Yüce Yaradan’ın kullarını nasıl yükselttiğini düşünürken, Kitab-ı Kerim’den fark ettim ki sık sık kimi kullarına lütfettiği ilim ve hikmete dikkat çekiyor. Yerde ve gökte saygın ve değerli bir insan olmanın tek kaynağı işte budur.
Onlarca ayette yüce Yaradan, ilim, hikmet ve kitap kelimelerine sıklıkla yer veriyor ve kendisini ilim ve hikmet Sahibi’ olarak tarif ediyor. Seçip yücelttiği kullarının ayrıcalığının ilim ve hikmetten kaynaklandığını buyuruyor: “Musa ergenliğe ulaşıp olgunlaşınca, ona hikmet ve ilim verdik (Kasas 14)” Başka bir ayette: “Biz İbrahim nesline ilim ve hikmet verdik (Nisa 54)”
İlim bilgidir ve bilgiyi türlü yollardan edinebilirsiniz. Fakat hikmetsiz ilim değer taşımaz.
İlim inşaat malzemesi ise hikmet onu güzel bir mimari binaya dönüştürür. Hikmet ilmi yerli yerinde, hakkı batıldan ayırarak kullanma, muhakeme ve temyiz kabiliyetidir. İnsan ancak il-minin yanı sıra hikmet edindiğinde gerçek anlamda reşit, kâmil, gü-venilir ve doğru yol gösterici olur.
Kur’an peygamberimize inmeye, “Yaradan Rabbinin adıyla oku (Alak 1)” ayetiyle başlamıştır. Bu ayette iki incelik gözden kaçıyor.
- Birincisi, “Derleyip toplamak anlamına gelen oku / ikra salt kitap okumak anlamında değildir; bütün öğrenme şekillerini kapsar ve doğru çeviri, “Yaradan Rabbinin adıyla ilim edin.” olmalıdır.
- İkincisi, ilmin Allah’ın adıyla edinilmesi, ilmin Allah’a yöneltici formatta olmasını emrediyor olmasıdır.
Yani her türlü çöplükten, şehvetten, haramdan, fuhuştan öğrenmek veya aşk meşk, kurgu, entrika okumak değildir emredilen ilim. İnsana Rabbini tanıtıp sevdiren, kainatın inceliklerini basiretle öğretecek içeriklerdir gerçek ilim. İlmin bu yönünü ifade eden de Kur’an’ın çok kullandığı ‘hikmet’ kavramıdır.
Hikmet, temyiz gücüdür. Hakkı batıldan basiretle ayırma becerisidir ki buna az insan yeterince sahiptir.
Okullardan bin türlü ilmi ve bilimi edinebilirsiniz fakat maalesef hikmetin doğru okulunu bulmak zordur. Yeryüzündeki en yüce ve en doğru hikmet ve basiret kaynağı ise yine yüce Kur’an’dır.
Bakıyorum, birçok inananda akıl almaz düzeyde hikmet ve basiret yokluğu patlamış gidiyor. Kürsüden duyduğu uydurulmuş saçma sapan menkıbelerden, İsrailiyetten bilgiler edinmiş, hak zannıyla anlatıyor, savunuyor. Öyle felaket bir akıl çökmesi yaşıyor ki; şu duayı yazıp on tane posta kutusuna atarsan dileğin kabul olur, gül ağacının altında bir gece beklettiğin para bir yıl cüzdanını bereketlendirir türünden saçmalıklardaki apaçık basiretsizliği dahi idrak edemiyor.
Onlara inandıkları batıl zannın Kur’an’a ve basirete apaçık aykırı olduğunu açıklıyorsunuz. “Filan hoca öyle dedi veya filan kitapta ki hadiste o şekilde geçiyor diye inadına sahipleniyor. Bu felaketin sebebi Kur’an’ı anlamaya çalışmamaktır, onu ciddiye almamaktır. Başka hikmetleri Kur’an’ın hikmetinden üstün tutmaktır. Okullarda doğru bir akıl ve mantık eğitimi alamamaktır.
ABD’nin uzaya fırlattığı ve sekiz ayda Mars gezegenine ulaşan Curiosity (Merak) adlı uzay mekiği orada eskiden yaşamış yaratıkların hayatını anlatan bir kitap bulup getirse ve o kitap basılıp satılsa insanlar çılgın bir merakla satış kuyruklarına hücum etmez mi? Mars’ta nasıl bir hayat yaşanmış, diye… Vay canına! Mars kitabı da nedir ki!
Bizim elimizde kainatın süper merak uyandırması gereken en olağanüstü kitabı var. Kainatın Sahibinin kitabından daha heyecan vericisi mi olur? Merak’ı, Mars’a gönderen meraklı (!)
ABD, ne hikmetse bizim Kur’an’ımıza olan merakımızın da düzeyini ölçmek için araştırma yaptırmış. Her gün Kur’an okuyanlar yüzde 9, ara sıra okuyanlar yüzde 63, hiç okumayanlar yüzde 23 imiş. Okuyanların ne kadarının manasını merak ettiği ise meçhul! “(Ey peygamber) Kur’an sana ve ümmetine bir rehberdir ve ileride ondan hesaba çekileceksiniz.” (Zuhruf, 44) buyuruyor Allah.
Kur’an hem en büyük basiret kaynağı ve hem de kıyamet günü ona karşı görevlerimizden sorgulanacağız.
Kur’an ile ilim, hikmet, akıl ve basiretle ilgilenmeyen müminlerin, öğrenme seferberliği yerine televizyon ve internetle ömür tüketmelerinin hayırlı bir akıbeti olabilir mi?
Muhammed Bozdağ
Kaynak: Yüreğimde Rabbim (Olmazsa Yapayalnızım) / bkz: 17-19