Kişinin Müslümanlığının güzelliği ve Allah Teala’nın ona muhabbetinin alametlerinin başında hayrı ve hayır ehlini sevmesi, şerden ve onun ehlinden uzak durması gelir.
İslam’ı güzel olan bir kul, Allah Teala’nın özendirdiği menduplara koşar, kaçırdıklarına ise üzülür. Kendisini ilgilendirmeyen söz ve fiilleri terk eder. Üzerine vazife olmayan işlerden uzak kalır ki bunlar, kendisine emredilmemiş, yapılıp yapılmaması hususunda teşvikte bulunulmamış şeylerdir. Beş vakit namazı, fitneden endişe etmiyorsa cemaatle kılar. Gıybetten ve insanları çekiştirmekten uzaklaşarak dinini Allah’a has kılar
Kendi için istediğini herkes için de sever ve ister. Kendisi için hoş görmediğini diğerleri için de hoş görmez. Hayırlara ve iyi işlere koşar. Uzun süreli suskunluğu tercih eder. Yumuşak başlı olur. Müminlere karşı alçakgönüllü, kibir ehline karşı izzetli durur. Batıl hakkında münakaşa etmez. Dinde tavizkar olmaz.
Haklı bir meselede, kendisi veya düşmanının aleyhine olsa bile öfkeye kapılmaz. Haksızlığı ve batılı da kendi lehine veya en yakını lehine olsa dahi istemez. Sevdiği kimsenin kendini övmesinden hoşlanmaz. Kızdığı kimseye karşı nasihatkar olur. Halktan kaynaklanan övgü de yergi de, kalbinde aynı ağırlığa sahiptir. Kendine zarar verecek olsa dahi doğruluğu bırakmaz. Faydasını bir an önce elde etmek istediği hayır işlerinde yapmacıklıktan uzak durur.
İçi, dışından daha üstündür. İnsanların verdiği rahatsızlığa tahammül ederken onlardan gelen bela ve imtihanlara karşı sabırlıdır. Hali ile baş başadır. İnsanlarla çok sık birlikte oturup konuşmaktan uzak durur. Şüpheli işlere karışmaz. Kalbinin değişmesi endişesiyle daima böyle davranır
Kaynak: Ebu Talib el-Mekki / Kalplerin Azığı (Kutü’l-Kulub) / C: III / bkz: 451