1. Anasayfa
  2. Vaazlar

İslam’a Göre; Din ve Bilim İlişkisi


İnsanın yeryüzünde mutlu ve huzurlu bir hayat sürebilmesi için hem dini değerlere hem de bilimsel faaliyetlere ihtiyacı vardır. Din; Yüce Allah ile olan ilişkilerimizi düzenleyen, neleri yapıp neleri yapmamamız gerektiğini bize öğreten, sevap ile günahın, helal ile haramın bilgisini sunan değerler sistemidir.

Buna göre;

  • Dinin amacı, insanın yüce Allah ile münasebetini tesis etmek ve gerçek anlamda mutluluğa ermesini sağlamaktır.
  • Bilim ise tabii varlıkların ve olayların nasıl ve ne şekilde işlediğini keşfetme ve açıklama faaliyetidir.

Eylemlerinden sorumlu olarak yaratılan insanoğlu, etrafında olup bitenlere karşı ilgisiz kalamayacağına göre, onun bilime karşı olumsuz bir tavır içinde olması elbette düşünülemez.

Kur’an-ı Kerim insanoğlunun dikkatini, Allah’ın varlığının delilleri olarak takdim ettiği kainata yöneltmekte, bir takım ilginç tabiat hadiselerini zikrederek, bunlar üzerinde düşünmeye davet etmektedir.

Bakara Süresinin 164. ayetinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizi seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve yerle gök arasında emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır”

Muhterem Müslümanlar!

Kainat ahenkli bir şekilde, keşfedilebilir ve anlaşılabilir bir düzen ve ölçü içinde yaratılmıştır. Bu yüce Allah’ın insanlara olan en büyük lütfudur. Zira kainatta düzensizlik ve bilinmezlik hakim olsaydı, gezegenimiz, insan için huzur veren hayat yuvası olmaktan çıkardı.

İslam, insanlara akıllarını kullanarak kainatın işleyişindeki bu kanun ve ölçüleri keşfetmeyi emretmektedir. Böylelikle Allah’ın kudret ve yüceliğini gözler önüne sermeyi ahlaki bir görev olarak yüklemektedir.

Yine yüce Mevla Kur’an-ı Kerim de; “Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır (Yusuf 46)” buyurarak bilginin sonsuzluğu fikrini telkin etmektedir.

İslam dini, ilerlemeyi isteyen ve yeni gelişmeleri teşvik eden prensiplerle dolu bir dindir. Bu sebeple, bizi her geçen daha ileriye götürecek bilimsel çalışmalara gerekli önemi vermek, Müslümanlar olarak dini duyarlılığımızın bir gereğidir.

Bununla birlikte bilimin insani ve ahlaki değerlere saygılı bir doğrultuda olması da önem arz etmektedir.

Muhterem Müslümanlar!

Şunu unutmamalıyız ki bilgi çağımızda en kuvvetli ve en etkili güç kaynağıdır. Bilgiye kim daha çok sahipse o daha kudretli ve etkili bir konuma yükselmektedir.

Alimin bir buluşu, binlerce cengaveri dize getirebilecek güçte olabilmektedir. Bilenlerle bilmeyenlerin bir olmadığını çağlar ötesinden ilan eden Kutsal Kitabımız, bu duruma işaret etmiştir.

Altın çağların Müslüman bilginleri, bu ilahi hakikatleri çok iyi özümsemişlerdir.  Onlar, sadece dini ilimlerde değil, matematik, tıp, fizik, kimya, astronomi gibi bilim dallarında da büyük başarılar elde etmişler, pek çok buluş gerçekleştirmişlerdir.

İbn Sina, İbn Rüşd, Farabi, Biruni, ali Kuşçu, Ebubekir er-Razi, Cabir ibn Hayyam ve daha yüzlerce dünya bilim tarihine adlarını altın harflerle yazdırmışlardır.

Bugün yapmamız gereken, onların başarılarıyla övünmek değil, onların bilim anlayışın diriltmek ve günümüzün bilim ve teknoloji seviyesini yakalamaktır

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı / Minberde Öğütler / bkz: 72-73

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir