Allah Teala’nın affetmesi dışında, her günahın belli bir cezası vardır.
Ceza, günahın ağırlığına göre değildir. Kul, cezanın nasıl ve nereden geleceğini de bilemez. Cezalandırma keyfiyeti, Rab Teala tarafından sabık ilimle takdir edilmiş bir iradenin neticesi olarak ortaya çıkar. Ceza, kalpte de tezahür edebilir. Bu, kalp hastalıklarındandır. Ceza bedende tezahür edebilir. Bu da, mal veya canın telefi şeklinde olur.
Bunlara ilaveten, mevkiini kaybetme, İslam ulemasının ve müminlerin gözündeki yerinden düşme şeklinde de olabilir. Tabii, ahirete tecil edilmiş de olabilir ki bu, cezaların en ağırıdır. Bu tür cezalar, insanı helak eden büyük günahlardan hayatta iken tövbe edilmeyenler, günahta ısrar edenler ve meydan okuyarak günah işleven zorbalar için geçerlidir. Cezalar, dünyada olduğu zaman dünya hayatının basitliğine göre basit olurken, ahirete tecil edildikleri zaman, oranın şiddetiyle mutenasip olarak çok ağır olurlar.
Allah Resulü (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır. “Allah Teala bir kulu için hayır dilediği zaman günahının cezasını hemen verir. Bir kulu için şer dilediğinde ise, cezasını çekmesi içın ahirete erteler”
Bil ki, dünya hayatında kaybedilen fırsatlar için gamlanmak ve onun için hırslanarak koşturmak, Allah Teala’nın kullarına verdiği cezalardandır. Kendisini dininden eden hususlara aldırmayarak kazandığı dünyalıkla sevinip mutlu olmak da Allah Teala’nın cezalarındandır.
Günah işlemeye zemin hazırladıkları takdirde, servetin genişlemesi ve imkanların çoğalması da kula verilen cezalardandır. Bir günahın cezası, yine onun gibi veya ondan daha ağır bir günah olabilir. Buna mukabil bir ibadetin sevabı da, onun gibi veya ondan daha faziletli bir ibadet olabilir.
Allah Teala’nın “Sevdiğiniz şeyleri size gösterdikten sonra isyan ettiniz” (Al-i İmran 152) buyruğunun tefsirlerinden birinde de bu manaya işaret edilerek, ‘sevilen şeylerden’ maksadın rahatlık ve zenginlik olduğu söylenmiştir. Fakirlik ve hastalık da, günahtan korunmak için vesile kılındıkları zaman Allah Teala’dan bir rahmet olarak görülmelidirler. Günaha zemin hazırladıkladıklarında, masiyetlerin anası olurlar.
Hilm, cezayı kaldırmayıp sadece tehir ettirir. Halim olan Allah Teala da, cezayı hemen çektirmeyip bir süre sonrasına bırakabilir. O’nun “Böylece ne zaman ki yapılan ihtarı unuttular, üzerlerine her şeyin kapılarını (ruhsatları) açıverdik. Nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlik ile tam sevindikleri sırada, kendilerini ansızın yakalayıverdik” (En’am 44) buyruğunun tefsirinde şöyle denilmiştir: ‘Hemen’ diye ifade edilen süre, altmış yıldır.
Kaynak: Ebu Talib el-Mekki / Kalplerin Azığı (Kutü’l-Kulub) / C:II / bkz: 180-181