Kimsenin Kur’an’ın benzerini yazmaya teşebbüs etmediğini nereden biliyoruz? Meydana çıkmak için kimse kendine güvenemedi mi? İnkarcıların birbirlerine yardımları da mı fayda etmedi?
Cevap: Eğer Kur’an’ın benzerini yapabilmek mümkün olsaydı, buna mutlaka teşebbüs edilirdi. Çünkü ortada izzet ve namus meselesi, can ve mal tehlikesi vardı. Ve eğer teşebbüs edilseydi, mutlaka pek çok taraftar bulunacaktı. Çünkü inkarcıların sayısı daima inanlardan fazlaydı. Eğer böyle bir teşebbüs gerçekleşseydi ve taraftar bulunsaydı mutlaka duyulurdu. Çünkü küçük bir mücadele bile insanlığın hayretini uyandırıp destanlarda meşhur olur.
İslamiyet aleyhindeki en çirkin, en kötü şeyler bile bile dile aktarılıp meşhur olurken, böyle hayret verici bir mücadele gizli kalamazdı. Halbuki böyle bir teşebbüse dair bugüne kadar yalancı peygamber Müseylime-i Kezzab‘ın bir iki sözünden başka bir şey nakledilmemiştir.
Gerçi Müseylime’de belagat vardır, fakat sonsuz bir güzelliğe, belagat sahip olan Kur’an ile kıyaslandığında, (Müseylime’nin) onun sözleri de tarihe hezeyan olarak geçmiştir. İşte demek ki, Kur’an’ın belagatinde kesinlikle iki kere iki dört eder derecesinde i’caz vardır.
Kur’an-ı Hakim’deki ikna makamının ve onun inkarcıları susturmasına misalen;
Eğer Kur’an’ın doğruluğundan bir şüpheniz varsa, size yardım edecek, şahitlik yapacak bütün büyüklerinizi ve taraftarlarınızı çağırın. Kur’an’ın tek bir süresinin benzerini meydana getirin”
Kur’an-u Mucizü’l Beyan şöyle diyor: Ey insanlar ve cinler! Eğer Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğundan şüpheniz varsa, onu insan sözü zannediyorsanız, haydi, işte meydan, geliniz! Siz de kendisine Muhammedü’l Emin dediğimiz zat gibi, okuma yazma bilmez bir ümmiye Kur’an gibi bir kitap yazdırınız.
Bunu yapamazsınız, haydi ümmi olmasın, en meşhur bir edipten, bir alimden böyle bir kitap isteyiniz. Bunu da yapamazsınız, haydi bir tek olmasını, bütün ediplerinizin, hatiplerinizin, hatta bütün geçmiş güzel eserlerin ve gelecek ediplerin yardımlarını ve ilahlarınızın himmetlerini de yanınıza alınız.
Bütün kuvvetinizle çalışınız ve Kur’an’a bir nazire yapınız. Bunu da yapamazsınız, haydi taklidi mümkün olmayan Kur’an hakikatlerinden ve onun sayısız manevi mucizesinden geçtik, yalnız onun sözlerindeki belagate nazire olarak bir eser meydana getiriniz.
Kur’an “İddianızda tutarlı iseniz, haydi belagatte onunkine benzer on süre getirin (Hud 13)” ayetiyle inkarcıları susturarak der ki: “Haydi sizden yapacağınız nazirenin manaca doğruluğunu istemiyorum. İsterse içinde iftiralar, yalanlar, batıl hikayeler olsun. Bunu da yapamıyorsunuz.
Haydi Kur’an’ın tamamını değil, yalnız on süresine nazire edin. Bunu da yapamıyorsunuz. Haydi bir tek süresinin olsun benzerini yapın. Bu da çoktur, o halde kısa bir süreye nazire getirin. Ama bunu da yapamazsınız, hemde bu kadar muhtaç olduğunuz halde…
Çünkü haysiyet ve namusunuz, izzetiniz ve dininiz, soy ve şerefiniz, can ve malınız, dünya ve ahiretiniz ancak onun benzerini getirmekle kurtulabilir. Yoksa dünyada haysiyetsiz, namussuz, dinsiz, şerefsiz ve zillet içinde kalacaksınız, can ve malınız mahvolup, ahirette “çırası insanlarla taşlar olan o ateşten sakının (Bakara 24)” işaretiyle cehennemde ebedi hapse mahkum olup putlarınızla beraber ateşe odunluk edeceksiniz.
Kaynak: Bediüzzaman Said Nursi / Sözler / bkz: 448-466