Orucun üç mertebesi vardır: Umumun orucu, hususun orucu ve husus’l-hususun orucu.
- Umumun orucu bir şey yiyip içmemek ve cinsel ilişkiden uzak durmaktır.
- Hususun orucu bir şey yeyip içmemek, cinsel ilişkiden uzak durmak ve dilini, elini, ayağını, kulağını, gözünü ve sair organlarını günahlardan uzak tutmaktır.
- Hususu’l-hususun orucu ise kalbi bayağı (adi-kötü) isteklerden, yüce Allah’tan uzaklaştıran düşüncelerden ve Allah’tan başka her şeyden bütünüyle uzak tutmaktır. Bu İmam Gazali’nin bu orucun ayrıntılı açıklaması için tıklayabilirsiniz.
Hususun orucunda hangi edeplere riayet edilir diyecek olursanız eğer, bunları üç husus başlığı altında toplayabiliriz;
Zahir Olan İki Edebin Birincisi: Gözü haramdan korumak, dili haram, mekruh veya faydasız sözlerden korumak ve diğer organları da aynı şekilde muhafaza etmektir. Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurmuştur
Oruç bir kalkandır. Sizden biri oruçlu olduğu zaman cahillik etmesin, çirkin söz söylemesin. Bir kimse onunla kavga eder veya söverse ben oruçluyum desin.
Alimler hadiste geçen ben oruçluyum desin sözünü iki şekilde yorumlamışlardır:
- Oruçlunun bu sözü diliyle söylemesidir
- Bu sözü içinden söylemesi ve ben oruçluyken bu adama nasıl karşılık veririm demesidir.
Hz Peygamber (s.a.v): şöyle buyurmuştur Kim yalan söylemeyi, yalanla iş yapmayı ve cahillik etmeyi bırakmazsa, Allah’ın onun yemeyi ve içmeyi bırakmasına ihtiyacı yoktur
Yine bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: Nice oruç tutan kimse vardır ki, orucundan aldığı pay sadece açlık ve susuzluktur. Nice gece ibadetine kalkan kimse vardır ki, bundan aldığı pay sadece uykusuz kalmaktır.
İkinci edebe gelince: Geceden karnını tıka basa yiyecekle doldurmamak, aksine bir miktar yemektir. Çünkü ‘Ademoğlu midesinden daha şerli bir kap doldurmamıştır.
Kişi gecenin ilk saatlerinde karnını iyice doyurursa gecenin kalan kısmında kendisine bir faydası dokunmaz. Seher vakti karnını iyice doyurursa öğle vaktine kadar kendisine bir faydası dokunmaz. Çünkü böyle yapmak kişiye tembellik ve gevşeklik verir. Sonra da oruçtan amaçlanan şey elden kaçar. Çünkü oruçludan istenen şey, açlığı tatması ve arzu duyduğu şeyleri terk etmesidir.
Kuşkusuz insan, sahip olduğu arzusunu dizginleme kuvveti sayesinde hayvanların mertebesinden yukarıda ve sürekli arzuların kendisini istila etmesi sebebiyle meleklerin rütbesinden aşağıdadır.
İnsan arzularına yenik düşerse hayvanlar ondan daha mazur sayılır. Çünkü hayvanın arzusunu yenecek bir gücü yoktur. Oysa insanın bir gücü vardır. Eğer insan arzularını yenerse meleklerden daha yüce bir konuma çıkar. Çünkü meleklerin bu husus da bir engeli olmadığı halde insanların bir çok engeli vardır.
Batındaki edebe gelince: Bu da kalbin iftar anında orucunun kabul edilip edilmediği hususunda korku ile ümit arasında gidip gelmesidir.
Kaynak: İbn Kayyım El-Cevziyye / Medaricu’s Salikin (Kur’ani Tasavvufun Esasları) / bkz: 191-192