Anne-babanın çocuklarına karşı başlıca görevlerinden biri de aralarında herhangi bir ayrım yapmaksızın onlara karşı eşit muamelede bulunmaktır.
Evlat bir nimet, emanet ve imtihandır. Dünya hayatının süsüdür, ziynetidir, dünya ağacının meyvesidir çocuklarımız. Bugünün küçüğü, yarının büyüğüdür. Çocuk dünyaya geldiği andan itibaren müstakil bir bireydir. Onlara, doğru muamele edilmeli, sevgi, saygı, iman duyguları verilmeli; onların öz güven kazanmalarını temine çalışmalıdır.
Anne-babanın çocuklarına karşı başlıca görevlerinden biri de aralarında herhangi bir ayrım yapmaksızın onlara karşı eşit muamelede bulunmaktır. Böyle bir davranış, onların görevi olduğu kadar çocuğun da tabii hakkıdır. Çocukların kız-erkek, büyük-küçük olması sonucu değiştirmez. Hz Peygamber, hediyeleşmenin sevgiye ve kişinin içindeki kin ve nefretin ortadan kalkmasına vesile olacağını ifade buyurmuştur.
Hediyeleşmenin de gayet tabii olarak öncelikle anne ve baba ile çocukları arasında olması beklenir. Ancak, gayesi sevgi ve kaynaşmayı sağlayıp kin ve nefreti gidermek olan bağış, çocuklar arasında birini ötekine üstün tutarak yapıldığında sevgi ve kaynaşmayı ortadan kaldırıp kin nefret ve husumetin doğmasına yol açmaktadır.
Hz Peygamber; bir hadis-i şeriflerinde: “Bir öpücükle bile olsa çocuklarınız arasında ayrımcılık yapmayın” buyurarak dikkatlerimizi bu hassas noktaya çekmektedir.
Anne ve baba yalnız hediyeleşmede değil, çocuklara gösterilen sevgi, şefkat ve ilgide de adaletli olmaya çalışmalıdır.
Ancak burada söz konusu olan, insanın iradesini aşan duygular değil, dışa yansıyan her türlü davranışta eşitliktir. Anne ve baba, bazı çocuklarına karşı ellerinde olmayarak daha çok sevgi besleyebilirler. Gerçek şu ki, mirasçılara vasiyetin yasaklanmasının temelinde de yakın akraba arasında ayrım yapmayı engelleme, mal dağılım ve bölüşümü nedeniyle aralarında huzursuzluk meydana gelmesini önleme düşüncesi yatmaktadır.
Öteden beri bazı ailelerin, çeşitli nedenlerle çocuklarından bazısına farklı muamelede bulundukları bilinen bir gerçektir. Bu durum bazen sevgide bazen mal bağışında bazen de her ikisinde kendini göstermektedir.
Kuşkusuz bunda, çocuklardan birinin anne ve babasına karşı diğer kardeşlerine oranla daha çok hürmet gösterip iyi davranması, ailenin işlerini yürütmesi, hasta veya özürlü olması, kız ya da erkek olması gibi hususlar rol oynamaktadır.
Bu farklı muamele; Kardeşler arasında kin, nefret ve husumetin doğmasına, kendisine farklı davranıldığına inanan çocuklar nezdinde de anne ve babanın saygınlığını yitirmesine yol açmakta ve böylece toplumun temel taşı konumundaki ailenin sarsılmasına sebebiyet vermektedir.
Kur’an-ı Kerim; Hz Yusuf ile kardeşleri arasında cereyan eden olaylara yer vermek suretiyle anne-babanın, gönlünde olanları dışa yansıtıp çocuklar arasında ayrım yaparak birini diğerine üstün tutmasının yol açabileceği felaketin boyutlarını gözlerimiz önüne sermektedir.
Ve kardeşlerinin, Yusuf ve Bünyamin’i babalarının kendilerinden daha çok sevdiğini düşünerek Hz. Yusuf’u ortadan kaldıracak bir planı hazırlayıp yürürlüğe koyduklarını anlatmaktadır.
Kişi sağlığında kendi malında istediği şekilde tasarruf etme hak ve hürriyetine sahiptir. Hukuken, malının bir kısmını veya tamamını yabancı birisine verebileceği gibi çocuklarından birisine veya bazilarına da verebilir. Bu tasarrufu hukuken geçerlidir. Ancak hükmü konusunda İslam alimleri arasında farklı görüşler vardır. Konu hakkındaki tartışmalar ilgili hadisin farklı anlaşılmasına ve farklı yorumlanmasına dayanır.
Hz. Peygamber (s.a.v). malının bir bölümünü bir oğluna vermek isteyip kendisini şahit tutmak isteyen Numan b. Beşir adındaki sahabeye, diğer çocuklarına da mal verip vermediğini sormuş vermediğini öğrenince ona şahit olmamış, başkasını şahit tutmasını istemiş
Hadisin farklı rivayetlerine göre “Onu geri al”, “Çocukların arasında adil davran.” “Zulmüne beni şahit tutma.” gibi ifadelerle Numan’i reddetmiştir.
Hanefi, Şafii ve Malikilerdeki güçlü görüşe göre, babanın hayatında iken çocuklarına mal vermesi durumunda eşit davranması müstehap, ayrım yapması mekruhtur. İster farz olsun ister müstehap, babanın mal verirken çocukları arasında eşit davranması, dinin ruhuna daha uygundur.
Çocuklar arasında ayrım yapmak. onların hem anne-babalarına hem de birbirlerine karşı buğzetmelerine, aralarına soğukluk hatta düşmanlık girmesine sebep olur.
Bu yüzden mal verirken; Çocuklar arasında eşit davranılmalı, aralarında ayrım yapılmamalıdır.
Hanefi alimleri, evlatlardan bir kısmı çalışamayıp, ilimle meşgul olursa veya daha muttaki ya da çalışamayacak derecede hasta ise diğerlerine tercih etmekte herhangi bir sakınca olmadığını söylemektedirler.
Buna göre; babanın, kardeşlerden bazılarının zihnen veya bedenen engelli olması ya da diğer kardeşlerine nazaran daha çok yardıma muhtaç olması gibi haklı bir gerekçe olmadan çocuklarından bir kısmını malından faydalandırıp diğer bir kısmını da faydalandırmaması uygun değildir.
Uygun olan, eşitliği gözetmektir. Haklı bir gerekçesi varsa, çocukları arasında kırgınlık ve husumet olmaması için bunu diğer çocuklarına anlatması da gereklidir. Bir ebeveynin bir evladına daha fazla mal veya bağışta bulunması halinde ise bu durum diğer evlatlar için anne-babaya tavır almaya, onlara itaatsizliğe bir mazeret teşkil etmemelidir.
Ailede anne-baba kendi sorumluluklarını, çocuklar da kendi sorumluluklarını bilerek, ailevi yaşantılarını bir Müslüman’a yakışır şekilde düzenleyip sürdürmek mecburiyetindedirler.
Ebeveynin çocuklara karşı tutum ve davranışlarında ideal olan ve istenilen, hak, adalet ve eşit muameleden ayrılmamaktır.
Bahattin Akbaş (Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı)
Kaynak: Diyanet Aile Dergisi / Temmuz 2017 / bkz: 23-25