Günah, tövbe ile birleştiğinde bazen kul için birçok ibadetten daha hayırlı olabilir.
- Kul bir günah işler de cennete girer. Bazen kullukta bulunur da cehenneme girer’
- Dediler ki: Bu nasıl olur?
- Cevaben dedi ki: Kul bir günah işler de bu onun gözünün önünden gitmez. Ayaktayken, otururken, yürürken günahını hatırlar ve bu onda bir kırıklığa yol açar. Sonrasında ise tevbe istiğfar ve pişmanlık gelir. Buda onun kurtuluş sebebi olur.
- Diğeri de iyi bir amel işler ve o hiç gözünün önünden gitmez. Ayaktayken, yürürken onu hatırladığında böbürlenir ve kibirlenir. Bu da onun helak nedeni olur
Günah, ileride birçok ibadete, hasenata ve kalbi muamelelere yol açabilir.
Bunda, kulun bu günahından duyduğu Allah korkusu ve haya rol oynar. Zira o devamlı surette bu kusurundan dolayı başını utancından öne eğmekte, ağlayarak pişmanlığını göstermektedir
(Acaba hangimiz yaptığı hatadan yada günahtan dolayı böyle bir pişmanlık içine giriyoruz. Belki pişman olduğumuzu dilimizle telaffuz ediyoruz ama aslında ettiğimiz tövbe için de başka bir tövbe gerekir. Samimiyet ve pişmanlık ,gönül kırıklığı olmayınca….).
Bu etkilerden herhangi biri kul için onu kibre itip şaşırtacak bir ibadetten Allah katında daha değerli, kurtuluşa ve başarıya, yaptığı amelle övünenden, başa kakandan daha yakındır. O, diliyle bunun aksini de söylese, Allah onun kalbindekinin şahididir.
Böyle biri, kendisine saygı duyup yüceltmedikleri ve yükseltmedikleri için bütün yaratıklara düşmanlık besler. Kendisine bu şekilde davranmayana karşı kalbinde nefret oluştuğunu görür. Kendisi de kendini hakkıyla yoklasa bu duygunun yerleşmiş olduğunu görür. Bu yüzdendir ki onu, kendisini yüceltip hakkını teslim etmeyenleri kınarken görürsün. O, Allah’tan böyleleri için gazap umar.
Kendisine saygı duyup yüceltenlerden günahlar içinde olanları gördüğünde ise çeşitli mazeret ve ümit kapılarını açar, yaptıkları hususunda kulağını tıkayıp gözlerini kapatır ve diliyle kalbini susturarak; Masumiyet (günahsızlık) kapısı, peygamberlerden başka kişiler için kapalıdır der. Belki de o, kendisini yüceltip takdir edenlerin günahlarının bu davranışlarından dolayı affedileceğini zanneder.
Allah Teala böyle bir kulu için hayır dilediğinde onu bir günaha iter ve kendisini bu günahla kınar ve ne olduğunu göstererek kullarına yaptığı kötülüğü önler. Bu günahtan dolayı başı önüne düşer ve Allah ondaki kendisine ve kullarına karşı gösterdiği kibir ve başa kakma illetini dışarı çıkarır. Sonuçta bu günah onun için, birçok ibadetten daha yararlı olur.
Nitekim Adem’in günahından dolayı cennetten çıkarılışı kıssasında sanki lisan-ı hal ile şöyle denmektedir:
Ey Adem! Senin zekanın sebebi olan sürçme kadehinden dolayı sabırsızlanma. Kuşkusuz onun sayesinde senden, içinde kalsa asla düzelmeyecek bir hastalık çıkartıldı. Sen ona kulluk elbisesini giydirdin.
- Belki sevmediğin bir şeyin sonucu güzel olur.
- Umulur ki bedenler, hastalıklarla sıhhat bulur.
Ey Adem! Seni günahla imtihan etmemin nedeni, bana isyan edene lütuf, ikram ve cömertliğimi gösterme isteğimdi. Eğer günah işlemezseniz, Allah sizi götürür de yerinize günah işleyip istiğfar (tövbe) eden ve kendilerini bağışladığı bir topluluk getirir.
Ey Adem! Seni benim huzuruma, krallarını, kralların yanına girişi gibi giriyordun. Bugün ise huzuruma, kölelerin kralların huzuruna girişi gibi giriyorsun.
Ey Adem! Ben seni ve çocuklarını günahlardan arındırdığımda, kime cömertçe lütufta ve bağışta, tövbe kabulünde bulunacağım? Ben ki tövbeleri kabul eden ve merhamet edenim.
Ey Adem! Sana söylediğim Oradan çık sözünde sabırsız olma. Ben onu senin için yarattım ama önce mücadele yurduna in ve orada takva tohumlarını ek. Ben onlara bulutlarla yağmur yağdırırım. Taneler büyüyüp göğe erdiğinde ve belli bir boya ulaştığında gel ve onları biç.
Ey Adem! Seni cennetten ancak yukarı tırmanmak için vesile araman isteğiyle indirdim. Seni oradan sürerek çıkarmadım. Seni oradan ancak geri dönmen için çıkardım.
Bizimle senin aranda her ne kadar atışma geçse, diyarlarımız birbirinden uzak olsa da; söz verdiğin sevgi yerinde durmakta, Sana isabet eden yanılmalar haksız kalmaktadır.
Ey Adem! Huzurumuzda kendisinden dolayı zelil düştüğün günah, kendisiyle üzerimize zillet ettiğin ibadetten daha sevimlidir
Ey Adem! Günahkarların iniltileri, bize zikir çekenlerin tespihlerinden daha yakındır.
Ey Ademoğlu! Bana dua ettiğin ve benden umduğun sürece, senden sadır olan günahları bağışların ve bunu önemsemem.
Ey Ademoğlu! Günahların semaya kadar varsa dahi istiğfar ettiğinde seni bağışlarım.
Ey Ademoğlu! Ortak koşmamış olarak yeryüzü dolusu hatayla bana kavuşsan da seni yeryüzü dolusu bağışla karşılarım
Nakledilir ki abidin biri Allah’a dua ederek evini tavaf ediyor ve kendisini günahlardan beri kılmasını istiyordu. Sonunda göz kapakları ağırlaştı ve uyudu. Uykusunda Allah’ın şunları söylediğini duydu:
Sen benden, masumiyeti istiyorsun. Bütün kullarım benden masumiyeti istiyor. Eğer hepsini masum kılsam ben kime af ve mağfiretimle lütuf ve cömertlikte bulunacağım. Kimin tövbesini kabul edeceğim? Benim affım, bağışım ve lütfum nereye gidecek?
Ey Ademoğlu! Bana iman edip de hiçbir şeyi ortak koşmadığında, Arş’ı taşıyan meleklere ve çevresindekilere bana hamd ederek, sen uyurken senin için istiğfarda bulunmalarını emrederim.
Bir kudsi hadis-i şerif de şöyle buyurulmaktadır: Ey kullarım! Siz gece ve gündüz durmadan hata işlersiniz. Ben ise bütün günahları bağışlarım. Kim benim bağışlama gücüne sahip olduğumu bilir ve tanırsa, ona mağfiret ederim ve bunu önemsemem
Ey günah işlemekte haddi aşarak nefislerine karşı cinayet işlemiş kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak Allah, bütün günahları bağışlayıcıdır. Çünkü O, çok bağışlayıcıdır,çok esirgeyicidir (Zümer 53)
Ey kulum! Acze düşme. Dua etmek senden, icabet ise bendendir. İstiğfar etmek senden, mağfiretse bendendir. Tevbe etmek senden, seyyiatı hasenata çevirmek bendendir.
Aşağıda bu husus açıklanmaktadır;
Bu yüce Allah’ın şu buyruğudur: Ancak tevbe ve iman edip salih ameller işleyenler başka. Çünkü Allah, onların kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah gafurdur, rahimdir (Furkan 70′.
Bu tevbeleri iman ve salih amelle birleşen tövbekarlar için en büyük müjdedir. İşte tövbenin hakikati da budur.
İbn Abbas der ki: Allah Resulünü bu ayetin nuzulüne sevindiği kadar sevindiğini asla görmedim. Bir de şu ayette sevinmiştir: Muhakkak ki biz sana apaçık bir fetih (yolu) açtık; bu suretle Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlayacak, üzerindeki nimetini tamamlayacak ve seni dosdoğru yola iletecektir (Fetih 1-2)
Kaynak: İbn Kayyım El-Cevziyye / Medaricu’s Salikin (Kur’ani Tasavvufun Esasları) / bkz 276-278