Doğuştan Gelen Bir Potansiyel Yetenek
İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran özelliklerinden biri, zekasının yanı sıra potansiyel bir varlık olmasıdır. Bebekler, içi doldurulması gereken potansiyel bir varlık olarak dünyaya gelmezler, mevcut bir potansiyel ile doğarak gerek aile ortamında gerek eğitim göreceği kurumlarda karşılaştıkları tutuma göre gelişir ve değer kazanırlar.
Çocuğun aile içerisinde gözlemlenerek hangi alanlarda yetenekli olduğunun anlaşılması ve bu yeteneklerinin gelişmesinde yardımcı olunması, aile bireylerinin en önemli sorumluluklarından biridir. Çocuklarında var olan potansiyeli gözleyip, bunun gelişmesi için uygun ortamlar hazırlayan anne-babalar çocuklarının kendilerinden farklı bireyler olduğunu, onlarında kendine özgü bir kişilik oluşturduğunu kabul ederek, kendine güvenen ve kendisini değerli hisseden bireylerin yetiştirilmesine katkıda bulunurlar.
Özgüvenli Çocuklar
Sağlam bir özgüvene sahip olan bu kişilikteki çocukların: Girdikleri toplumda doğallıklarını, sevecenliklerini ve karşılaştıkları olaylarla başa çıkabilmekte ki becerilerini kolaylıkla sergileyebildikleri gözlemlenir. Diğer yandan çocuklarını bomboş, içlerini tamamıyla kendileri tarafından doldurulması gereken varlıklar olarak gören anne-babalar, gösterdikleri sözde koruyu aile tutumu ile çocuklarını kendi isteklerine göre şekillendirirler. Çocuklarının gidecekleri okuldan, edinecekleri mesleğe: arkadaş seçiminden eş tercihine kadar kendileri karar alırlar.
Çocuklarının sahip olduğu potansiyeli görmezden gelerek, bu potansiyeli geliştirmek bir yana yok olmasına neden olurlar. Çocuklarını kendi istedikleri kalıba sokmakla kalmayıp gelişmesi için de uygun ortam hazırlamaktan geri kalırlar.
Böyle bir aile ortamında yetişen çocuklar, kendine güveni olmayan bireyler haline gelerek: Toplum içinde kendilerini değersiz, gereksiz ve önemsiz bulurlar. Kendilerini elinden iş gelmeyen, sevilmeye ve sayılmaya layık olmayan kişiler olarak hissettikleri için sürekli mutsuz ve huzursuz olarak yaşarlar.
Öğrenci Merkezli Eğitim ve Sonuçları
Çocuğun gerek bedensel, gerekse zihinsel gelişiminde etkili olan kişilerden biri de öğretmenlerdir. Aileler arasındaki bu farklılıklar öğretmenler arasında da göze çarpar. Bir kısım öğretmen öğrenciyi potansiyel bir varlık olarak görür: Onun araştırmaya açık olup, kendisini geliştirmesine yardımcı olur.
Öğrencinin beynini boş bir şişe, kendisini de bu şişeyi bir huni ile dolduracak bir araç olarak görmeden: Öğrenmeyi öğreten, merak etme ve keşfetme yeteneğini geliştiren bireyler olma bilincindedirler.
Kullandıkları öğrenci merkezli eğitim ile soru soran, araştıran; katılımcı öğrenciler yetiştirmenin yanında öğrendikleri üzerine düşünen, var olan bilgilerini öğrendiği yeni bilgilerle pekiştirip geliştirebilen, girişimci ve yenilikçi öğrencilerin yetişmesine katkıda bulunurlar.
Öğretmenler; Öğrenciye yönelik edindikleri gözlem ve yetenekleri aile ile iş birliği yaparak hata yapmaktan korkmayan, yaptıkları hataları başarıya dönüştürülebilen mutlu insanlar yetiştirmenin en büyük hazzını duyarlar.
Bu yapının tersi özelliklere sahip öğretmenler ise öğrenciyi sahip olduğu potansiyele göre değerlendirmeyen, sınıfında ezberci, aşırı disiplinli, sevgiden ve sempatiklikten uzak bir duruş sergilerler.
Öğrencilere anlamsız yükledikleri sayfalarca süren ödevlerle kendilerine başarılı öğretmen imajı verirler. Sınıfta sadece öğretmenin konuştuğu, büyük bir sessizliğin hakim olduğu sınıflarda; soru sormayan, öğrendikleri üzerine eleştiride bulunmayan, put gibi oturan öğrencilere rastlarsınız.
Öğrencide var olan ışığı göremeyen bu eğitimciler, kendine güven duymayan ama itaatkar, iyi dinleyen ama düşünmeyen, düşünse de düşündüklerini ortaya koyma cesareti gösteremeyen kişilerin yetişmesine neden olurlar. Öğrencinin ailesiyle iletişim kurmaktan kaçınarak, ailenin çocuklarında keşfettikleri potansiyeli de değersiz kılarak, bu potansiyeli geliştirme yoluna gitmezler.
İnsan hayatını bir bütün olarak ele alıp, hayatla tanıştığı ilk dönemden içinde bulunduğu tüm zamanlara kadar kendi dinamitlerini oluşturarak sağlıklı duruşlar sergilemesi için bu yapının anlaşılması ve yaygınlaşması sağlanmalıdır.
Çocuklarını doğru davranış kalıplarını oluşturarak yetiştiren aileler ve öğrencilerini kişisel yeterliliklerini tespit ederek geliştirip özgüvene kavuşturan öğretmenlerle ve ailelerle dolu bir toplum dileklerimizle…
Kaynak: Betül Erdoğan / Kalbin Mutluluk Rehberi / bkz: 100-101
