Samimiyetsiz Bir Kulluk ve Şüphe İçinde Yaşamak
İnsanlar arasında bazıları vardır ki Allah’a kulluk ederken kenarda dururlar. İnsanlar arasında kendilerine nimeti vereni unutanlardan, nimetlere kör bakanlardan öyleleri vardır ki Allah’a samimiyetle kulluk etmezler, ucundan kenarından kulluk ederler.
İçlerinde bir şüphe vardır, can-u gönülden ibadete sarılmazlar. Savaş zamanımda ordunun bir kenarında durup bekleyen kişi gibidirler. Tereddüt içinde beklerler. Zaferi hissederlerse yerlerinde sabit dururlar, etmezlerse kaçarlar. Halbuki Allah onların imanına ve ibadetine muhtaç olmaktan münezzehtir
Kendisine bir iyilik dokunsa mutlu olur, bir kötülük dokununca da eski haline geri döner. Bu kararsız mümin, iman ettikten sonra başına bir iyilik gelse bunun imanından dolayı olduğunu, Müslüman olduğu için bu iyiliğe nail olduğunu düşünür ve memnun olur. Başına bir kötülük, bir musibet veya bir bela geldiğinde ise hemen eski görüşüne geri dönerek imanına da, Müslümanlığına da kötü söylemeye başlar.
Bu adam Hem dünyayı ve hem de ahreti kaybetmiştir ki işte bu en büyük hüsrandır. (Hac Süresi 11). O kararsız insan çeşit çeşit bela ve musibetlerle dünyasını kaybedecektir, ahrette cennet makamlarından mahrum edilecektir, sonsuza kadar cehennem çukurlarında kalacaktır, pek çok ziyana uğrayacaktır. İki dünyadaki bu kaybetme en büyük hüsrandır. Bundan daha büyük, bundan daha feci bir hüsran yoktur. Allah’ın huzurundan kovulmuş, reddedilmiş kişi nasıl zarar etmesin ki?
Kaynak: Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C: III / bkz: 392-393