1. Anasayfa
  2. Vaazlar

Ölüm Hakikati: Ölüm Gerçek Dünya Fani


Ne acıdır ki ölümün bir ibret vesilesi olması gerektiği yerde; “Zamanımızdaki insanların cenazeye iştiraklerine baktığınızda, bir araya toplanıp gülüştüklerini, eğlendiklerini ve varislerine ne kadar miras bıraktıklarını konuştuklarını görürsünüz. Ölen kimsenin bazı akranları ve akrabaları ise, varislere düşen mirastan pay alacaklarının planları endişesindedir.

Onlardan hiçbiri, bir gün kendisinin de aynı duruma düşeceğini, omuzlar üzerinde taşınacağını ve kendi akrabalarının da aynen kendisi gibi miras derdine düşeceklerini hiç düşünmez (1)”

“Ey ıssızlık yurdunun sakinleri, yoksul mahaller, karanlık kabirler! Ey toprak ehli, ey gurbet ehli, ey yalnızlık ve yabancılık ehli!  Sizler bizi geçen öncülersiniz, biz de size yetişecek, peşinizden gelenleriz  Evlerinize oturuldu, eşleriniz başkaları tarafından nikahlandı, mallarınız paylaştırıldı. Bu bizim yanımızdaki haberlerdir. Sizin yanınızda ne haberler var? Eğer onlara konuşma izini verilseydi, size azığın en hayırlısı takva olduğunu haber verirlerdi (2)”

Resulüllah (s.a.v) Ömer b. Hattab’a (r.a) şöyle buyurdu; Ya Ömer! Öldüğün ve akrabaların kabristanlığa gelip senin için boyuna göre bir kabir kazdıkları, ardından yıkayıp, kefenleyip ve kokular sürdüklerinde; sonra omuzlarında taşıyıp o çukura bıraktıklarında ve üzerine toprakları atmaya başladıklarında halin nice olur?

Dostların ve akrabaların kabrinin başından ayrıldıkları zaman yanına kabrin iki meleği olan Münker ve Nekir gelir. Sesleri yeri göğü oynatan gök gürültüsü, bakışları ise gözleri kamaştıran şimşek gibidir. Uzunluğundan ötürü saçları yerlere değer. Dişleriyle toprağı kazarlar. Seni korkutur ve ürkütürler. İşte o zaman halin nice olur?

Nitekim;

  • “Bir kafile hızlı bir şekilde mezarlıktan geçiyordu. Onlardan biri arkadaşına ‘bu kabirdekiler bize ne diyor biliyor musun?’ dedi.
  • O: Ne diyor deyince şöyle cevapladı
  • Geçmişte bizler sizin gibiydik. Sizler de aynen bizim gibi olacaksınız (3)”

“Ey sağlıklı oluşuna aldanan! Hiç hasta olmadan ölen birini görmedin mi? Ey ömrünün uzunluğuna aldanan! Hazırlıksız yakalanıp öleni hiç görmedin mi? Şu uzunca yaşadığın ömrünü bir düşünsen, yaşadığın bütün lezzetleri unuttuğunu görürsün. Sizler sıhhatinize mi aldanıyorsunuz? Yoksa afiyetinizin uzun süre devam etmesiyle mı şımarıyorsunuz?

Ölmeyeceğinizi mi düşünüyorsunuz? Yoksa ölüm meleğine karşı koyabileceğinizi mi zannediyorsunuz? Ölüm meleği geldiğinde, ne servetin ne de etraftaki adamların çokluğu onu engelleyebilir. Bilmez misin ki ölüm, nefeslerin boğazda düğümlendiği, gam, keder ve geçmişte yapılan kusurlara karşı pişmanlık anıdır (4)”

Evet “Nerede bulunursanız bulunun: Sağlam, yüksek kulelerde, (hatta eflâke ser) çeken gökteki yıldız burçlarında bile olsanız, ölüm mutlaka size yetişir (5)”. O halde “Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir? (6)”

Maneviyat önderlerinden Hatem-i Esam diyor ki;

Aslında senin hastalanman, hastalık geçirmen, derde tasaya bürünmen, yüzündeki buruşmalar, saçındaki aklar, güçten kuvvetten düşmen hepsi sana ölümü ve ölümden sonrasını hatırlatmaktadır. Ama tüm bunların farkına varabilmek için ve bu farkındalığın farkında olmak için biraz tefekkür etmek gereklidir.

Öyle bir günden sakının ki o günde ‘Kıyamet gününde insanlar birbirleriyle davalaşacaktır. Öyle ki ruh ceset ile davalaşacak, ruh cesede: Sen yaptın diyecek, ceset de ruha sen emrettin sen güzel gösterdin diyecek.

Bunun üzerine yüce Allah aralarında bir hüküm vermek üzere bir melek gönderecek, melek her ikisine şöyle diyecek: Sizin misaliniz gözleri gören yatalak bir adam ile diğeri gözleri görmeyen bir kimsenin durumuna benzer.

Bu iki kişi bir bahçeye girerler. Yatalak kişi gözleri görmeyene: Ben buralarda birtakım meyveler görüyorum, fakat onlara ulaşamıyorum der. Bu sefer gözleri görmeyen kişi: Seni sırtıma alayım, o meyveleri al der. Onu sırtına alır, o da meyveleri alır. Peki bunların hangisi haksızlık yapmıştır diye sorar: Her ikisi ikisi de deyince; bunun üzerine melek onlara: Kendi aleyhinize kendiniz hüküm vermiş oldunuz diyecek. Yani ceset ruhun bineği,ruh da onun binicisi gibidir (7)”

Dünyada en sevmediğin şeyi yani ölümü ahirette en sevdiğin şey olarak görüp de ölümü temenni etmek istemiyorsan eğer biran önce tövbe et ve Rabb’ine yönel ve siz “Allah’a ortak tanımayan halis muvahhit olun! Çünkü bilin ki Allah’a şirk koşan kimse, gökten düşüveren ve kuşların didik didik edip kapıştığı birine yahut rüzgarın uzak ve ıssız bir yere savurduğu kimseye benzer (8)”

Selam hak edenlerin üzerine olsun Vesselam….

İsmail Ekinci

(1-İmam Gazali / Ahiret Hayatı / bkz: 139) (2-Hz Ali’nin Sözü) (3-Muhammed Gazali / Kur’an’ın Konulu Tefsiri / bkz: 801) (4-İmam Gazali / Ahiret Hayatı / bkz: 37) (5-Nisa Süresi 78) (6-İnfitar 6-8) (7-İbn Kesir / İbn Kesir Tefsiri / C:9 / bkz: 399-400) (8-Hacc Süresi 31)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir