1. Anasayfa
  2. BİLGİBANK

En Büyük Düşmanım: Şeytan ve Planları


Düşmanın Şeytana Kendi Elinle Verdiğin Destek

Günahların olumsuz sonuçlarından biri de insanın kendi eliyle düşmanına takdim ettiği bir tür yardım; kendisine karşı  yürüteceği savaşta düşmanına güç katacak bir ordu mesabesinde olmasıdır. Yüce Allah göz açıp kapayıncaya kadar daha olsa bizden ayrılmayan bir düşman, bir an habersiz kalmayan, uyumayan, beklenmedik yerlerden tüm askerleriyle kendisini gören bir düşmanı insanın başına musallat etmiştir.

Öyle bir düşmandır ki o, düşmanlığını göstermek için hangi durumda olursa olsun elinden geleni ardına koymaz. İnsanı ele geçirebilmek için hangi tuzak, hangi entrika varsa geri durmaksızın -mutlak surette- uygular. İnsana karşı hem cinlerin şeytanlarından hem de insan türünden olan şeytanlardan yardım alır. İnsana türlü kötülükler arzulamış, çevresine değişik pusular, tuzak kurup ağlar örmüştür.

Avanesine de şunları söylemiştir: Sizin ve atanızın düşmanı yakınınızda! Sakın ha elinizden kaçmasın! Onun nasibi cennet, sizin ki cehennem olmasın! O merhamete kavuşurken siz lanete uğramayın!

Benim ve sizin başınıza nasıl bir alçaklık, rezillik ve lanet geldiğini, Allah’ın rahmetinden nasıl kovulduğumuzu biliyorsunuz. İşte bunun sebebi insandır, onun yüzünden böyle olmuştur. Madem ki cennetliklerin salih amellerine ortak olma fırsatını yitirdik, şimdi bu belada onları kendimize ortak etmek için elinizden geleni ardınıza koymayın!

Allah Teala düşmanımız hakkında bütün bunları bize bildirmiş ve ona karşı tedbir almamızı, gerekli hazırlıkları yapmamızı emretmiştir.

Allah Teala, Adem’in (a.s) ve oğullarının bu düşmanla sınandıklarını, başlarına bu düşmanın musallat edildiğini bildiğinden o düşmana karşı koyacakları askerlerle onları desteklemiştir. Aynı şekilde düşmanlarını da onlara karşı koyacağı askerlerle / orduyla desteklemiştir. Bu cihadın seyir  süresini ahirete oranla tek bir nefes mesabesinde olan bu dünya hayatındaki bir ömür süresiyle sınırlamıştır.

Müminlerden canlarını ve mallarını, Allah yolunda savaşarak, ölmeleri ve öldürmeleri suretiyle cennetin kendilerine ait olması karşılığında satın almıştır. En şerefli kitaplarında; Tevrat da, İncil de ve Kur’an da şeytanın insan için kesin bir düşman olduğunu haber vermiştir.

Verdiği söze Kendisinden  daha vefakar birinin olmadığını bildirmiş, ardından da insanlara, bu satış anlaşmasından ötürü sevinmelerini emretmiştir. Bu anlaşmanın kadr-u kıymetini öğrenmek isteyen, müşterinin kim olduğuna, anlaşma konusu olan şeyin sarf edilen bedele ve bu sözleşmenin  kimin eliyle  yapıldığına baksın!

  • Bundan daha muazzam kazanç var mı?
  • Bundan daha karlı ticaret var mı?

Daha sonra Allah Teala insanlara yönelik olarak bu durumu şu sözleriyle pekiştirmiştir: “Ey iman edenler! Size, elem verici azaptan kurtaracak bir ticareti göstereyim mi? Allah’a ve resulüne iman edersiniz, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Bilirseniz bu sizin için çok hayırlıdır. İşte bu takdirde O sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altından ırmaklar akan cennetlere, adn cennetleri içindeki güzel köşklere koyar. İşte büyük kurtuluş budur. Hoşunuza gidecek bir şey daha var: Allah’ın yardımı ve yakın bir fetih! Haydi müminleri müjdele (Saf Süresi 10-13)”

Şeytanla Savaşın Merkezi: Kalp

Allah Tealanın bu düşmanı, Kendi nazarında yaratılmışların en sevimlisi olan mümin kuluna musallat etmesinin tek nedeni cihadın en sevimli amel olması, cihad ehlinin de Allah katında en yüce makama ve O’na ulaştıran en yakın vesileye sahip kimseler olmalarıdır.

Yüce Allah bu savaşın sancağını, yaratılmışların özü lehine açmıştır ki bu öz, kalptir. Allah’ı tanımanın, Allah’a muhabbet duymanın, Allah’a kulluk etmenin, ihlasın, tevekkülün ve tevbenin mahalli olan kalp… ve Allah Teala bu savaştaki idareyi kalbe tevdi etmiştir.

İnsanı, peşinden hiç ayrılmayan meleklerden oluşan bir orduyla desteklemiştir. “Ardında ve önünde insanoğlunu takip edenler vardır; Allah’ın emriyle onu gözetirler …. (1)” O melekler birbirini takip ederler. Bir nöbetçi gitse, yerine başka bir nöbetçi gelir. Peşinden gittikleri insana sebat verirler. Hayrı emreder, hayra teşvik ederler. Allah’ın ikramını vaat eder, sabır telkin ederler:

“Sabır sadece bir anlıktır. Ama sonrasında ebedi rahatlık hissedersin” derler.  Ayrıca Allah sübhanehü ve teala insanı başka bir orduyla, vahyi ve kelamıyla desteklemiştir. İnsanoğluna Peygamberi (s.a.v) göndermiş ve kitabını indirmiştir. Böylece insanın gücüne güç, desteğine destek, yardımcılığına yardımcı ve teçhizatına teçhizat katmıştır.

Bununla birlikte insanoğlu; yardımcı olacak, işin sonunu düşünüp idare edecek, tedbir alacak bir vezir olarak akılla; yönlendirecek, tavsiye ve nasihatte bulunacak bilgiyle; Sebat aşılayacak, destek olacak, arka çıkacak imanla ve işlerin hakikatini ortaya koyacak yakinle donatmıştır.

Böylece insan, Allah Tealanın düşmanlarıyla cihat etme karşılığında dostları ve taraftarları lehine vadettiği nimetleri adeta gözleriyle görebilmektedir. Akıl, ordunun işlerini düşünüp düzenler, tedbir alır; bilgi savaşla ilgili işleri, savaşın sebepleri ve savaş için elverişli mevzilerle alakalı çalışmaları yapar; İman insana güç verir, sebat ve sabır aşılar; Yakin de insanı sonuç getirecek hamlelere yöneltir, atılım yapmasını sağlar.

Daha sonra Allah Teala bunları yerine getiren insanı görünen ve görünmeyen güçlerle donatmıştır. Mesela öncü bir güç olarak göz, haber toplayan kulak, tercüman olarak dil, yardımcıları olarak eller ve ayaklar var etmiştir. Meleklerin ve arşı taşıyanların  insan için mağfiret dilemelerini, kötülüklerden korunmaları ve cennetlere girdirlmeleri yönünde dilekte bulunmalarını sağlamıştır.

Allah Teala insanın savunmasını ve istenmeyen hallerin ondan savılmasını bizzat kendi üstüne almıştır. “Bunlar benim taraftarlarımdır ve Allah’ın taraftarı olanlar asıl felah bulanlardır” demiştir. Ayette şöyle buyurmuştur:

“İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki kurtuluşa erecekler de sadece Allah’ın tarafında olanlardır (2)” Bunlar benim askerlerimdir demiş şöyle buyurmuştur: “Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir (3)”

Cihadın Temel Kaideleri

Allah Teala kullarına nasıl savaşacaklarını, nasıl cihat edeceklerini de öğretmiş ve bunu şu dört kelimede toplamıştır: “Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin; (cihat için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah’tan korkun ki başarıya erişebilesiniz (4)”

Cihad (ayette geçen) dört şey olmadan gerçekleşmez: Sabır da, düşmanla karşı karşıya gelip sebat etmeden, yani direnmeden, yüz yüze gelmeden olmaz.

Düşmanla yüz yüze geldiği zaman bir şeye ihtiyaç duyar. Murabataya yani düşmanının girmesine mani olmak için kalbin gediklerini boş bırakmamaya, koruyup kollamaya. Aynı şekilde gözün, kulağın, dilin, karnın, elin ve ayağın gediklerini de boş bırakmamak. Düşman işte bu gediklerden girer ve ülke içinde dört dolanır. Gücü yettiği her şeyi ifsat eder / bozar. İşte murataba, bu gediklerden ayrılmamak,  uyanık olup boş bırakmamak demektir. Düşman bu gediklerin boş bırakıldığını görürse hemen içeriye dalar.

Resulüllah (s.a.v)’in ashabı, nebilerden ve resullerden sonra en hayırlı kimselerdir. Şeytana karşı en iyi korunan, en iyi himaye edilen insanlardır. Uhud gününde ayrılmamaları emredilen yeri boş bırakmışlar, düşman oradan sızmış ve olanlar olmuştur.

Bu üç şeyi bir arada toplayan ve bunları ayakta tutan ana dayanak takvadır. Takva olmadan sabrın, düşmanla yüz yüze gelip sebat etmenin ve uyanık olup gedikleri kollamanın yararı olmaz. Takva da ancak sabır ayakları üzerinde yükselir.

Kaynak: İbnu’l Kayyım el-Cevziyye / ed-Dua ve’d Deva (Kalbin İlacı) / bkz: 205-210

(1- Ra’d Suresi 11) (2- Mücadele Suresi 22) (3- Saffat Suresi 173) (4- Al-i İmran Suresi 200)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir