor. Peki Bu Ömür Kime Ne Fayda Getirir?


Yarın yüce Allah huzuruna aldığı zaman soracak: Ey kulum! Sana emanet ettiğim bu ömrü nasıl harcadın? Sana verilen bu ömür bir emanet idi. Peki bu emanete karşı nasıl muamele ettin dediği zaman nasıl hesap vereceğiz hiç düşündünüz mü?

Ariflerden bir zat şöyle demiştir: Allah Teala’nın kuluna verdiği iki sır vardır ki bunları ilhamı ile ona buldurur.

  • Bunların ilki doğup annesinin karnından çıkarken verilir ve Allah Teala kuluna şöyle buyurur; Ey kulum, seni dünyaya temiz ve pak olarak çıkardım. Sana emanet ettiğim bir ömrü de sana tevdi ettim. Bu emaneti nasıl muhafaza edeceğine ve Bana şimdiki gibi nasıl temiz ve pak geleceğine bak.
  • İkinci sır ise ruhu çıkarken verilir ve Allah Teala şöyle buyurur: Ey kulum, emanetime nasıl davrandın? Bu karşılaşmamıza kadar onu iyi muhafaza ettin mi? Onu benim emirlerime ve Bana verdiğin söze uygun olarak korudun ise; Ben de sözümde durur ve mükafatını veririm. Eğer ona kötü davranıp heba ettiysen o vakit de, hesaba çeker ve azap ederim

Bu hususu Allah Teala’nın şu ayetlerinde görmekteyiz:;

  • Onlar ki emanetlerine ve sözlerine riayet ederler (Mü’minun’8)
  • Benim ahdime vefa gösterin ki, Ben de sizin ahdinize vefa göstereyim (Bakara’40)’

Ömür kula verilmiş bir emanettir. Eğer onu ilk hali üzere saf ve temiz olarak muhafaza ederse, emaneti eda etmiş olur. Eğer onu harcar ve kirletirse o zaman Allah Teala’ya ihanet etmiş olur. Allah Teala ise ihanet edenleri asla sevmez (1)”

Bu manada başka bir ayette ise şöyle buyurmuştur: ‘Ey iman edenler, mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı zikretmekten alıkoymasın (Munafikun 9). Çünkü mallar ve çocuklar, kişiyi mutlu ederek Zikrullahtan alıkoyabilecek şeylerdir

Bir diğer ayet-i kerime de ise şöyle buyurmaktadır: Eşleriniz ve çocuklarınızdan sizin için düşmanınız olanlar vardır, onlardan sakının (Teğabun 14)’. Çünkü kişi, eşleri ve çocuklarıyla mutlu olup şımararak hevaya uygun düşecek işler yapıp onların varlığından dolayı Rabbinin emirlerine muhalefet edebilir. Neticede eşleri ve çocukları ahirette düşmanları olarak karşısına çıkabilirler (2)

Oysa yüce Allah; Ey iman edenler! Kendilerinizi ve ailenizi, yakıtı insanlarla taşlar olan o müthiş ateşten koruyun! (Tahrim Süresi 6) şeklinde buyurarak hem kendinizi hemde ailenizi “…yakıtı, insan ve taş olan (3)” cehennemden sakındırılması ve korunması konusunda kullarını uyarmıştır. Nitekim sahabilerden birisi bir gün Ya Rasulüllah (s.a.v) hadi biz kendimizi ateşten koruduk diyelim, peki aile fertlerimiz nasıl koruyabiliriz deyince Allah Resulü (s.a.v):

Siz Allah’ın emir ve yasaklarına uyarken onlarında Allah’ın emir ve yasaklarına uymalarını emredersiniz. Böylece onları da kendinizi de cehennem ateşinden korumuş olursunuz. Çünkü hepiniz çobansınız ve güttüklerinizden hesaba çekileceksiniz şeklinde buyurmuştur.

Not: Nitekim ayet-i celile de “O, kıyamet günü halkının önüne düşecek, onları ateşe götürecektir. Vardıkları o yer ne fena bir yerdir! (4)” şeklinde buyrulmaktadır. Nasıl ki bir kafilede bir başkan vardır ve rivayet edilen hadis-i şerifler buna işaret etmektedir, aynı şekilde de aile içerisinde de başkan, yetkili merci kocadır. Nitekim hadis-i şerifte hepiniz çobansınız ve güttüklerinizden hesaba çekileceksiniz buyrulmuştur.

Bu durumda Firavun nasıl ki kavminin iman etmesine izin vermediği için kıyamet gününde kavminin başında olmak sureti ile kendisiyle beraber kavmini cehenneme sürükleyecektir, aynı misal aile reisi içinde geçerlidir.

Bu kıssayı şu hadis-i şerifte açıkça görebiliriz: “….Rasulüllah (s.a.v)’in mektubu getiriliyor. Bizans kralı Herakleios okuyor ki şunlar yazılı: Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Allah’ın kulu ve Resulü Muhammed’den, Rumların büyüğü Herakleios’a! Selam hidayete tabi olanlara olsun. Seni İslam’a davet ediyorum. İslam’a gir ki selamete eresin ve Allah mükafatını iki kat versin. Eğer kabul etmezsen (senin halkın olan) çiftçilerin (bütün bizans halkının) günahı senin boynunadır (5)”.

Nitekim Nuh tufanı esnasında Hz Nuh (a.s)’ın oğlu da kavmi ile beraber helak olmuş ve Nuh (a.s): “Ya Rabbî!”, dedi, “elbette boğulan oğlum da ailemdendi, öz evladımdı. (Halbuki ben onları gemiye alırken Sen bana kurtulacaklarını, müjdelemiştin). Senin vaadin elbette haktır ve Sen hakimlerin hakimisin! (6)” şeklinde nida etti. Yüce Allah’da “Ey Nuh!” buyurdu Allah, “O senin ailenden değil. Çünkü o, dürüst iş yapan, temiz bir insan değildi.

O halde, hakkında kesin bilgin olmayan bir şeyi Benden isteme. Cahilce bir davranışta bulunmayasın diye sana öğüt veriyorum (7)” şeklinde Nuh (a.s) tenkit edince Nuh (a.s) “Ya Rabbî!” dedi, “hakkında kesin bilgim olmayan şeyi istemekten Sana sığınırım. Eğer beni affetmez, bana merhamet etmezsen, her şeyi kaybedenlerden olurum (8)” şeklinde tevbe ederek yüce Allah’ın affına ve merhametine sığınmıştır. Bu kıssayı belirtmemde ki sebep şudur:

Tüm benliğinizle ve üstte de belirtildiği üzere ömrünüzü kendiniz için değilde başkaları için tükettiniz, kendiniz için değil de başkaları (varisleri) için biriktirdiniz. Siz kazandınız, cimrilik ettiniz, Allah yolunda hibe etmediniz, sizden sonrakiler gönlünce harcadılar. Cefasını siz çektiniz sefasını başkaları sürdüler. Kaldı ki babasının Peygamber olmasına rağmen, bunun kendisine (oğluna) hiçbir faydası dokunmamıştır.

Nitekim Hz Muhhamed (s.a.v)’de aynı şekilde kızı Hz Fatıma annemize kızım amelinde gevşeklik gösterme. Yarın Allah’ın huzurunda benim sana bir faydam dokunmaz şeklinde ikaz ve uyarıda bulunmuştur. Baba yada koca yapması gerekeni yaptıktan sonra eğer uyarı ve ihtarları dikkate almıyorsa bu durumda sorumluluk yönetici konumunda olan evin reisi olan babadan-kocadan kalkmıştır. Artık sorumluluk babanın değil diğer aile fertlerinindir. (Bu kıssada anlatılmak istenen şeyden herkes payına düşen hisseyi alacaktır inşallah.

Bu kıssayı ve bölümü yüce Allah’ın şu ayet-i celilesi ile tamamlamak istiyorum ki yüce Allah “Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve babanın oğluna, oğlun babasına hiçbir fayda sağlamayacağı o günden de korkun.Muhakkak ki Allah’ın vaadi haktır. O halde dünya hayatı sakın sizi aldatmasın, o çok aldatıcı şeytan da sakın sizi Allah’ın affına güvendirmesin (9)” şeklinde buyurmuştur, ikaz etmiştir, uyarmıştır.

(1-Ebu Talib el-Mekki / Kutü’l-Kulub / C:2 / bkz: 164-165) (2-Ebu Talib el-Mekki / Kutü’l-Kulub / C:2 / bkz: 218) (3-Bakara Süresi 24) (4-Hud Süresi 98) (5-İbn Kesir / Tefsiru’l Kur’an’il Azim / C:2 / bkz: 432) (6-Hud Süresi 45) (7-Hud Süresi 46) (8-Hud Süresi 47) (9-Lokman Süresi 33)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir