Ey İnsanlar! Sizler boş yere yaratılmadığınız gibi, başıboş da bırakılmış değilsiniz. Muhakkak ki Allah’ın (c.c) aranızda hüküm vereceği bir sözleşme, hesaplaşma yeri vardır.
“Ölümle zalimlerin ve zorbaların boyunlarını büken, kisraların bellerini kıran, kayserlerin emellerini boşa çıkaran Allah ‘a hamd olsun! Bu zalim kimselerin kalpleri ölümü hatırlamaktan hep nefret etmiştir fakat Allah’ın (c.c) hak olan vaadi gerçekleşmiş ve onları helak çukuruna yuvarlamıştır. Onlar, saraylarından alınıp mezarlara konulmuş, rahat yataklarının aydınlığından lahitlerin karanlıklarına bırakılmışlardır. Cariye ve hizmetçileri ile oynaşmakta iken baykuşlara ve böceklere yem olmaya terkedilmişlerdir.
Lezzetli yiyecek ve içeceklerle sürdürdükleri hayatlarından koparılıp, toprak altında kıvranmaya bırakılmışlardır. Dostlarıyla beraber iken yalnızlığa itilmişler, yumuşak atlas yataklarından felaketin kucağına atılmışlardır. Bir bak istersen! Onlar kendilerine ölümün gelmesini engelleyecek bir sığınak ya da bir kurtarıcı bulabilmişler mi? Kendilerini ölümden gizleyecek bir perde veya onu kendilerinden uzaklaştıracak bir koruyucu bulabilmişler mi? (1)”
İşte senin de onlardan bir farkın kalmayacak; bulunduğun yere, mevkiye başkası varis olacak. Biriktirip de harcamaya kıyamadığın servetin sen daha toprağa koyulduğun günün ertesi sabahında bölünecek ve herkes hakkına düşeni belki de hakkına düşenden fazlasını almak için ortaklarıyla cedelleşecek, onlar o servetin sefasını sürerken sen hesabını vermekte olup cefasını çekeceksin.
Oysa; “Mümin hata yapınca ağır bir üzüntü duyar ve olanca genişliğe rağmen yeryüzü ona dar gelir. Bu imanın yükselmeye hızlı bir teşviki ve alçalmaya engel olmasıdır. İşlediği hatalardan ötürü nefsini kınayan, eksikliklere alışamaz ve hızlı bir şekilde daha temiz bir ortama geçmek ister. Allah’a ve ahiret gününe iman ederek vakur olsun diye Allah kendisini kınayan nefse yemin etmiştir. Ama Allah’ı tanımayan ve O’na kavuşmayı beklemeyen fertler ve toplumlar ise rezilliğe dikkat etmezler ve hesap gününden sakınmazlar. Çünkü onlara göre hesap günü kuru bir kuruntudan ibarettir (2)”.
- Gerçekten sen hata yapınca yada günah işleyince üzüntü duyup da rahatsızlık hissediyor musun?
- Vicdanın bundan hiç acı hissetmiyor mu?
- Kalbinin sesini dinlemek için biraz oturup da düşünmeyecek misin?
Oysa maneviyat önderlerinden (Allah kendinden razı olsun) Ömer b. Abdülaziz diyor ki: “Ey İnsanlar! Sizler boş yere yaratılmadığınız gibi, başıboş da bırakılmış değilsiniz. Muhakkak ki Allah’ın (c.c) aranızda hüküm vereceği bir sözleşme, hesaplaşma yeri vardır. Allah Teala’nın her şeyi kuşatan rahmetinden uzaklaştırdığı, genişliği yerler ile göklerin arasını dolduran cennetinin nimetlerinden mahrum ettiği kişi elbette hüsrana uğrayıp bedbahtlardan olur.
Yarın emniyet ve güven içinde olan kişi, Allah’tan korkan, takvaya sarılan, menfaati az olan bu dünyayı terkedip menfaati çok olan ahirete yönelen, sonsuz olanı fani olana tercih eden, ebedi mutluluk için haram ve isyandan vazgeçen kimsedir.
Ölüme gidenlerin yolunda olduğunuzu görmez misiniz? Sizler öldükten sonra yerlerinize başkaları geçecek. Her gün sabah akşam birilerini kefenleyip Allah’a gönderdiğinizi görmüyor musunuz? Gerçekten onların vakitleri tükenmiş, emelleri bitmiştir. Siz de onları toprağın bağrına yastıksız yorgana koyuyorsunuz. Artık onlar dünya ile olan bütün ilişkilerini kesmiş, dostlarından ayrı kalmış bir vaziyette hesap ile yüz yüze kalmışlardır.
Allah’a yemin olsun ki, ben sizlere bu nasihatlerde bulunurken hiçbirinizi kendimden daha günahkar biri olarak düşünmedim. Fakat bu da Allah’ın bir kanunudur; o sebeple bende sizlere O’na itaat etmekle emrediyor, O’na isyandan sakındırıyorum (3)”
İşte bu yüzdendir ki; “Ey ademoğlu! Hayatının geri kalanından, ecelinin sana ne kadar yakın olduğunu görsen, uzun hayallerinden gönlünü çeker, hayırlı amellerini artırırdın, hırs ve boş hayallerini kısardın. Şayet bugün ayağın kayıp sürçerse (kötü fiillerde bulunursan),yarın pişmanlıkla karşılaşırsın. Ölüm seni eşinden, çocuklarından, akrabalarından ve dostlarından ayırır. Sen bu dünyaya ait değilsin. İyiliklerin de çok değil, öyleyse pişman olmadan önce kıyamet günü için çalış (4)”
Bu şunun içindir ki; “İnsanlar o gün iki türlüdür:
- Ya şehvetini tatmin için yaşayan ve ona tapan kişi veya
- Allah’ın kendisini gözettiğini ve var ettiğini hissederek O’nun hakkını unutmadan Allah’a kul olan kişidir.
İşte Yüce Allah: ‘Artık ki azarsa ve dünya hayatını tercih ederse (onun için) gidilecek yer cehennemdir. Ama kim Rabbinin makamından korkar ve nefsi kötü heveslerden men ederse.(Onun için) gidilecek yer cennettir (Naziat 37-41)’ buyruğu da bunu ifade etmektedir (5)”
Buna istinaden hangi taraftan olduğunu hiç düşünüp de kendini sorguladın mı?
Selam hak edenlerin üzerine olsun vesselam…
İsmail Ekinci
(1-İmam Gazali / Ahiret Hayatı / bkz: 13) (2-Muhammed Gazali / Kur’an’ın Konulu Tefsiri / bkz: 799) (3-İmam Gazali / Ahiret Hayatı / bkz: 39) (4-İmam Gazali / Ahiret Hayatı / bkz: 37) (5-Muhammed Gazali / Kur’an’ın Konulu Tefsiri / bkz: 814-815)