1. Anasayfa
  2. ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ

Küçük Yaşta Alınan Din Eğitimi ve Etkileri


Manevi Rehberlik ve Din eğitiminde Ailenin Rolü

Çocuğun çocukluk dönemini geride bırakıp, gençlik çağına girdikten sonra bütün dini inancını ve ibadetlerini terk etmesinde çocukluk yıllarında aldığı eğitim tarzı büyük rol oynamaktadır. İnsanın, doğduğu zaman zaaf içinde bulunduğundan ve yardıma muhtaç oluşundan bahseden Rum Suresi 54. ayet, bugünün pedagoji ve psikoloji alimlerince de kabul edilen “insan yavrusunun bakılmaya ve korunmaya muhtaç oluşuna” işaret etmektedir.

Ona bu bakım ve koruma ile şefkati sunacak olan yegane müessese ise aile ocağıdır. Yapılan psikopedagojik araştırmalarda, çocuğu, insan olma yolunda ilk yönlendiren, ona mensubu bulunduğu kültürel değerleri kazandıran tek sosyal kurumun aile olduğu sonucuna varılmıştır.

Aynı şekilde, psikolog ve sosyologlarca, aile ile din arasındaki bağların varlığı tesbit edilmiş ve dini formasyonun kazanılmasındaki faktörler, aile, kişiye ait fikirler ve okul (eğitim) olarak sıralanmıştır. Çünkü, Özellikle okul öncesi dönemde çocuk, kendini özdeş tutacağı model olarak, anne ve babasını alır.

Onların özellikleriyle değer yargılarını örnek olarak benimser, hareketlerini, konuşma ve davranışlarını taklit etmeye uğraşır. Bir başka deyişle çocuk, dış dünyayı anne ve babasının gözlüğü aracılığıyla görmeye çalışır. Çünkü çocuk bir modele, bir örneğe muhtaçtır ve çocuk sosyal ve dini tutumlarını geniş ölçüde aile içinde anne ve babasının konuşma ve davranış modellerinden elde etmektedir.

Bu örnek veya model, çocuğun ruhuna işlemekte, duygularına tesir etmekte ve onu belli bir yöne çevirmektedir. Böylece çocuk, sahip olduğu taklit özelliğiyle, güvendiği ve aynı zamanda etkisinde kaldığı anne ve babasını kopya etmeye çalışmaktadır.

Öte yandan çocuklarin, anne-babalarının deruni davranışlarını hissettikleri ve bundan da oldukça etkilendikleri bilinmektedir. Bu konuda yapılan diğer çalışmalar, çocuklar üzerinde en önemli etkiyi anne babanın davranışlarının yaptığını, müsbet davranışlarının doğrudan çocuğa yansıdığını ve onun dini yaşantısına olumlu bir şekilde katkıda bulunduğunu da ortaya koymuştur.

Sahip olduğu dini duygunun varlığıyla, inanmaya meyilli ve meraklı olan çocuğun, sağlıklı ve dengeli bir biçimde ilgi görmesi gerekmektedir. Bunun da ilk olarak pratikleştiği ve değer kazandığı yer aile olmakta ve dini prensiplerin uygulandığı bir ailede yaşayan çocukta dini kavramların daha erken ortaya çıktığı gözlenmektedir. Dolayısıyla,

Ailenin çocuğun dini uyanış ve gelişimine bir zemin oluşturduğu da ortaya çıkmaktadır. Zaten psikologlar, çocuk dindarlığının gelişmesinde, yetişkinlerin önemli etkilerini tespit ederek, neticede dini uyanışı, yetişkinlerin teşvik, destek ve etkilerine bağlamaktadırlar. O halde, çocuk dindarlığının uyanması ve gelişmesinde bir takım sosyal ve kültürel faktörler rol oynamakta ve bunların başında da aile gelmekledir. Çünkü çocuğun ilk dini tecrübeyi burada edindiği bir gerçektir.

İşte buraya kadar aktarılan bilgiler sonucunda denilebilir ki, Aile ilk yıllarda çocuğun her yönden gelişmesi hususunda tek sorumlu sayılır ve çocuk, küçük yaşlardan itibaren aile içinde dindar ya da dine karşı ilgisiz bir kişiliğe sahip olmaya başlar.

Eğitim Kaynaklarından Birisi Olarak Aile

Çocuğun din eğitiminde ailenin önemini sosyal psikolojik yönden ifade eden bu bilgilerden sonra, konuya bir de İslam eğitiminin kaynaklan olan ayet ve hadisler açısından yaklaşmak istiyoruz.

“Ey iman edenler! Kendinizi ve aile halkınızı, cehennem ateşinden koruyunuz” mealindeki Tahrim süresinin 6. ayetiyle, ailenin eğitimi, bakımı, koruması, kollanması vb. hususlarda aile reislerine önemli bir görev yüklenmiştir.

Tabiatıyla, bu görevin ifasında, aile reisi olan babanın en yakın yardımcısı anne olacaktır. Hz. Peygamber (s.a.v)’in fıtratla ilgili hadisi ise ailenin önemine oldukça dikkat çekmektedir.

“Her insanı annesi (Allah’a inanmaya yetenekli ve dini inancı kabul etmeye elverişli bir) fıtrat üzere dünyaya getirir. Sonra, ebeveyni onu Yahudileştirir, Hristiyanlaştırır veya mecusileştirir. Eğer ana-babası Müslüman iseler, çocuk da müslüman olur.”

Bu hadis ile anne-babadan oluşan aile müessesesinin etkisi pek bariz bir şekilde ortaya konulmakla ve ailenin çocuk üzerinde, İslam dinini kabullenmeye yatkın bir şekilde yaratılmış olmasına rağmen onu Yahudileştirecek, Hristiyanlaştıracak kadar söz sahibi olduğu vurgulanmaktadır.

Hz. Peygamber’in bu veciz ifadesiyle, sosyal bilimlerin ortaya koyduğu gerçekleri daha iyi anlaşılacaktır. Zira burada hem irsi bir faktör olan fıtrat kavramından, hem de çocuğu anne babasının dinine yönelten çevre faktöründen bahsedilmektedir.

Çocuğa uygun bir isim ve güzel bir terbiye verilmesinin, çocuğun anne babası üzerindeki haklarından biri olduğu Hz. Peygamber tarafından beyan edilmiştir. Ayrıca “Çocuklarınız yedi yaşına ulaştıklarında onlara namaz kılöasını öğretiniz” ifadesiyle, ibadetlerle ilgili bilgilerin çocuğa anne-baba tarafından verilmesini tavsiye etmiştir.

Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki: Okul öncesi dönemde çocuk için en önemli faktör aile çevresidir. Bu gerçek, İslam eğitiminin kaynakları olan ayet ve hadislerle ortaya konulmuş ve yapılan çeşitli araştırmalarla da desteklenmiştir.

Kaynak: Prof. Dr. Mehmet Emin Ay / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 182-184

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir