Albülkadir Geylani Hz el Fethu’r-Rabbani adlı eserinde bu konuya istinaden şöyle bir beyanda bulunmuştur: Allah’ın kitabına hürmet edin ve O’na karşı edepli olun. Allah’la sizin aranızdaki bağdır o. O’nun hakkında yaratılmıştır demeyin. Allah bu benim sözümdür diyor, siz ise hayır diyorsunuz. Kim Allah’a karşı itiraz eder ve Kur’an-ı yaratılmış kabul ederse Allah’ı tanımamış olur ve bu Kur’an o kimseden uzaklaşır.
Bu Kur’an, tilavet edilen, okunan, dinlenen, bakılan ve mushaflarda yazılı olan kitap Allah’ın sözüdür. İmam Şaffi ve Ahmed İbn Hanbel (r.a); Kalem yaratılmıştır, onun yazdığı ise yaratılmamıştır, kalp yaratılmıştır, onun ezberinde olan ise yaratılmamıştır.
Kuran-ı Kerimde Tutarsızlık Var mı?
Cevaben deriz ki; “Yüce Allah Resulü Muhammed (s.a.v)’in üzerine indirmiş olduğu kitabı olan Kur’an-ı Kerim hakkında haber veriyor. Bu öyle bir Kur’an’dır ki, batıl ona önünden de, arkasından da asla erişemez. Hikmeti sonsuz ve her türlü hamde layık olan tarafından indirilmiştir. O; ‘Müminler için bir şifa ve bir rahmettir (İsra’82)’. Yani kalplerde bulunan hastalıkları, şüphe ve münafıklığı, şirki, eğriliği, batıla olan eğilimi giderir.
Kur’an bütün bu hastalıklardan şifaya kavuşturur. Aynı zamanda o öyle bir rahmettir ki, bu rahmet sayesinde iman ve hikmet elde edilir, hayır istenir, hayra rağbet edilir. Böyle bir özellik ancak ona iman edip, onu tasdik eden, onun yolunu izleyen kimseler için söz konusudur. Kur’an böyle kimseler için bir şifa ve rahmettir. Kafir olup, küfürle nefsine zulmeden kimseye gelince bu onun uzaklaşmasından, yalanlamasından ve küfürde ileri gitmesinden başka bir şeyini artırmaz.
Katade Yüce Allah’ın Kur’an müminler için bir şifa ve rahmet olanı kısım kısım indiririz buyruğu hakkında: Mümin Kur’an’ı dinlediği vakit ondan faydalanır, onu hıfzeder ve iyice beller. ‘Zalimlerin ancak hüsranını artırır’ buyruğu hakkında da: Yani zalimler ondan faydalanamaz, onu hıfzedip anlayıp belleyemez. Çünkü yüce Allah bu Kur’an-ı Kerim’i müminler için bir şifa ve bir rahmet kılmıştır demektedir (1)”
Onlar söyleneni düşünmediler mi? (Mü’minun’68)” ayeti ne demek istiyor?
Cevaben deriz ki; “Katade: Eğer onlar bu Kur’an-ı Kerim’i iyiden iyiye düşünüp, akledip, kavramış olsalardı andolsun ki onda Allah’a karşı gelmekten onları alıkoyacak özellikler bulacaklardı. Fakat onlar bu Kur’an-ı Kerim’i müteşabih olan yönleriyle ele almak istediler. İşte o vakit helak olup gittiler (2)”
Peygamberimiz dedi ki: Ya Rabbi! Gerçekten benim kavmim bu Kur’an’ı terk etti (Furkan’30)” ayetinde anlatılmak istenen nedir?
Cevaben deriz ki: “Yüce Rabbimiz, Resulü ve Nebisi Muhamed’in (s.a.v) şöyle dediğini haber vermektedir: Ya Rabbi, gerçekten benim kavmim bu Kur’an’ı terketti. Çünkü müşrikler Kur’an-ı Kerim’i dinlemiyor, ona kulak vermiyorlardı. Onların hali yüce Allah’ın şu buyruğunda dile getirdiği gibi idi: Kafir olanlar: Bu Kur’an’ı dinlemeyin ve o okunurken anlamsız sesler çıkarın; belki baskın çıkarsınız dediler (Fussilet’26).
Onlara Kur’an okunduğu zaman çokça gürültü patırtı çıkartır, Kur’an-ı dinlemesinler diye başka hususlar hakkında konuşurlardı. İşte bu, Kur’an-ı Kerim’i terk etmek türlerinden bir türdür. Ona iman etmeyi, onu doğrulamayı terk etmek de Kur’an-ı terk etmenin (hecretmenin) bir çeşididir.
Üzerinde düşünmemek, onu anlamak gayretini, çabasını göstermemek de onu hecretmektir. Emirlerini yerine getirmek, yasaklarından sakınmak suretiyle gereğince amel etmemek de onu hecretmektir. Onu bırakıp şiir, söz, şarkı, eğlence, konuşma, ondan başkasından alınıp çıkartılmış yollara yönelmek de onu terk etmek, hecretmektir (3)”
Kur’an’ın müjdelediklerine nasıl kavuşabilirim?
Cevaben deriz ki; Yüce Allah “Ta, Sin. Bunlar Kur’an’ın ve apaçık kitabın ayetleridir. Namazlarını dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahirete kesin olarak inananların ta kendileri olan iman edenlere doğru yolu gösterici ve müjde olmak üzere (indirilmişlerdir).
Ahirete iman etmeyenlerin amellerini kendilerine süslü göstermişizdir. Bu sebeple onlar körelmişler ve şaşırmışlardır. İşte bunlaradır azabın en kötüsü bunlara. Ahirette en çok ziyanda olacaklarda bizzat onlardır. Muhakkak ki sen Kur’an’ı Hakim, Alim olandan almaktasın (4)”
İbn Kesir bu ayetler hakkında şöyle demektedir:
“Yani bu Kur’an’a iman edip, onu takip eden, onu doğrulayan, içindeki hükümler gereğince amel eden, farz olan namazı kılan, farz olan zekatı eksiksiz ödeyen, ahiret yurduna, ölümden sonra dirilişe, hayrıyla şerriyle amellerin karşılıklarının verileceğine cennete ve cehenneme kesin olarak inanan kimseler için -bu Kur’an sayesinde- hem doğru yolu bulmak olan hidayet, hemde müjdelediklerine kavuşmak hasıl olur. Nitekim yüce Allah başka bir yerde şöyle buyurmaktadır: ‘De ki: O iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o onlar için bir körlüktür. İşte onlar kendilerine uzak bir yerden seslenilir (gibidirler) (Fussilet’44)’. ‘Onunla takva sahiplerini müjdeleyesin, inat edenleri de uyarasın diye senin dilinle kolaylaştırdık (Meryem’97)’ (5)”
Selam hak edenlerin üzerine olsun vesselam…
İsmail Ekinci
(1-İbn Kesir / Tefsiru’l Kur’an’il Azim (İbn Kesir Tefsiri) / C:6 / bkz: 464-465) (2-İbn Kesir / Tefsiru’l Kur’an’il Azim (İbn Kesir Tefsiri) / C:7 / bkz: 450) (3-İbn Kesir / Tefsiru’l Kur’an’il Azim (İbn Kesir Tefsiri) / C:8 / bkz: 36) (4-Neml’1-6) (5-İbn Kesir / Tefsiru’l Kur’an’il Azim (İbn Kesir Tefsiri) / C:8 / bkz: 164)