1. Anasayfa
  2. Güzel Ahlak

Nefsin Hileleri ve Tuzakları


Nefis, kul ile Allah arasında bir perdedir. Kul bu perdeyi yırtmadıkça, Allah’a ulaşamaz. Nefis, Allah’a giden yolda müridin önüne çıkan aşılması çok büyük bir dağ gibidir. Her yolcu bu dağı aşmak zorundadır. Fakat bu bazılarına zor, bazılarına da kolay gelir.

Bu dağda, dereler-tepeler, inişler-çıkışlar, insanın ilerlemesini engelleyen çeşitli çalı ve dikenler ve yolcuların -özellikle gece yolculuk edenlerin- yollarını kesen hırsızlar vardır. Eğer seyr-i sülük yoluna girenleri yanlarında yakin lambaları yoksa, bu engellere takılır kalır. Bundan sonra yolculuklarına devam edemez, seyr-i sülüklerini tamamlayamazlar.

Zaten seyr-i sülüke girenlerin çoğu, önüne çıkan engelleri aşamadığı için, gerisin geriye dönmek zorunda kalmışlardır.

Şeytan bu dağın zirvesinde durur ve insanlara bu dağı tırmanmanın ve onu aşmanın zorluklarından bahsedip içlerine korku salar. İşte tırmanmanın zorluğu dağın zirvesinde duran şeytanın sözleri ve müridin kararsızlığı gibi olumsuz etkenler birleşince, mürid yola devam etmekten vazgeçer ve geriye döner.

Bu durumdan ancak Allah’ın koruduğu kimseler korunabilir. Yolcunun zirveye doğru attığı her adımda, tepedeki şeytanların çığlıkları artar. Fakat yolcu yoluna devam edip zirveye ulaşınca, bütün bu korkular emniyete dönüşür. O zaman yoldaki tüm engeller yok olarak yolculuk kolaylaşır. Önünde kendisini konaklara götüren ve Hak kervanı için hazırlanmış yön gösteren işaretlerin bulunduğu geniş ve emniyetli bir yol görünür.

Kulun, seyr-i sülükte göstereceği kuvvetli azim, bir anlık sabır, nefsin cesur olması ve kalbin sebatı kendisini kurtuluş ve saadete götürür.

İhsan, Allah’ın elindedir. Dilediğine verir. Allah büyük ihsan sahibidir.

Kendilerinden daha aşağı derecede olan insanların noksanlıklarıyla meşgul olması: Bu dereceye ulaşan mürid Allah’a yöneldiği, Onunla meşgul olduğu ve kalbi Allah’ın sevgi ve marifetiyle dolduğu için kendisinden daha aşağı derecedeki insanların halini düşünmekle meşgul olmaz. Onların hali ile kendi hali arasında bir kıyas yapmaz.

Bununla meşgul olmayı, yükseldiği makamdan iniş, içinde bulunduğu dereceden düşüş ve geriye dönüş sayar. Eğer kendi elinde olmadan kalbine böyle bir duygu gelirse, ‘Allah bana böyle bir nimet verdi ama bunun yanında şeytanında tuzakları var ve ben akıbetimin ne olacağını bilmiyorum’ şeklinde nefsini hesaba çekmesi, bu kötü duyguyu etkisiz kılar.

Kaynak: İbn Kayyım El-Cevziyye / Medaricu’s Salikin (Kur’ani Tasavvufun Esasları) / bkz: 489-490

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir