1. Anasayfa
  2. BİLGİBANK

Günahların Kalbe İhaneti


Günahların Kalbe ve Diğer Organlara Etkisi v İhaneti

Günahların olumsuz sonuçlarından biri de insanı kendisine en muhtaç oldukları zamanda kalbini ve diğer organlarının hainlik etmesine sebep olmasıdır ve günahlar, kulun ihtiyacı olduğu zaman kalbinin ve diğer duyu organlarının kendisine hainlik / ihanet etmesine sene olur.

Her insan, şuan ki yaşamında ve ölümden sonraki hayatında neyin faydalı, neyin zararlı olduğu bilmeye muhtaçtır. İnsanların bu konuda tafsilatlı bir şekilde en bilgili, en kuvvetli ve en akıllı olanları nefsine ve iradesine karşı güçlü olup bunları yararlı olacak hususlarda kullanan ve zarar verecek şeylerden alıkoyan kimsedir.

Bu konuda insanların bilgileri, azimleri ve konumları farklı derecelerdedir. Yani en arif olan, bahtiyarlığa veya bedbahtlığa yol açacak sebepleri en iyi bilen; en doğru yolda olan ise bunlar arasından bahtiyarlığa götüren sebepleri tercih edendir. Söylenenlerin aksi istikamette davranan ise en kıt akla sahip sefihler zümresindendir.

İlim tahsili konusunda günahlar insana hainlik ettikleri gibi nasibin en yüce ve en şereflisini en değersizine tercih konusunda da en muhtaç olduğu anda hainlik ederler.

Kemal noktadaki ilme varmasına, kendisi için her iki cihanda daha evla ve daha yararlı olan şeylerle ilgilenmesine mani olurlar. Kul istenmeyen bir hale düştüğü ve bu halden kurtulmaya ihtiyaç duyduğu vakit kalbi de, nefsi de, organları da günahlar yüzünden kendisine hainlik ederler.

Böyle biri, her yanını pas kapladığı için kınından bir türlü çıkmayan kılıcı olan kimseye benzer. Çekip çıkarmak istese kılıç kınından çıkmak bilmez. Öldürmek isteyen bir düşmanla karşılaştığında eliyle kılıcı çekmeye çalışır ama kılıç bir türlü yerinden oynamaz. Sonunda da üzerine atılan düşman tarafından mağlup edilir.

Kalbin Paslanması ve Nefsin Güçsüzleşmesi

Benzer şekilde kalpte günahlar yüzünden pas tutar, hastalık yuvası haline gelir. Düşmana karşı savaşmak ihtiyacı duyduğunda kalbin namına hiçbir şeyin destek olarak yanında yer almadığını görür. Kulun muharebesi, saldırması ve atılım yapması ancak kalbinin önderliğinde olur. Diğer organlar kalbi takip ederler. Bütün organların hükümdarı olan kalp onları motive edecek, ileri atılmalarını sağlayacak güçten yoksunsa ne beklenebilir ki?

Nefiste aynı şekilde şehvetler ve günahlar sebebiyle kirlenir, cüruf kaplar ve güçsüzleşir. Burada kasdettiğim nefis, nefs-i mutmainledir. Nefs-i Mutmain zayıflarken nefs-i Emmare güçlenir aslan kesilir. En sonunda hüküm ve tasarruf yetkisi nefs-i emmareye geçer.

Muhtemel ki bu insanın nefs-i mutmainnesi bir daha dirilmesi ümit edilmez biçimde ölüp gitmiştir. Dünyadayken ölü olduğu gibi berzahta da ölüdür. Ahirette de faydası görülecek bir diriliğe sahip olmayıp sadece elemleri algılayabilecek bir dirliğe sahip olacaktır.

Musibet Anında ki İhanet

Kısacası; Kul bir sıkıntı, bir felaket veya bir musibetle karşılaştığı zaman hem kalbi, hem dili hem de diğer organları kendisi için en faydalı olan hususlarda ona hainlik ederler.

Yani böyle bir insanın kalbi Allah Tealaya tevekküle, tevbe ve inabeye, kendine çeki düzen verip Rabbi huzurunda toparlanmaya, yalvarıp yakarmaya, Rabbi karşısında ezilip zelil olmaya yanaşmaz. Dili bir şey söylese de Rabbinin samimi bir şekilde zikretmez. Kalbiyle dilini bir araya getirmeyi beceremez.

Zikretmeyi isterken kalp dilde hapsolur, dile bağlı kalır. Kalp ile dil, ikisi beraber zikrolunan şey üzerine beraberce bağlı kalmazlar. Kul zikretse veya dua etsede eğlenen, aldırış etmeyen ve gafil bir kalp ile zikreder. Savunma ve korunma sağlayacak itaat konusunda diğer organlardan yardımcı olmalarını isteyecek olsa boyun eğmezler, itaatkar davranmazlar. Bunların hepsi günahların / masiyetlerin olumsuz etkisidir.

Böyle bir kimsenin durumu düşmana karşı onu savunan, koruyan askerlere sahip kimsenin durumuna benzer. Bir yandan askerlerini ihmal edip ziyan edip, güçsüz bırakıp iletişimlerini keserken diğer yandan da hiçbir güçleri kalmadığı halde düşman saldırısına karşı kendini korumaları için ellerinden gelen tüm çabayı sarf etmelerini istemektedir.

Günahların Ölüm Anındaki İhaneti

Hal böyleyken bundan daha korkunç, daha çetin, daha acı bir durum vardır: Ölüm anında, Allah’a kavuşma anında kalbinin ve dilinin kişiye ihanet etmesi ve böyle kritik bir anda kelime-i şehadeti telaffuz edememesidir. Can çekişmekte olan bir çok kimsenin böyle bir hale maruz kaldıklarına insanlar tanık olmuşlardır.

Zihni ve kuvveti yerindeyken, algıları mükemmel iken kul üzerinde şeytan iktidar kurmuşsa; onu kendi istediği masiyetlerde kullanmış; kalbini Allah’ı zikretme konusunda gaflete düşürmüş; zilini Allah’ı zikretmekten, diğer organları da Allah’a itaatten alıkoymuşsa; kulun, güçlerinin zayıfladığı, kalbinin ve nefsinin ruhunu teslim etme sırasındaki acılarla uğraştığı şeytanın da fırsat yakalayabilmek için tümm gücünü ve azmini yoğunlaştırdığı, kulun aleyhine olacak şekilde var gücünü kullandığı bir anda neler neler olur? Çünkü o an şeytan için tüm gayretini sergileyeceği son andır. İnsanın en zayıf, şeytanının ise en güçlü olduğu andır.

Acaba böyle bir anda kim salim kalabilir?  Öyle bir durumda “Allah Teala sağlam sözle iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sapasağlam tutar. Zalimleri ise Allah saptırır. Allah dilediğini yapar (1)”

Allah Teala’nın, kalbini Kendini zikretmekten gafil kıldığı, heveslerinin ardından giden perişan haldeki insan hüsn-i hatimeye / güzel sona nasıl muvaffak kılınsın?

Uzaktır…. Kalbi Allah Tealadan uzak, Allah’tan gafil, hevasına kul, şehvetlerine esir, dili Allah’ı zikretmeyen, organları Allah’a itaat de arıza yaşayan, Allah’a isyanla uğraşan kimse hüsn-i hatimeye / güzel sona ulaşmaya muvaffakiyetten uzaktır

Kaynak: İbnu’l Kayyım el-Cevziyye / ed-Dua ve’d Deva (Kalbin İlacı) / bkz: 195-200

(1- İbrahim Süresi 27)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir