Eş seçiminde önce ne istediğimizi, önceliklerimizi iyi bilmek ve tanımlayabiliyor olmak önemlidir.
Evlilik insanlık için her zaman ilgi çekici bir konu olmuştur. İnsanı, kalbinin derinliklerinde hissettiği yalnızlık duygusu, bağlanma isteği bir eş seçmeye yöneltmiştir.. İnsan tek başına yaşamını sürdürebilecek şekilde yaratılmamıştır. İnsan gerçekliği, erkek ve kadın olarak farklı ve birbirini tamamlayan unsurlarla anlaşılabilir.
Dolayısıyla; Kadın veya erkeğin kendine eş seçimi ise ruhunun derinliklerinde var olan tamamlanma isteğinin görünür kılınmasıdır.
Kur’an’da eş olmak, dünya hayatına başlamadan önce cennette başlayan bir süreç olarak anlatılır.
Dünyada olduğu gibi ahiret hayatında da devam edecek bir süreç olarak tarif edilir. Kadın ve erkek birbirlerine sükun vermek üzere eşleştirilmişlerdir. Kur’an kadın ve erkeğin kalplerine birbirlerine karşı sevgi ve rahmet yerleştirilmesini Allah’ın ayetleri olarak nitelemektedir (Rum 21).
Dolayısıyla eşe sahip olmak ya da bir başkasına eşlik etmek, insan için önemli bir roldür. Eş olmak bir ihtiyaçtır, bir seçimdir ve beraberinde bir sorumluluk getirir.
Kutsal kitabımızda insanın yeryüzündeki yolculuğu Hz Adem ile eşi Havva’nın var edilmesiyle başlar (Nisa 1). Cennetten yeryüzüne uzanan hayat yolculuğunda her ikisi de bu sorumluluğu acısıyla tatlısıyla birlikte üstlenip taşımışlardır.
Evlilikle birlikte insan, salt fiziksel hayatı paylaşmanın çok ötesinde, hayatı anlamlandırma çabası içinde eşi tanımlar, eşe ihtiyaç duyar ve eşini seçer.
Nasıl ki sabah uyandığımızda iyi bir kahvaltı yapmak bütün bir günün iyi geçmesi için önemliyse insanın hayat boyunca birlikte yol aldığı arkadaşını seçerken ihtimamlı olması, bu seçime önem vermesi de onun evlilik ilişkisinin keyifli geçmesine yardımcı olacaktır.
Evlilik kararı ve eş seçimi, rastgele bir süreç olmadığı gibi insan hayatındaki en önemli yol ayrımlarından birisidir.
Kişi, bu kararla yaşam yolculuğunda kiminle yol alacağını, nasıl bir yaşam süreceğini, çocuklarının annesinin / babasının kim olacağını ve nasıl bir hayatı olacağını seçmiş olur…
Böylesi önemli bir karar verilirken dikkatsiz olmak, gerçeklikten kopuk düşünmek, beklentileri yüksek tutmak, hayal kırıklıklarını da kaçınılmaz hale getirir.
Hayat yolculuğunda kiminle yol almak istediğimize dair biraz daha farkındalıkla bakabilmek, beklentilerimizin yapay kısmından sıyrılarak olmazsa olmazları görmeye çalışmak mutlu bir evlilik için önemlidir.
Evleneceğiniz Kişiyi Seçerken Beklentilerimiz Ne Kadar Gerçekçi?
Evlilik en fazla beklentiye girdiğimiz yaşam olaylarından birisidir. Eşten beklenenlerin bir listesi yapılsa kendimizden beklediklerimizin en az iki üç katını müstakbel eşimizden beklediğimizi fark edebiliriz
Güzel olsun, akıllı olsun, dindar olsun, zengin olsun, kültürlü olsun, şefkatli olsun, ciddi olsun, itaatkar olsun, esprili olsun hem de hepsi aynı kişide olsun diye düşünmek işleri zorlaştırır, bazen de imkansızlaştırır…
Ancak her bir insan, bu beklentilerin sıralaması, önem derecesi, farklı olmakla birlikte, evliliğin kendilerine bu beklentileri sağlayacağına dair bir öngörü ile evliliğe Evet! demektedirler.
Eş seçiminde nelere bakmak önemlidir?
Öncelikle insan kendisine değer veren, kendisine bağlılık hisseden bir eş ister. Bu eşle birlikte mutlu olacağına ve kendisini geliştireceğine inanır. Şefkat görecektir, sevilecektir ve değerli olacaktır…
Bu beklentiler bir yere kadar karşılanmazsa mutsuzluk iki taraf için de kaçınılmazdır. Eş seçiminde karşıdaki insanın ruhen sağlıklı olup olmadığına bakmak çok önemlidir.
Ruh sağlığının bozulmuş olması ve kişilik bozuklukları ileride yaşanacak pek çok problemin nedenlerini oluşturur.
Eş seçiminde önce ne istediğimizi, önceliklerimizi iyi bilmek ve tanımlayabiliyor olmak önemlidir.
Eşin temsil edebilme yeteneği olmalıdır. Sizi en iyi temsil edebilen ve her yönüyle örtü olabilecek eşler seçmeniz önemlidir.
İyi evlilik ilişkilerinde eşler birbirini kollarlar. Eğer sizi kollayamayacağını düşündüğünüz bir eş seçerseniz evlilik boyunca hep kendinizi kollamak zorunda hissedersiniz ki, bu da can sıkıcı bir durumdur.
Şefkatli ve merhametli bir eş idealdir. Sabit fikirleri olmayan, iyi ve güzel şeyler duyduğunda değişebilmeye meyilli olan insanlar, evlilik ilişkisinde mutluluğu daha çabuk yakalarlar.
Kibar olan, varlığa karşı hoyrat davranmayan, iyi niyetli olmayı yaşam felsefesi edinmiş insanlar da ideal eş olmaya uygun insanlardır.
Öfkeli, kıskanç, sürekli kızgın ve kızmak için sebebe ihtiyacı olmayan, aşırı duygusal, melankolik, her şeyden alınan, kırılgan bir insanla evlenme kararı verilmişse bir dizi problem yaşamaya hazır olmak lazımdır.
Evleneceğimiz kişiyle tanıştıktan sonrası neler yapılmalıdır?
Kusursuz insan yoktur. Bu nedenle olumsuzlukları gördüğünüzde: Ben bu olumsuzluklarla baş edebilir miyim? diye bakmak lazımdır.
Söz ve nişan dönemleri müstakbel eş adayını tanımak için fırsat zamanlarıdır. Bu dönemlerin anlık duygusallıklarla değil, daha ciddi farkındalıklarla geçirilmesi önemlidir. Bu dönemlerde insanlar kendilerini olduklarından farklı gösterme eğilimini oldukça yoğun yaşarlar…
Evlilik öncesi görüşmelerde taraflardan her biri karşıdakini memnun etmeye ve bunun için de kendilerini en iyi koşullarda sunmaya çok heveslidir. Kendilerini müstakbel eşlerinin kurtarıcısı olarak görenler:
Bir evlenelim bak nasıl değiştireceğim, eskisinden daha iyi olacak! illüzyonları kurarken, kendilerini bir elmas yontucusu, bir heykeltıraş olarak konumlandırdıklarını fark etmezler
Evlilik bir kurtarma operasyonu değildir!
İstediğiniz projeyi gerçekleştirebileceğiniz bir inşaat alanı da değildir. Evlenmeye hazır olmak önemlidir. Evlilik ve eş seçimi gibi önemli bir karar söz konusu olduğunda doğru kişi kadar doğru zaman faktörü de oldukça önem teşkil eder. Kişinin, gerek kişisel gerekse yaşamsal anlamda evliliğe hazır olması gereklidir.
Evlilik kararının ne anlama geldiğini idrak edebilecek ve evliliğin getirdiği sorumlulukları taşıyabilecek yaş ve olgunlukta olmak önemlidir. Yarım yarım birlikte bir etmez. Bir artı bir, birlikte iki eder.
Yani önce birey, sonra çift olmak gerek! Bir genç yetişkinin, sağlıklı bir biçimde bireyleşebilmesi ve ardından sağlıklı bir birliktelik kurabilmesi için öncelikle kendi benliğini ve sınırlarını ailesinden ayrıştırarak tanımlayabilmesi, kendi hayatının ve kararlarının maddi-manevi sorumluluğunu ve bilincini taşıyabilmesi gerekir.
Eş seçimi kararında ilk adım kişinin kendi kişilik özelliklerini tanıması ve farkında olmasıdır.
Karşısındaki kişinin kişilik özelliklerini tanımak da ikinci adım olmalıdır. Evlenme kararı alınmadan adaylar, her anlamda birbirleri için uygun olup olmadıklarını anlamalıdırlar.
Toplumsal bakış açıları, alışkanlıkları, sahip oldukları değerler, hayat görüşleri, siyasi fikirleri ve aile yapılarındaki benzerlikler, çiftin evlilik mutluluklarına katkıda bulunur.
Eğer adaylar seçimlerinde kararlıysalar artık yapmaları gereken, evliliğe dair beklentilerini gözden geçirmeleridir. İlerideki evlilik hayatları hakkında gerçekçi ve birbiriyle örtüşen beklentiler içinde olmaları, benzer ve farklı yönleri üzerinde yeterince düşünüp tartışmaları gerekir. Özellikle ideal birliği şarttır.
Karşınızdaki kadın veya adam hayatı hangi gözle görüyor, bakmak lazım. Hayatı keyif peşinde rahat içinde yaşanacak bir yer olarak mı yoksa idealler peşinde gerektiğinde fedakarlık yapılarak yaşanan bir süreç olarak mı algılıyor. Öncelemeniz gereken budur.
Aynı ideali taşımak, dünyaya yakın yerlerden bakmak, sevgiyi güçlendiren bir özellik olsa da tek başına yetmez.
Yani ideal önemli olduğu kadar, kişilikler arası asgari bir uyumun olması da önemlidir. İki tarafın da agresyonu yüksek bir yapıda olması, yürümeyecek bir evliliğin sinyalini taşır.
İyi bir eşin tek başına size mutluluk getireceğine dair bir mitiniz varsa, unutmayın ki bu da pek gerçekçi değildir.
Sağlıklı evlilik eşim değişir ya da değiştiririm niyetleriyle başlamaz! Başlamamalıdır da… Eğer başlangıçta bariz bir uyumsuzluk varsa bunun değerlendirilmesi lazımdır yola çıkmadan önce yapılacak ilk şey karşıdakinin değiştirilmesi değil, Değişmezse, ben bu durumu kabul edebilir miyim? diyerek kendimize bakmaktır.
Sonuç olarak her insan evliliğe farklı beklentilerle başlar ve bu beklentilerini karşısındakine anlatmaya çalışır. Bu anlatma durumu ve anlama çabası karşılıklı bir uyum içinde olabilirse problem yaşansa da çözüm bulunabilir.
Fakat beklentileri doğru anlatamama, karşıdaki insanın beklentileri görmek istememesi, görse de ertelemesi tabloyu kötüleştirir. Önemli olan, almaya istekli olduğumuz kadar, karşımızdakinin de almaya hakkı olduğunu kabul etmektir.
Beklentilerimizin karşılanmasına duyarlı olduğumuz kadar, eşin beklentilerini karşılamaya da imkan ölçüsünde ve kendimize rağmen duyarlı olmalıyız.
O zaman yaşanan hayal kırıklıkları, optimal düzeyde insanın daha da gelişmesine hizmet edebilir. Yoksa beklentiler cehenneminde karşı tarafa duyması için kendi isteklerimizi haykırırken, kulaklarımızı sağırlaştırmamız lazım ki, bu da mümkün değil!
Mutlu bir evlilik için en hayati duygu sevgi ve merhamettir
Kabul: Genel olarak varlığı ve özel olarak eşi, olduğu haliyle kötü görmemek, olumlu tarafları görebilmektir.
Saygı: Karşısındakine değer vermek ve bu değeri ifade etmektir. Çiftlerin birbirlerine gösterdikleri karşılıklı saygı, ilişkiyi çok daha doyumlu bir hale getirir.
Dikkat: Karşısındakinin düşüncelerini anlamak, onun ilgi alanlarına eğilmek ve dünyasına girebilmek.
Takdir etmek ve onaylamak: Eşine duyduğu minnettarlığı ve müteşekkirliği, kelimeler ve davranışlarla yansıtabilmek. Olumlu düşünmek ve konuşmak.
Destek: Herhangi bir problem veya güçlük karşısında eşinin yanında olmak, ona destek vermek.
Cesaretlendirme: Bir amaç doğrultusunda olumlu yönde destekleyici ve teşvik edici olmak.
Güvenlik ve huzur: İlişkide istikrarlı bir uyumluluk sergilemek, zarar vermeyeceğini ve zarar görmeyeceğini bilmek.
Teselli etmek ve empati: Kullanılan kelimeler, yansıtılan duygular ve dokunma yoluyla yanında olduğunu, onu anladığını hissettirebilmek ve gerektiğinde müşfik bir şekilde avutabilmek.
Kaynak: Nazlı Özburun / Diyanet Aile Dergisi / Temmuz 2014 / bkz: 4-9