Kul bir süreyi okumaya başladığı zaman, onu bitirinceye kadar melekler ona salat ederler. Kimi kul da vardır ki, bir süreye başladığı zaman onu bitirinceye kadar melekler ona lanet ederler.
Peki bu nasıl olur: Kul o sürenin helalini helal, haramını haram saydıkça melekler ona salat ederler. Aksi takdirde ona lanet ederler. Bir alimde şöyle demiştir: Öyle kullar vardır ki, Kur’an okurken farkında olmadan kendilerini lanetlerler; Dikkat edin, Allah’ın laneti zalimler üzerindedir (A’raf 44)” ayetini okur, ama kendisi de zulüm içindedir.
- Allah’ın lanetini yalancılar üzerine kılarız (Al’i İmran 61. ayet) ayetini okur, ama kendisi de yalancılardandır.
Süfyan-ı Sevri’de (r.a) Allah Teala’nın: Yeryüzünde haksız yere kibre kapılanları ayetlerimden çevireceğim (A’raf 46. ayet) ayetinin tefsirini yaparken şöyle der: Yani onu anlamaktan çevireceğim.
Allah Resulü (s.a.v)’de rivayet edilen bir hadiste şöyle buyurmaktadır: Ümmetim dinar ve dirhem bakımından büyüyünce, İslam’ın heybeti onlardan sökülüp alınır. İyiliği emredip kötülükten sakındırmayı terk ettiklerinde ise vahyin bereketinden mahrum kalırlar.
Fudayl b. İyaz’da (r.a) der ki: Kur’an-ı anlamaktan mahrum bırakılırlar.
İbn Ömer (r.a) ve Cündüb’den (r.a) rivayet edilen bir hadiste ise şöyle denilmektedir: Biz kendi zamanımızda öyle bir devir yaşadık ki, bizden birine Kur’an’dan önce iman verilirdi. Sonra Muhammed (e (s.a.v) süre indirildiğinde hemen onun helal ve haramını, emir ve yasağını, öğrenilmesi gereken inceliklerini -sizin Kur’an’ı öğrendiğiniz gibi- öğrenirdik. Sonra öyle bir zaman geldi ki bazı kimseler görüyorum. Kur’an ona imandan önce veriliyor. Fatiha’dan sonuna kadar, bütün Kur’an-ı okuyup hatmediyor ama ne emir yasağını, ne de bilinmesi gereken hususları öğreniyor ve işe yaramaz hurma gibi sağa sola saçıyor. Durum aynen onların ifade ettiği gibidir. Çünkü
Kur’an-ı okumak ile kastedilen ve hedeflenen şey;
Onun emirlerine uymak, yasaklarından uzak durmaktır. Zira onun hadlerini korumak farz ve kul bundan mesuldür, hemde terketmesi halinde ceza görecektir. Oysa onun harflerini koruyup ezberlemek farz değildir. Kul gücü yettiği halde onu ezberlememesi halinde ceza görmeyecektir.
Allah Teala buyurdu ki; Çünkü biz senin üzerine ağır bir söz indireceğiz (Müzzemmil 5). Bu sözün yani Kur’an’ın ağırlaşmasını sağlayan, onunla yapılacak ameldir. Aksi takdirde, onun sadece zikredilmesi hafif ve kolay kılınmıştır. Bu hususla ilgili bir hadiste Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: Üzerinde kalpleriniz ısınıncaya ve derileriniz yumuşayıncaya kadar Kur’an okuyun. Eğer ihtilafa düşerseniz, Kur’an okumuyorsunuzdur.
Kendisine Kur’an-ı okuduğum değerli bir şeyh, bana şunu nakletti: Kur’an-ı şeyhime okudum. Onu hatmettiğim de tekrar okumak için kendisine döndüm. Beni azarladı ve şöyle dedi: Kur’an okumayı benim için amel haline getirdin. Git de biraz Allah Teala’ya oku ve ne kadarını işittiğine ve ne anladığına bak.
Kur’an kıraatinden gelebilecek fayda; Kur’an-ı tazim etme, anlama, müşahede etme ve onunla teamüle girme derecesine bağlıdır.
Çünkü Kur’an, Allah Teala’nın mahlukat alemindeki şiarlarının en büyüklerinden biridir ve Zatına dalalet eden yeryüzü ayetlerinin en büyüğü ve üzerimizdeki mükemmel nimetlerinin en güzelidir. Kulun Allah Teala’ya olan tazimi, O’na karşı takvası kadar olacaktır. Hitab-ı İlahiyi anlaması ve onu yüceltmesi de, Kelam sahibi olan Allah Teala’ya olan marifeti, iclali ve O’nun korkusu mertebesinde olur.
Kelam sahibi olan Allah Teala, kulun kalbinde ve idrakinde büyüdükçe Allah Teala’da ona, Kelamı üzerinde düşünme gücü ihsan edecektir. O, Allah Teala’nın hitabı üzerinde tefekkürünü uzattıkça, onu sık sık tekrarladıkça, bir hadise olduğunda hemen hatırlayabildikçe ve gerektiğinde zikredebildikçe Allah’tan korkmuş ve layıkıyla sakınmış olur. Bu meyanda Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
Onun ihtiva ettiklerini hatırlayın, umulur ki sakınırsınız (A’raf 171. ayet). Yine O, şöyle buyurmaktadır: Allah, ayetlerini işte böyle açıklıyor, umulur ki sakınırlar ve umulur ki öğüt alırlar (Bakara 187. ayet)
Her söz sahibine göre değerlenir. Eğer sözün sahibi yüceltilirse, sözde yüceltilir ve insanın kalbindeki yerinin yüksekliğine göre önemli bir yer alır. Aynı şekilde söz sahibinin basit biri olması halinde, söylediği sözde önemsenmeyecektir.
Allah Teala buyurdu ki: O’nun benzeri bir şey yoktur (Şura 11). Yani azamet ve güç bakımından hiç bir şey O’na denk değildir. Dolayısıyla hüküm ve beyan bakımından, O’nun sözü kadar kuvvetli bir söz de yoktur.
Kaynak: Ebu Talib el-Mekki / Kalplerin Azığı (Kutü’l-Kulub) / C:I / bkz: 205-209