Kur’an-ı Kerim’de akıl kavramının kullanılışı ve vurgusu, insan ve çevresinde cari ilişkiler düzenine dikkat çekmek, bunları kavramak ve sorgulama yapmak üzerine kuruludur.
İnsan; rutinleştirdiği, farkındalık geliştirmediği düzenek ve ilişkileri; üzerinde düşünmeksizin, bir davranış ve tutuma çevirebilir; sürekli yaparak da o davranışları bedenin bir mekanizması haline dönüştürebilir. Halbuki Allah, ayetlerde insanın mevcut ilişkiler düzeneğine dikkatini çekerek, akli sorgulama ile ondan farkındalık geliştirmesini bekler.
Bu sebeple akıl; İnsan için sürekli bir sorgulamanın ve farkındalığın aracı haline gelir ki, total anlamda toplumların dinamikliğini kaybetmesinin sebebi de budur
Şimdi bu ayetlerden bazılarına bakalım:
Sizin için bir korku ve ümit unsuru olarak şimşeği göstermesi, gökten su indirmesi ve bu su ile ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermesi, Onun ayetlerindendir. Aklını kullanan kimseler için de bunda ibretler vardır (Rum Süresi 14)
Andolsun ki, biz aklını kullanabilen kimseler için, bu şehre dair apaçık bir ayet bırakmışız (Ankebüt Süresi 35)
Bugün için pratikte aklı işletmenin toplumda birkaç boyutlu karşılığı vardır.
Birincisi: Müslüman olmayanların, insan, çevre, dünya etrafındaki cari ilişkiler düzeneğine dikkatlerini çekerek onları Allah’ın varlığı ve birliğini kabul ile dünyada kötülüklere karşı durmaya bir çağrı anlamında aklı işletmek.
İkincisi: Çok geniş Müslüman topluluğunun, içinde yaşadığımız kalıplaşmış düşünce, fikir, yaşam biçimi üzerine bir sorgulama ve insanın evrende bulunuşunun anlamına dair bir farkındalık geliştirme.
Dolayısıyla; Müslümanların; kendilerini garantilenmiş bir cennetin mutlak sahibi olarak görmekten vazgeçerek, Müslümanlıklarını yeniden sorgulamaları gerekiyor.
Kaynak: Prof. Dr. Mustafa Tekin (İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) / Diyanet Aylık Dergisi / Aralık 2014 / bkz: 11