1. Anasayfa
  2. Uncategorized

Muhlis Ne Demek ve Muhlis Bir İnsan Olmanın ve Kişiliğe Bürünmenin Şartları Nelerdir (diyanet)?


Muhlis, dini yalnızca Allah’a has kılarak samimiyetle ibadet eden ve ihlas sahibi olan kimseyi ifade eder.

a-) Sözlükte “tasdik etmek” anlamına gelen iman, din ıstılahında,” Kur’an-ı ve Hz. Muhammed (a.s) in haber verdiği şeyleri kalple tasdik etmek, şeksiz ve şüphesiz kabul etmek” demektir.  “muhlis” vasfını kazanabilmek için insanım her şeyden önce iman etmesi gerekir. Mümin olmayan insan muhlis vasfını kazanamaz, çünkü “muhlis” vasfı, müminlere özgü bir niteliktir. Peygamberimiz (s.a.v), “iman nedir?” sorusuna “ihlastır cevabını vermiştir

b-) İmanın makbul olmasının şartlanndan biri şirkten uzak olmak, imana şirk karıştırmamak, tevhid üzere bulunmaktır

Tevhid“. Allah “bir olarak kabul etmek, zatında sıfatlarında, Rab ve ilah oluşunda hiç bir şeyi ve hiç bir kimseyi O’na ortak koşmamaktır. Buna tevhidde ihlas” denir. Bunun zıddı “uluhiyette şirktir. İmanına şirk karıştıran insan hidayete eremez. Allah’tan başka ilah olmadığın ifade ettiği için “lailahe illallah” cümlesine kelime-i tevhid” “kelime-i ihlas Allah’ın birliğini anlatan Kur’an’ in 112. süresinede “Sürei- ihlas denilmiştir

Peygamberimiz (s.a.v) insana verilen şeylerin en kıymetlisinin “kelime-i ihlas olduğunu bildirmiş ve Kıyamet gününde insanlardan şefaatime en çok mazhar olanı kalbinden La ilalahe illallah diyen kimsedir buyurmuştur

Peygamberin şefaatinden en ziyade yararlanacak olanlar, hiç şüphesiz muhlis mii’minlerdir. Peygamber (s.a.v.), ihlasla söylenen tevhid kelimesinin arşa yükseleceğini bildirmiştir.

Bir kul ihlasla “İa İlahe İllallah” derse büyük günahlardan sakındığı sürece göğün kapıları kendisine açılır ve o tevhid-ihlas kelimesi arşa ulaşır. Hem iman ve ihlasın hem de şirk, küfür ve riyanın yeri kalptir. Bu sebeple ihlasa erebilmek için kalbin şirk, küfür, nifak ve riya şaibesinden temizlenmesi gerekir.

Peygamber (s.a.v.): “Dikkat edin cesette bir parça vardır. O salaha ererse (iyi niyet taşır, şirk ve riyadan uzak olursa) cesedin hepsi salaha erer. Eğer o bozulursa, cesedin hepsi bozulur. Dikkat edin o kalptir” buyurmuş ve “ihlasla kalbini imana açan, kalbini (şirk şaibesinden) salim kılan, (kalbin tercümanı olan) dilini sadık, nefsini mutmain, ahlakını müstakim, kulağını (hakkı) işiten ve gözünü (hakkı) gören yapan kimsenin kurtuluşa ereceğini bildirmiştir.

Dolayısıyla kurtuluşun ve ihlasın birinci şartı iman etmek tevhid üzere olmak. Allah’tan başka ilah kabul etmemektir.

  • Şirk, en büyük zulümdür (Lokman 13)
  • Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz (Nisa 116)
  • Kim Allah’a ortak koşarsa, Allah ona cenneti haram kılar, onun varacağı yer ateştir (Maide 72)

Müminin iyi bir niyetle samimi olarak Allah ve Resulüne itaat olan, islama ve akl-i selime uygun olarak yapılan her türlü inanç söz, fiil, amel ve davranış anlamına gelen salih amel muhlis vasfını kazanmanın şartlarından biridir.

“Mü’min olmayan insan “muhlis” vasfına sahip olmadığı gibi salih ameller işlemeyen mü min de gerçek manada “muhlis” olamaz. Çünkü “ihlas”, kalbin ameli olan “iman da ve diğer uzuvların amelleri olan “ibadetlerde söz konusu dur Nitekim peygamber (s.a.v.) “İslam nedir Sorusuna, “İslam, Allah’a ibadet etmek ve O’na ortak koşmamaktır cevabını vermiştir

Yahudi ve Hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız diyen ehli kitaba Kur an da mü’minlerin şöyle cevap vermeleri emredilmiştir

  • Biz Allah a teslim olanlarız (Bakara 136)
  • Biz. O’na ibadet edenleriz (Bakara 138)
  • Biz. O’na muhlis olanlarız.” (Bakara 139)

Bu ayetlerde üç görev zikredilmiştir. İslam (Allah’a O’nun emir ve yasaklarına teslim olmak), ibadet etmek ve ihlaslı olmak. İhlas, islam ve ibadetten sonra zikredilmiştir. Çünkü ihlas iman ve amellerde söz konusudur. İman edip salih amller işleyen kimse “muhsin” vasfını kazanmış olur.

Kur’an’da, “muhlis” kelimesi “müşrik, kafir, nankör ve gaddar, asi, azgın, mücrim, mütekebbir, zalim sapık ve fasık insanların zıddı olarak zikredilmiştir. Bu, “muhlis” vasfının iman edip salih ameller işleyen şirk ve küfürden uzak olan insanlara özgü olduğunu ifade etmektedir

Bir insanın muhlis vasfını kazanabilmesi; Nifak, Riya ve Süm’a’yı Terk Etmesi gerekir

a-) Nifak; iki yüzlü olmak, çifte standart davranmaktır. Nifak, iki kısma ayrlır. Biri imanda nifak, diğeri de “amelde nifaktır.

İmanda nifak: iki yüzlü hareket etmek küfrünü gizleyip iman ettiğini izhar etmektir. Bu, küfürdür ve böyle kimse gerçek kafirdir, hatta kafirden de kötüdür. Bu sebeple münafıklar, cehenemin en alt tabakasına atılacaklardır. Çünkü münafıklar (bu davranışlarıyla) Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Bunlar yerine ve duruma göre hareket ederler. Müminlerin yanında mümin, kafirlerin yanında kafir gibi davranırlar. Müminlerle kafirler arasında yalpalayıp dururlar. Bu yüzden müminlere zararları kafirlerden çok olur.

Amelde nifak ise; inançta değil. söz. fiil ve davranışlarda olur. Kalbinde gizlediği, “inkar” değil “isyan” ise bu “amelde nifaktır.

Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki, “dört şey her kimde bulunursa o kimde halis münafık olur. Her kimde bunların bir parçası bulunursa onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklıktan bir haslet kalmış olur. Bunlar:

  • Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanet elmek,
  • Konuşunca yalan konuşmak
  • Ahdettiğinde ahdini tutmamak
  • Husumet (iddia ve davalaşma) zamanında haktan ayrılmaktır.

Nitekim Kuran’da Allah münafıkları şöyle tanıtmıştır; (Onlar), namaza kalktıkları zaman üşene üşene kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az zikrederler” (Nisa 142)

“Amelde mfak” sahipleri ise, kalpteki imanlarının gerektirdiği söz, fiil ve davranışların tersini yaparlar, imandaki ihlası ve samimiyeti amelde göstermezler İman onun doğru sözlü, ahde vefa sahibi ve hakka uygunluğu gerektirir, aksi davranış samimiyetsizliktir.

İman ettiği halde, dini kurallara uymayan, içki, kumar, zina, faiz, rüşvet… gibi haramları yiyen, namaz, oruç, zekat gibi emirleri yerine getirmeyen insan “muhlis” vasfını kazanamaz. Çünkü “İhlas” ancak iman edip ibadetleri ifa ederken söz konusu olur. Günahkar insan “muhlis” olamaz. Zira. günahkar insan şeytana uymuştur. Halbuki Kur’an’da “ihlasa erdirilmiş kullar” şeytanın iğvasından istisna edilmiştir.

“İblis; -“Rabbim, beni azdırmandan ötürü andolsun ki (ben de) onlara (günahları) süsleyeceğin ve onların hepsini azdıracağım Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş kullar hariç demiştir.”. “İhlasa erdirilmiş kullar dan maksat da, iman, ibadet ve ita atında ihlaslı olan seçkin kullardır

b-) İnsanın ibadetlerinde Allah rızasından ve O’nun emir ve yasaklarına uyma düşüncesinden başka bir amaç gütmek: mal mülk ve makam elde etmek, şan ve şöhret kazanmak, beğenilmek ve övülmek gibi maksatlarla ibadetini insanlara göstermek. riya, duyurmakta “sum a dır.

Süm’a” ve “riya”, gizli ve küçük şirktir. Yüce Allah (c.c); “Rabbine kavuşmayı arzu eden kimse salih amel işlesin ve Rabbine ibadetinde kimseyi O’na ortak etmesin (Kehf 110) buyurmuştur.

Peygamber (s.a.v) de; “Sizin için korktuğum şeylerin en korkuncu, küçük şirktir.” demiş, “küçük şirk” nedir?” Ya Rasulallah! diye sorulması üzerine “riyadır” cevabını vermiş ve kıyamet günü Allah, insanlara amellerinin mükafatını verdiği zaman gösteriş yapanlara, “dünyada kime gösteriş için amel ettiniz ise gidin onlara. bakın bakalım onların katında mükafat bulabilecek misiniz der” buyurmuştur.

Bır başka hadisinde ise “ümmetin şirkini”, “onlar güneşe aya ve taşa tapmazlar fakat amelleriyle gösteriş yaparlar diye tarif etmiştir. Allah Kur’an’da ısrarla Allah’a ibadetin ihlas ile yapılmasını istermiştir.

Peygamberine hitaben:

  • (Ey Resulüm!) Şüphesiz Kitabı (Kur’an’ı) sana hak olarak indirdik. O halde sen dini Allah’a halis kılarak (ihlasla) ibadet et (Zumer 2)
  • (Ey Peygamberim! De ki “Ben dini Allah’a halis kılarak Allah’a ibadet etmekle emolundum (Zümer 11)
  • De ki. Ben dinini O’na halis kılarak (ihlasla) Allah’a ibadet ediyorum (Zümer 14)

Bu emir sadece Peygambere özgü değil bütün insanlar için söz konusudur

  • Onlara dini yalnız O’na halis kılarak ve hanifler olarak Allah’a ibadet etmeleri, namaz kılıp zekat vermeleri emredildi. (İşte) dosdoğru din budur (Beyyine 5)

Dini O’na halis kılarak Allah’a ibadet etmek, iman ve amellerde şirk, riya ve sum’ayı terketmektir. İbadetlerin başı, tevhidde ve Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmada ihlas sahibi olmaktır. Çünkü “ihlas”. ibadetlerin makbul olmasının şartlarından biridir..

Peygamber (sa.v),

  • Allah, ameli ancak ihlasla ve Allah nzası için yapıldığında kabul eder. buyurmuştur.
  • Riya ve süm’a ihlassız olarak yapılan ibadetler, sahibine sevap kazandırmaz.

Kur’an’da altı ayette “duanın ihlasla yapılmasından söz edilmiştir. İhlas ile Allah’a dua etmek, her isteğini sadece Allah’a arzetmek, araya vasıta koymamak, duasında samimi, riya ve süm’adan uzak olmaktır. Allah Kur’an’da Ancak bu şekilde yapılan duaları kabul ettiğini ve insanları sıkıntı ve azaptan kurtardığını bildinniştir

Bir insanın muhlis vasfını kazanabilmesi için Müstakim Olması Gerekir

“Mustakim”; sözlükte, “doğru, düzgün ve eğriliği bulunmayan şeye, din istilahında ise; imanında, amelinde. ahlakında, söz fiil ve davranışlarında dosdoğru olan kimseye” denir.

Bir kimsenin “muhlis” vasfını kazanabilmesi için niyetinde dolayısıyla iman ve amelinde dosdoğru olması gerekmektedir. “Dosdoğru olmanım ölçüsü: Kur’an, sünnet ve akl-i selimdir. İman ve amelde dosdoğru olmak tevhid üzere bulunmak, şirki, riyayı ve süm ayı terketmek, emredileni emredildiği şekil de yapmaktır.

“(Ey Peygamberim!) De ki: (Ey İnsanlar!) Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Öyleyse O’na yönelin (O’nu tek İlah kabul edin, dosdoğru olun) Ondan mağfiret dileyin. MüşrikIerin vay haline.” (Fussilet 6) buyuran ve “Rabbimiz Allah’tır deyip sonra da dosdoğru olanlara, korku olmadığını, onların üzülmeyeceklerini ve onların cennet halkı olduğunu bildiren Yüce Allah Peygamberine ve müminlere; Emrolunduğun gibi dosdoğru ol Seninle birlikte tevbe edenier de (dos-doğru olsun). Aşırı gitmeyin” (Hud 112) emrini vermiştir.

Sufyan b. Abdullah es-Sakafi

  • “Ya Rasulallah Bana öyle bir cmir söyle ki onu yapayım” dedim
  • O da, Rabbim Allah’tır de sonra dosdoğru ol buyurdu demiştir

İnsanın Allah’ın rızasını neticede cennet ve nimetlerini kazanabilmesi “iman edip dosdoğru olmasına bağlıdır.

İhlas; İnsanın niyetinde dosdoğru olmasıdır. Niyetinde dosdoğru olmayan insanın inanç ibadet, söz, fiil ve davranışı da dosdoğru olmaz. Nitekim Peygamber (s.a.v) “Kalbi dosdoğru olmadıkça kulun imanı dosdoğru olmaz dili dosdoğru olmadıkça de kalbi dosdoğru olmaz” buyurmuştur.

“İhsan” kavramının anlamlarından birisi, yaptığını iyi, sağlam ve güzel yapmaktır. Peygamberimiz (s.a.v) ihsanı. “Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmektir” şeklinde tanımlamıştır.

İhlas“, iman ve ibadet görevini, Allah ve Peygamberin istediği şekilde ve en güzel bir niyetle ifa etmektir. Dolayısıyla “ihlasın bu anlamı, “ihsan” kelimesinin yukarıdaki anlamıyla örtüşmektedir. Nitekim Kur’an’da peygamberler anlatılırken “mü’min”. “muhsin” ve “muhlis” vasıfları birlikte zikredilmiştir. “İhlas”, niyetle ilgili olduğu için niyetini iyi yapmayan yani Allah rızasını, O’nun emir ve yasaklarına uymanın dışında bir amaç güden insan niyeunde muhsin” dolayısıyla “muhlis” olamaz.

Kur’an’da muhsin kelimesinin “muhlis” anlamı da vardır. Mesela Hac suresinin 37 ayetinın sonunda geçen “muhsin kelimesi “muhlis” anlamında

Sozlukte, doğru sözlu olmak, va’d ve valdini yerine getirmek, öğut ve sevgide ihlaslı olmak, doğru haber vermek. doğruluk hükmün vakaya uygun olması demek olan “sıdk kavramı din istilatında insanın ahvalinde şaibe, inancında şüphe, inancında ayıp olmaması, söz, fiil ve davranışlarında dürüst olması demektir.

Bir insanım “muhlis” vasfını kazanabilmesi için; özünde, sözünde, niyetinde, iman ve amelinde doğru olması: yalanı, hileyi, ihaneti ve sadakatsizliği bırakması gerekir. Aksi davranış nifak alametidir.

Nitekim Peygamber (x.a.v): “Münafığın alameti üçtür. Konuştuğu zaman yalan konuşur, itimat edildiği zaman hainlik eder, söz verdiği zaman sözünde durmaz” buyurmuştur

“Nifak” ise “ihlas”ın zıddı olup samimi olmamaktır. Kur’an’da; niyet. iman ve amelinde samimi ve sadık olan muhlis müminlerin zıddı olarak münafıklar zikredilmiştir.

Zunnun Misri “ihlas, ancak ihlasta sıdk ile ve buna sabırla tamam olur. Sıdk ise, ancak sıdkda ihlas ve bunu devam ettirmekle olur” demiştir.

Sözlükte. “kuvvetli bir himayeye girerek korunmak, sakınmak, kendini korumaya almak, bunun gereği olarak korkmak ve çekinmek” demek olan “takva” sahibine “muttaki” denir. Bir insanın muttaki olabilmesi için iman edip, şirk, nifak ve küfürden sakınması, Allah ve Peygamberin emir ve yasaklarına riayet etmesi, dünya ve ahirette kendisine zarar verecek şeylerden sakınması. Dolayısıyla “muhlis” olabilmek için de niyetini, iman ve ibadetlerini şirk, nifak, riya ve süm’adan koruması gerekir.

“Takva kavramının Kur’an’daki anlamlarından birisi de ihlastır, Mesela Hac Suresinin 37. ayetinde geçen “takva” kelimesi “ihlas” anlamındadır

“Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz, fakat sizin tak vanız (iblasınız) ona olaşır (kabul edilir).” (Hac. 22/37).

SONUÇ

Sözlükte. “halis kılmak, halis olmak. özünü almak ve seçmek anlamına gelen “ihlas kavramı, din istilahında: “her türlü dini görevleri halis ve iyi bir niyetle Allah için yapmaya; şirk, nifak, riya ve süm’a gibi şaibelerden uzak, söz, fiil ve davranışlarında samimi ve dosdoğru olmaya” denir.

Kalbe ait bir amel dolayısıyla kul ile Allah arasında bir sır olan “ihlas”; iman ve ibadetlerin kabul olmasının şartlarından biridir.

İbadetlerinde Allah’ın rızasını gözetme. O’nun emir ve yasaklarını yerine getirme, niyet ve düşüncesinden başka bir amaç güden insan ihlasını yitirmiş olur. İhlası olmayan amel makbul değildir. Bu itibarla her mümin, muhlis olmak zorundadır

Bir insanın muhlis olabilmesi için:

  • İman etmesi
  • Her türlü şirkten arınıp tevhid üzere olması.
  • Salih ameller işlemesi.
  • İki yüzlülüğü (nifakı), ibadetlerini insanlara göstermeyi (riyayı) ve duyu mayı (süm’ayı) terketmesi,
  • Niyetinde dolayısıyla iman, ibadet, söz, fiil ve davranışlarında dosdoğru olması,
  • Niyetini, Allah ve Peygamberin istediği gibi en iyi bir şekilde yapması, muhsin ve muttaki olması gerekir.

İhlas; her işin başıdır. İhlassız yapılan amel, boşuna kürek çekmektir. İhlası kaybeden insan şeytanın kandırıp azdırmasından kendini kurtaramaz. Riyakar insan, iyi amel yaptığını zanneder. halbuki ihlas olmadığı için amelleri boşa gitmiş neticede ziyana uğrayanlardan olmuştur

İhlas, güvenin ve huzurun temelidir. Bu sebeple İslam’ın istediği huzurlu bir ailenin ve toplumun oluşabilmesi için o aile ve toplumun ihlaslı fertlerden oluşması gerekir. İki yüzlü, samimiyetsiz, riyakar, sahtekar, hilebaz, çıkarcı, yağcı ve kötu niyetli insanlardan oluşan bir aile ve toplum, güvensiz ve huzursuzdur.

Dr. İsmail Karagöz (Diyanet İşleri Başkanlığı Müfettişi)

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı / Diyanet İlmi Dergisi / 1997 / 4. Sayı / bkz: 78-87

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir