Mü’minun Suresi 82-89. ayetlerde inkarcıların ahireti reddetmeleri ve yeniden dirilişi mümkün görmemeleri konu edilir. Bu ayetler, Allah’ın kudretini, tevhidi ve ahirete iman hakikatini güçlü bir şekilde hatırlatmaktadır.
Hakkin ahiret hayatına yönelik vaatlerini inkar ederekten ve ondan uzaklaşaraktan dediler ki: Sahi biz, ölüp de bir toprak ve çürümüş, bozulmuş kemik yığını haline gelmişken, dünyada yok olup gitmişken mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi? (Mü’minun Süresi 82. ayet). Ölmeden önceki halimiz gibi kabirlerden diriltilmiş olarak çıkartılacağız öyle mi? Hayır ve haşa, bizim dünya hayatında yaşadığımız bu hayattan başka bir hayat mevcut değildir.
Yemin ederiz ki, gerek nübüvvet ve risalet iddiasıyla bize gelen kimselerin lisanıyla bize, gerekse daha önce atalarımıza ve bunlar gibi daha önceki geçmiş milletlere, kendilerine gelen kimselerin lisanı üzere hususi bir vaatle böyle bir vaatte bulunuldu. Halbuki ne bizler ne de geçmiş atalarımız bu vaatlerin doğruluğuna ve vuku bulacağına dair asla her hangi bir alamet görmedik.
Hasılı bu, yani her biriniz parçalara ayrılıp yok olmuşken tekrar yeni bir yaratılışla yaratılacağınız yönündeki bütün bu söz ve vaat edilen bütün bu vaatler geçmiştekilerin masallarından, insanların zayıflarını aldatmak üzere boş söz ve sohbetler şeklinde kitaplarına ve divanlarına yazdıkları batıl ve yalan sözlerinden başka bir şey değildir (Mü’minun Süresi 83. ayet)“
Her hangi bir şeyden değil eşsiz ve örneksiz bir şekilde yaratıp inşa etmeye kadir olmamıza rağmen, yeniden diriltmeyi ve tekrar döndürülmeyi inkar etmede ve buna gücümüzün yetmeyeceğini iddia etmelerindeki bu aşırılıklarından sonra ey resullerin en mükemmeli!
Onları azarlayaraktan ve çaresiz bırakaraktan onlara de ki: Eğer biliyorsanız, yani şuur ve idrak sahibiyseniz
söyleyin bakalım, ayaklarınız altına serilmiş olan bu dünya ve bir çok çeşit nebatat, hayvanat, madenlerden onda bulunanlar kime aittir? (Mü’minun Süresi 84. ayet). Ve bütün bunları yokluğun gizliliğinden izhar eden kimdir? Ve yine onu farklı cinslerle süsleyip yeşerten kimdir? Şayet biliyorsanız bize haber verin bakalım! Bütün bunları icat edip eşsiz bir şekilde yaratan kimdir?
Kesinlikle cevaben “Allah’a aittir” diyecekler. Çünkü bütün bunları, açık, doğru, kesin ve sabit bir şekilde inkar etme imkanları yoktur. Yeryüzünün ve üzerindekilerin her türlü eksiklikten münezzeh olan Allah’a ait olduğunu itiraf ettikten sonra, kınayıp paylayaraktan ve azarlayaraktan onlar: de ki: Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız? (Mü’minun Süresi 85. ayet)
Onlara;; Ey cahiller topluluğu! Allah’ın yok ettiği bir şeyi tekrar döndürmesini ve cesetlerin haşrini halen inkar mı ediyorsunuz? de. Halen Hak Teala’nın, öncesinde her hangi bir madde ve zaman söz konusu olmaksızın yeryüzünde meydana gelen benzersiz, harikulade hadiseleri eşsiz ve örneksiz bir şekilde yaratmasındaki kudretini düşünmüyor ve gözünüzde canlandırmıyor musunuz? Özellikle öncesinde bir madde söz konusu olduğu için bundan daha kolay olan bütün bu yaratılanların yok olduktan sonra tekrar döndürülmesi hususunda O’nun kudretini halen inkar mı ediyorsunuz?
Ey resullerin en mükemmeli!
Sen yine onları paylayaraktan ve delillerini boşa çıkarıp zorunlu bir şekilde çaresiz bırakaraktan onlara de ki: “Yıldızlarla süslenmiş, kuvvetli bir şekilde ve katman katman olan yedi kat göklerin Rabbi, tam bir sürat ve şiddetli bir hareket ile her hangi bır sükun, durağanlık aslla söz konusu olmaksızın orada dolanan her şeyi kuşatan azametli Arş’ın Rabbi kimdir? (Mü’minun Süresi 86. ayet). “Onlar da Allah’ındır” diyecekler. Zira onların sarih aklın muktezasından çıkma imkânları yoktur.
Ey resullerin en mükemmeli!
Yine onlara de ki: Şu halde siz Allah’tan korkmaz mısınız? (Mü’minun Süresi 87. ayet) O’nun kahrından ve gazabından sakınmaz mısınız da, en zor ve en şiddetli olanlarını itiraf ettiğiniz halde O’nun kudret ve iradesine en kolay gelen şeyleri inkar edersiniz!
Ey resullerin en mükemmeli…
Yüce Allah’ın kudret ve iradesinin taalluk ettiği her şeyden bahsetme hususunda kuşatıcı, eşsiz bir söz ile kuvvetli bir şekilde bütün delillerini çürütüp onları zorunlu olarak çaresiz bıraktıktan ve şaşkınlıktan ağızları açık kalakaldıktan sonra yine onlara de ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin bakalım, her şeyin melekûtu kendisinin elinde, güç, kuvvet ve kudret avucunda olan kimdir?
Her şeyin mülkü elinde olan ve onlara mutlak bir bağımsızlık üzere mutlak iradesi ve ihtiyarı hasebince tasarrufta bulunan kimdir? Ve yine onlara de ki: Sıkıntıda, zor durumda kalmış olan ve O’nun yardımının özlemini çeken kimseye O’na dua ettiğinde yardım eden ve duasına icabet eden, dolayısıyla Kendisi her şeyi koruyup kollayan; fakat kendisi korunmayan, her hangi bir yardıma ihtiyacı olmayan kimdir? (Mü’minun Süresi 88. ayet) Çünkü her türlü eksiklikten münezzeh olan Allah en yüce olandır ve hiçbir şey O’na üstün gelemez. Yani tecrübe ve şuur sahipleri artık biliyorsanız haber verin bakalım! Bütün bunlara sahip olan kimdir?
Yine aynı şekilde her hangi bir tereddüt göstermeksizin bunlar da otorite, sahip olma, tasarrufta bulunma, irade, ihtiyar ve istiklal bakımından Allah’ındır diyecekler Bu şekilde O’nun için tam ve mükemmel bir kudret ve galibiyet ve seçimlilik sahibi fail için mutlak otorite ve bağımsızlık bakımından irade ve ihtiyar ile mutlak bir failiyyet ispat ettikten sonra onlara de ki: Öyle ise nasıl olur da büyülenirsiniz? (Mü’minun Süresi 89. ayet)
Yani, hususi olarak takdir edilmiş, belirli ve muntazam bir şekilde murat edilmiş olan şeyler hususunda aklın ve olgunluğun gereklerinden uzaklaşmak suretiyle nasıl olur da aldatılırsınız ve şüpheye düşürülürsünüz? Ve en nihayet, vukuu hususunda kesin deliller ve ayetler varit olmasına rağmen bütün bunları kabul etmez ve inkar edersiniz!
Kaynak: Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C: III / bkz: 484-486
