1. Anasayfa
  2. İslami Bilgi Bankası

Gerçek Müminin Korkuları


Vallahi, ilk Müslümanların kalpleri münafıklık korkusuyla tir tir titrerdi. Çünkü onlar münafıklığı bütün teferruatıyla, tüm tehlikeleri ve fitneleriyle biliyorlardı. Bu sebeple onların münafıklıkla ilgili korkuları bazen kendi nefislerinden endişe duyma, kendilerinin münafık olmasından korkmaya kadar vardırırdı.

Nitekim Hz Ömer (r.a) Resulüllah (s.a.v)’in kendisini münafık listesinde zikredip zikretmediği hususunda Huzeyfe (r.a) ‘ye şöyle demiştir: ‘Allah aşkına söyle! Resulüllah (s.a.v)’in sana verdiği liste içinde ben de var mıyım?  Huzeyfe (r.a); Hayır ama senden başka kimseyi bu hususta tezkiye edemem diye cevap vermiştir.

İbn Ebi Müleyke de bu hususta şöyle demektedir: Resulülah’ın ashabından otuz kişiyle görüştüm. Hepsi de münafıklık konusunda nefsinden endişe ediyordu. Hiçbirisi imanının Cebrail (a.s) ve Mikail (a.s)’ın imanı gibi olduğunu söyleyemiyordu.

  • Hasan-ı Basri şöyle demiştir; Münafıklıktan ancak münafık endişe duymaz, ondan ancak mümin korkar.

Sahabeden biri: Allah’ım, münafık haşyetinden sana sığınırım diye dua edermiş. Bunu duyan bazıları münafık haşyetinin ne anlama geldiğini sorunca: ‘Bedenin huşulu görünmesi fakat kalbin huşu duymamasıdır’ cevabını vermiş.

Vallahi ilk Müslümanların kalbi iman ve yakinle dolu idi; münafıklıktan korkuları büyük, üzüntüleri ağırdı. Halbuki imanları gırtlaklarından aşağı inmeyen, onlardan kat kat fazla sayıdaki kimseler ise imanlarının Cebrail Ve Mikail (a.s)’ın imanı gibi olduğunu iddia ediyorlardı.

Nifak bitkisi ile iki başak çıkar. Bunlar iki tomurcuktan doğarlar .Basiretsizlik ve gayretsizlik. Bu dört esas tamamlandığı zaman münafıklık bitkisi ve binası yerleşmiş olur. Bu bitki korkunç bir uçurumun kenarında bulunan sel derelerinde bitmiştir.

Ancak gizlenen işlerin ortaya döküldüğü, sırların açığa çıkarıldığını, kalplerde gizlenenler ortaya konduğu ve mezarda bulunanlar diriltilip dışarı çıkarıldığı gün hakikat selini gördükleri zaman sermayesi nifak olanlar, bütün kazançlarının seraptan ibaret olduğunu görürler.

O serap ki ‘Susuzluktan dili kuruyan onu gördüğünde su sanır. Fakat yanına varınca hiçbir şey olmadığını görür. Orada bulduğu Allah’dır. Allah ise onun hesabını tastamam görmüştür. Allah hesabı çok çabuk görendir (Nur-39)’

Münafıklar kalplerinde hiçbir hayır bulunmadığı halde, bedenleriyle hayırlara koşarlar. Kötülük onların yollarında yaygındır. Hakkı duymadıklarında kalpleri onu duymamak için katılaşır; batılı görüp yalanla karşılaştıklarında ise gözleri açılır, kulakları dikkat kesilir. İşte bunlar münafıklık alametleridir.

Ey kardeş!

Seni ölüm bürümeden bundan sakın. Bunlar anlaşma yapsalar bozarlar, söz verseler yerine getirmezle , bir söz söyleseler doğruyu söylemezler, taate davet edilseler geri dururlar. Onlara, Allah’ın indirdiğine ve peygamberlere gelin dense çekinirler.

Nefisleri onları arzularına davet ettiği zaman ise onlara koşarak giderler. Onları kendileri için tercih ettikleri, aşağılık, rezillik ve zararla baş başa bırak. Onların anlaşmalarına güvenme, va’dlerine inanma. Çünkü onlar yalancıdırlar.

Allah’ın onlar hakkında ki şu ayetlerine kulak ver; ‘Onlardan kimi de Allah’a şöyle kesin söz vermişlerdi: “Eğer Allah bize lütfundan verirse, biz de mutlaka zekat ve teberruda bulunacak ve elbette iyi insanlardan olacağız. Fakat Allah lütfundan onlara servet verince cimrilik edip mallarının hakkını vermediler. Zaten onlar yan çizip duruyorlardı. Allah’a verdikleri sözden dönmeleri ve yalan söylemeyi adet edinmeleri sebebiyle, Allah da bu işlerinin neticesini, kalplerinde kıyamet gününe kadar sürecek bir münafıklık kıldı (Tevbe 75-77)’

Kaynak: İbn Kayyım El-Cevziyye / Medaricu’s Salikin (Kur’ani Tasavvufun Esasları) / bkz 324-325

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir