Toplumların çöküşleri ile ilgili ayetler incelendiğinde çöküş için belirli bir süreçten geçildiği ve bu süreç boyunca birtakım aşamalar kat edildiği anlaşılmaktadır.
Toplumsal çöküşün ve nedenlerinin anlaşılmasında payı olur düşüncesiyle bu aşamalardan kısaca bahsedecek olursak eğer bunlar;
Toplumsal Çöküş Sebeplerinden Dalaletin Artması: Müminler, manevi-uhrevi nimetler doğrultusunda ve hidayet yönünde yardım gördükleri gibi yalanlayanlar da sapıklık yönünde yardım görmektedirler. Yani dalalete sapanlar özellikle sapmak istediklerinde ve dalalette ısrar ettiklerinde Allah onlara dalalet kapısını açmakta, onları iradeleriyle baş başa bırakmaktadır. Toplum zihniyet ve anlayışını değiştirip-bozduğunda, Allah da o toplumu, toplumsal düzeni bozmaktadır.
Bu konuda yüce Allah buyuruyor ki :”Kendilerine verilen öğütleri terk edip unutunca üzerlerine her şeyin, her zevk ve nimetin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlikle tam ferahlandıkları sırada, ansızın onları kıskıvrak yakaladık da bir anda bütün ümitlerini kaybediverdiler! (En’am Süresi 44)”
Başka bir ayet-i celilede ise; “O insanın önünde ve ardında devamlı suretle nöbetleşerek görevlendirilen melekler vardır. Bunlar, Allah’ın emrinden ötürü, onu koruyup kollarlar. Bir toplum kendinde olan durumu değiştirmedikçe, hiç şüphe yok ki, Allah da o toplumda olan hali değiştirmez. Allah bir toplum için de kötülük irade buyurdu mu, onu geri çevirecek kuvvet yoktur. Artık Allah’ın dışında onları himaye edecek kimse olamaz (Ra’d Süresi 11)”‘ buyurmaktadır.
Toplumsal Çöküş Sebebi Amellerin Süslenmesi: İşte bu yüzdendir ki yüce Allah “Ne var ki onun da halkının da Allah’ı bırakıp güneşe ibadet ettiklerini gördüm. Anlaşılan, şeytan yaptıkları bu kötü işleri kendilerine güzel göstermiş ve onları yoldan çıkarmış, bu yüzden de hak yolu bulamıyorlar (Neml Süresi 24)” şeklinde buyurmaktadır.
İstidrac: Kur’an’a göre Allah, batıla saparak onda ısrar edenlerin maddi ve manevi nimetlerini arttırarak kendi yollarında sabitleşmelerini, küfür, nankörlük, zulüm ve isyanlarının artmasını ve daha büyük bir azap ve cezayı hak etmelerini sağlar.
Bu beyanda yüce Allah; “O halde sen bu şerefli sözü, Kur’an’ı yalan sayanı Bana bırak! Biz onları, bilmedikleri, farkına varmadıkları bir yerden, yavaş yavaş azaba yaklaştırırız. Ben onlara mühlet veriyorum! Doğrusu Ben’im düzenim, pek sağlamdır (Kalem Süresi 44-45)” şeklinde buyurmaktadır.
Mühlet: Bu aşamaya kadar küfr, şirk ve kötülükte ısrar ederek iyice batıla gömülüp helak olmayı hak eden toplum hemen helak edilmemekte; belki pişman olur, hakka döner diye o topluma mühlet verilmektedir. Bundan dolayıdır ki yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de:
“Eğer Allah zulümleri yüzünden insanları cezalandıracak olsaydı dünyada tek canlı bile bırakmazdı. Fakat onları takdir ettiği bir vadeye kadar bekletir. Vadeleri gelince ne bir an öne alabilir, ne bir an erteleyebilirler (Nahl Süresi 61)” beyanında buyurmaktadır.
Düşmana Yenilme: Allah’ın sünnetine göre batılda direnen toplum, gerek müminler gerekse başka düşmanlar karşısında yenilgiye uğratılarak cezalandırılır.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Biz İsrail oğullarına kitapta şu hükmü de bildirdik: Siz ülkede iki kere bozgunculuk yapacak ve açık zorbalıklar edeceksiniz. Onlardan birincisinin vadesi gelince, kuvvet ve şiddet sahibi olan kullarımızı sizin üzerinize musallat ettik de onlar sizi yakalayabilmek için evlerin aralarına bile girerek her tarafı didik didik edip araştırdılar. Bu, yerine getirilmesi gereken bir vaad idi. Sonra o istilacılara karşı size galibiyet ve zafer verdik, servet ve oğullarla kuvvetlendirdik, sayınızı daha da çoğalttık. İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz, onu da kendi aleyhinize işlemiş olursunuz. Derken sonraki taşkınlığınızın vadesi gelince, kederinizden suratlarınız asılsın, daha önce girdikleri gibi yine Mescide girsinler ve istila ettikleri yeri mahvedip dursunlar diye başınıza yine düşmanlarınızı musallat ederiz. Olur ki tövbe edersiniz de Rabbiniz size merhamet eder. Eğer tekrar bozgunculuğa dönerseniz, Biz de size ceza vermeye döneriz. Zaten cehennemi kafirlere zindan kılmışız (İsra Süresi 4-8)”
Toplumsal Çöküşlerde Felaketlerle Yüz Yüze Gelme: Bu aşamada belki tevbe ederler diye yalanlayanlar, şiddetli bela, felaket, sıkıntı, zorluk vb problemlerle yüz yüze getirilirler. Bu felaketler ıslah etmek, edeplendirmek ve uyandırmak içindir ve dolayısıyla geçicidir.
Felaketlerin kendileri dışındaki bir toplum tarafından oluşturulması mümkün olduğu gibi, deprem, sel, tufan, kuraklık, kıtlık, çekirge, kurbağa gibi doğal etkenler vasıtasıyla da oluşturulması mümkündür. Fakat bu noktada bilmek gerekir ki:
Kur’an’a göre bela ve musibetlere imtihan amacıyla müminler de düçar olabilirler. Ancak müminler Allah’ın yolundan sapmadıkça helak olmazlar.
Kur’an-ı Kerim de mealen “Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Bu cahilliklerini çok görme! Nitekim daha önce Musa’dan bundan da fazlasını istemişlerdi ve: Allah’ı bize açıktan göster! demişlerdi. Bunun üzerine de, zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarpmıştı. Daha sonra kendilerine açık mucizeler ve deliller gelmesini müteakip bu sefer tuttular buzağıyı tanrı edindiler. Derken onlar tövbe edince, bunu da bağışladık. Ve Musa’ya da onlar üzerinde aşikar bir nüfuz ve kudret verdik (Nisa Süresi 153)” buyrulmaktadır.
Zengin Seçkinlerin Tasallutu: Eğer önceki maddede sözü edilen felaketler hiçbir işe yaramaz, pişmanlık ve tevbe meydana getirmez ve hakka dönüş ümidi doğurmazsa, artık dalalet yolunda yürüyen toplum çökme aşamasına iyice yaklaşmıştır.
Bu durumda topluma mücrimler ve refahtan / zenginlikten şımaranlar (mütref) egemen olur ve toplumda tam bir fıskufücurun yayılmasına neden olurlar. Bu konuya istinaden de yüce Allah “Mekke’de olduğu gibi her şehirde de ileri gelen mücrimleri, yüksek mevkilerde bulundururuz ki oralarda hîleler çevirsinler. Onlar böyle yapmakla kendilerini aldatırlar da farkında olmazlar (En’am Süresi 123)” şeklinde açıklamaktadır.
Kötülükler içerisinde yüzen topluma zengin seçkinlerin egemen olmasıyla birlikte Allah o toplumu ya darmadağın edip başka bir toplumun / toplumların hegomanyasına sokarak yada kökünden yok ederek tarih sahnelerinden siler.
Sekiz madde de özetlemeye çalıştığımız bu aşamalar, kuşkusuz sünnetullah çerçevesinde kat edilmektedir. Elbette burada söz konusu edilen sünnetler, şartlı sünnetler olmaktadır. Çünkü toplum kendi iradesiyle hak ya da batıl yolu seçmiştir. Dolayısıyla insani irade ve insanların davranışları sonucu, yani toplumun yaptıklarına bağlı olarak Allah’ın sünnetleri işlemektedir.
Buna göre denilebilir ki toplumlar; Helake götürücü davranışlarda bulunmalarının bir sonucu olarak ilahi sünnet gereği yok olmaktadırlar.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı / Kur’an’ın Nüzulünün 1400. Yılı Anısına Diyanet İlmi Dergi Kur’an Özel Sayısı / bkz: 769-770 (Aslına bağlı kalınmak sureti ile bazı bölümler genişletilmiş ve eklemeler yapılmıştır)