Peygamber Efendimiz (s.a.v) hayatta olduğu müddetçe vahiy devam ettiğinden gelen vahiylerin düzenli bir nüsha halinde iki kapak (deffeteyn) arasına alınması düşünülmemiş ve bir cilt haline getirilmemişti.
İslam alimleri bunun sebeplerini şöyle izah eder;
1-) Hz Ebu Bekir zamanında Kur’an’ın bir mushaf haline getirilmesi ve Hz Osman devrinde de istinsah edilmesi ihtiyaç sonucu olmuştur. Oysa Peygamberimiz zamanında Kur’an’ın mushaflarda toplanmasını gerektiren sebepler olmamıştı. Çünkü Kur’an metni birçok hafız tarafından ezberlenip devamlı surette okunuyor ve ashabın bir kısmının yanında yazılı nüshaları da bulunuyordu.
Ayrıca İslam henüz çok genişlememişti ve Müslümanlar fitnelerden emindiler. Resulüllah’da (s.a.s) aralarında -daima- müşküllerini hallediyordu. Kur’an metninin muhafazası konusunda endişeye sebep olmadığı gibi, kaybolma endişesi de söz konusu değildi. Bundan dolayı Kur’an’ın bir kitapta toplanmasına ihtiyaç duyulmamıştı.
2-) Bilindiği gibi Kur’an’ın tamamı bir defada inmeyip, çeşitli vesilelerle değişik zamanlarda nazil oluyordu. Vahyin yirmi küsür yıla yayılmış olması zaten Kur’an bir cilt halinde toplanmasına imkan tanımıyordu. Zira rivayetlerden de bilindiği gibi nazil olan ayet ve süreler iniş tarihlerine göre tertip edilmiyordu.
Kur’an değişik zamanlarda indirildiği için bazen tamamı inmemiş bir süreye bir zaman sonra inen bir ya da bir kaç ayet ilave ediliyordu. Şayet Kur’an Resulüllah devrinde bir cilt halinde toplansaydı bu da birtakım zorluklara yol açabilirdi Onun için vahyin bitmesini beklemek gerekiyordu. Çünkü Peygamber Efendimiz hayatta bulunduğu sürece yeni yeni vahiyler gelebilir, eskilerine ilaveler edilebilirdi.
3-) Kur’an’ın çeşitli zamanlarda ve belirli aralıklarla inmesi ashap tarafından yazılmasında, ezberlenmesinde ve İslam’ın yayılmasında büyük faydalar sağlamıştır. Eğer Kur’an Peygamber zamanında bir cilt haline getirilmiş olsaydı söz konusu kolaylıklar olamazdı.
4-) Vahiy devam ettiği müddetçe bazı ayetlerin neshedilme ihtimali vardı. Şayet bu husus göz önünde bulundurulmayıp Kur’an bir cilt haline getirilseydi -nesh olayı devam ettiği için- Kur’an’ın Kitap halinde toplanması hususunda bazı karışıklıklar meydana gelebilirdi. İşte böyle bir karışıklığa yol açmamak için nesh ihtimali sona erinceye kadar Kur’an bir araya cem edilmedi.
5-) Ayetlerin tertibi iniş sırasına göre değil, Allah’ın emri ve Cebrail (a.s)’ın direktifleri çerçevesinde bizzat Resulüllahın işaretine göre çeşitli sürelerdeki yerlerine yerleştirildiğinden, vahiy devam ettiği müddetçe Kur’an ayetlerinin bir kitap halinde tanzimi zordu. Çünkü bu şekilde vahiy devam ederken şayet Kur’an ayetleri bir mushaf (kitap) haline getirilseydi, her yeni vahiy geldikçe bir önceki mushafın bozulup imha edilmesi gerekirdi ki bu durum birçok açıdan imkansızdı.
Diğer taraftan Peygamber Efendimiz, nazil olan ayetleri okuyor, onları açıklıyor, onların feraiz ve ahkamını öğretiyordu. Ashap da onları ezberliyor, yazıyor ve öğreniyorlardı. Bu durum onları Kur’an’ı bir kitap halinde toplamaktan müstağni kılıyordu.
Bu saydığımız ve bilemediğimiz daha başka sebeplerden dolayı Kur’an her ne kadar bir kitap halinde toplanmamış olsa bile, Ramazan aylarında Resul-i Ekrem ile Cebrail’in o güne kadar inen ayetleri birbirlerine karşılıklı olarak okumaları (arza) uygulamasından, Kur’an’ın bir kitap şeklini alma yolunda olduğu anlaşılmaktadır.
Özellikle, Resul-i Ekrem’in vefat ettiği yılın Ramazan ayındaki son okuyuş karşılıklı olarak ikişer defa gerçekleşmiş, böylece ileride kitap (mushaf) haline gelecek Kur’an tertibi ortaya çıkmıştı.
Bu meselede benzer görüşleri serdetmiş olan Aynı, Resulüllah zamanında Kur’an’ın kitaplaştırılmamış olmasının bir faydasına şöyle dikkat çeker; Nuzül tamamlanmamış ve dolayısıyla nesh ihtimalinin bulunması halinde, mevut vahiylerin iki kapak arasında toplanması ve bunu yolcuların uzak diyarlara beraberlerinde götürmesi ve arkadan da nesih vaki olması, pek ciddi ihtilaflara sebep olurdu
Yine Aynı, Resulüllah’ın vefatı ile nesh ihtimali sona erdiği için, Kur’an’ı koruyacağına dair vaadini yerine getirmek üzere Allah’ın, Kur’an’ı bir kitap halinde cem etme işini Raşit halifelere ilham ettiğini bildirir.
Rivayetlere göre son nazil olan ayet ile Peygamber Efendimiz’in vefatı arasında geçen süre 81 gün, çoğunluğun kanaatine göre de 9 gecedir. Görüldüğü gibi her iki sürenin de Kur’an’ın toplanmasına yetmeyeceği ortadadır. Çünkü Zeyd b. Sabit dağınık Kur’an metinlerini ancak bir yılda toplayabilmişti.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığımız sebepler göz önüne alındığında Resulüllah’ın (s.a.s) hayatında Kur’an’ı bir kitap haline neden getirmediği kolayca anlaşılmış olur.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı / Kur’an’ın Nüzulünün 1400. Yılı Anısına Diyanet İlmi Dergi Kur’an Özel Sayısı / bkz: 189-191