Günahların Olumsuz Sonuçları: Bereketi Yok Etmesi
Günahların olumsuz sonuçları arasında ömür bereketini, rızık bereketini, ilim bereketini, amel bereketini ve itaat bereketini yok etmesi de vardır. Yani günahlar din ve dünya bereketini yok eder. Neticede Allah’a isyan eden kişinin ömründe de dininde de, dünyasında da bereketin kırıntısını göremezsiniz.
Yeryüzünden bereketi, insanların işledikleri masiyetler sebebiyle yok edilir. Zira Allah Teala şöyle buyurmuştur:
- “O (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üzerine gökten ve yerden nice bereketi kapıları açardık… (1)”
- “Şayet doğru yolda gitselerdi, bu hususta kendilerini denememi için onlara bol su verirdik. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Rabbin) onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır (2)”
Kul, işlediği günah sebebiyle rızıktan mahrum bırakılır. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Ruhu’l-Kuds, bana, hiçbir can rızkını tamamlamadan ölmeyecektir diye vahyetti. O halde takvalı olun ve rızık talebinde mutedil olun! Zira Allah nezdinde olana, ancak ona itaatle nail olunur. Allah rahatlık ve sevinci rıza ve yakinin içine; gam ve kederi ise şek ve gazabın içine yerleştirmiştir”
Bir kudsi hadiste şöyle buyrulmaktadır: Ben Allah’ım! Benden başka hak ilah yoktur. Razı olduğumda bereket ihsan ederim ki bereketimin sonu yoktur. Gazap ettiğimde de lanet ederim ki lanetim yedinci evlada dek varır.
Rızık ve amelde ki bolluk, rızık ve amelin çokluğuna ve niceliğine göre değerlendirilmez. Ömrün uzunluğu da ayların ve yılların çokluğuna göre değildir. Rızıkta da ömürde de bolluk, onlarda var olan berekete göredir.
Daha önceki satırlarda kulun ömrünün canlı olarak geçirdiği süre olduğundan, Allah’tan yüz çevirip başkalarıyla ilgilenen kimsenin ise hayat sahibi olmadığından, hatta hayvanların hayatının onunkinden daha hayırlı olduğundan söz etmiştik
İnsanın canlılığı, kalbinin ve ruhunun canlılığı iledir. İnsanın kalbinin canlılığı ise ancak yaratıcısını tanıması, onu sevmesi, sadece ona kulluk etmesi, kalben ona dönüp tövbe etmesi, zikriyle huzur bulması, ona yakın olmaktan ünsiyet duymasıyla mümkündür. Böyle bir canlılığı yitirmiş olan kimse hayır namına her şeyi yitirmiş demektir.
Dünyalık şeylerle bu canlılığın yerini doldurmaya çabalasa da dünyanın tamamında böyle bir canlılığın yerini dolduracak hiçbir şey yoktur. Kulun elden kaçırdığı her şeyin yerini dolduracak bir alternatifi vardır. Ama Allah’ı yitirdi mi hiçbir şey O’nun yerini dolduramaz.
Fakir olan, zengin olanın yerini nasıl doldurabilir?
Aciz olan, kadir olanın; ölü olan, ölmeyen dirinin; yaratılmış olan yaratıcının; kendi zatından kaynaklanan bir varlığa sahip olmadığı gibi hiçbir şeye sahip bulunmayan, zenginliği, diriliği, kemali, varlığı ve rahmeti zatının ayrılmaz özelliklerinden olan birinin yerini nasıl doldurur?
Zerre kadar hiçbir şeye malik olmayan biri göklerin ve yerin mülküne sahip olanın yerini nasıl doldurabilir?
Yüce Allah’a karşı işlenen masiyet, rızık bereketinin de, ömür bereketinin de yok olmasına sebep olur. Çünkü şeytan o bereket ve o bereketin sahipleri konusunda vekil kılınmıştır. Yani şeytanın o kelimeler üzerinde otoritesi bulunmakta; onlara güç yetirebilmektedir. Şeytanla irtibatı olan, şeytanla yakınlığı bulunan her şey bereketten yoksundur.
Bu nedenle yeme, içme, giyinme, bineğe binme ve cinsel ilişki sırasında Allah’ın isminin anılması şeriatta önemli bir yere sahiptir. Çünkü Allah’ın ismi beraberinde bereket getirir. Allah’ın ismini anmak şeytanı kovar, uzaklaştırır, böylelikle de bereket hasıl olur. Kimse Allah’a karşı duramaz.
Yüce Allah için olmayan herşeyden bereket sökülüp alınmıştır. Bereket bahşeden, yalnızca Rab Teala’dır. Bereket tamamıyla ondandır. Ona nispet edilen herşey mübarektir. Kelamı mübarektir; Peygamberi mübarektir; mahlükatına faydalı olan mümin kulu mübarektir; beytullahı mübarektir; yeryüzünün sadağı / okluğu -ki şandır- bereket diyarıdır. Orayı Allah altı ayet-i kerime de bereketle nitelendirmiştir.
Yüce Allah’tan başka bereket bahşeden ve Allah’a nispet edilenden başka mübarek olan bir şey yoktur. “Allah’a nispet edilenden” derken onun uluhiyetine, muhabetine ve hoşnutluğuna nispet edilenleri kastediyorum. Yoksa evren tamamıyla onun Rububiyetine ve yaratmasına nispet edilmetedir. Ondan uzak olan her şey, her söz ve her amel bereketsizdir, hayırsızdır. Ona yakın olan her şey de ise yakınlığı nispetinde bereket vardır.
Bereketin zıddı lanettir. Allah’ın lanetlediği yer parçası, Allah’ın lanetlediği kişi veya Allah’ın lanetlediği amel; hayır ve berekete en uzak olandır. Bununla ilişkisi / irtibatı olan, herhangi bir yoldan onunla bağı olan her şey de kesinlikle bereketsizdir.
Yüce Allah,düşmanı olan İblise lanet etmiş ve yaratılmışlar içinde onu kendisinden en uzak varlık eylemiştir. İblis tarafında olan herşey, İblise yakınlığı ve ilişkisi nispetinde Allah’ın lanetini hak etmektedir. İşte bundan ötürü, günahların ömrün, rızkın, ilmin ve amelin bereketini silip yok etme konusunda büyük bir etkisi vardır.
Yüce Allah’a karşı işlenen her an yada kendisiyle Allah’a isyan edilen her türlü mal, beden, makam, ilim veya amel, sahibinin lehine değil aleyhiedir. İnsanın ömrü, malı, kuvveti, makamı, ilmi ve amelinden kendisine ait olan şey, yalnızca Allah’a itaat de kullandığı kısmıdır.
Bu yüzdendir ki, bu dünya hayatında yüzyıl veya buna yakın bir ömür süren kimselerin ömrü gerçekte on yıla veya on yıla yakın bir süreye ulaşmaz. Yükler dolusu altın ve gümüşe sahip olanların, hakikatte ki mal varlıkları bir gümüş para yada o civarda bir meblağdır. Makam ve ilim konusunda da aynısı geçerlidir.
Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dünyada lanetlenmiştir, içinde olan şeyler de lanetlenmiştir. Allah’ı zikretmek, O’nun sevdiği şeyler, alim ve talebe bundan müstesnadır”
Bir eserde de: “Dünyada lanetlenmiştir; içinde olan şeyler de lanetlenmiştir. Allah için olan şeyler bundan müstesnadır” şeklinde gelmiştir.
- İçinde -özellikle- bereketin bulunduğu işte budur. (Allah için olan şeylerdir).
- Yardım dilenecek ve tevekkül edilip dayanılacak olan, yalnızca Allahtır.
Kaynak: İbnu’l Kayyım el-Cevziyye / ed-Dua ve’d Deva (Kalbin İlacı) / bkz: 184-187
(1- A’raf 96) (2- Cin 17)
