Resulüllah (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir; Cennetin Reyyan denilen bir kapısı vardır. Kıyamet günü denilecek ki oruç tutanlar nerede, Reyyan’a gelin! Sonuncuları kapıdan girince o kapı kapanacak.
Başka bir rivayette ise; O kapıdan onlardan başkası girmeyecek şeklindedir.
Ebu Musa (r.a) anlatıyor; Denizde savaşmak üzere yola çıkmıştık. O sırada şöyle bir ses işittik: Ey gemidekiler! Durun size haber vereceğim! Arka arkaya yedi kez aynı sesi duyduk. Geminin ön tarafında durup dedim ki sen kimsin, nerelisin, nerede olduğumuzu görmüyor musun, bu haldeyken durabilir miyiz?
O ses bana şöyle cevap verdi: Allah’ın kendi üzerine aldığı bir hükmü size haber vereyim mi?
Dedim ki evet, haber ver.
Şöyle dedi: Allah kendisi üzerine şöyle hükmetti ki; çok sıcak bir günde kim O’nun rızası için kendisini susuz bırakırsa kıyamet günü onu suya kandırmayı Allah üzerine almıştır.
Ebu Musa o günden sonra, öyle çok sıcak günleri gözler ve neredeyse hiç kimsenin oruç tutmadığı o günlerde oruç tutardı.
Oruç tutmanın fazileti
Bil ki orucun en büyük faziletlerinden biri; Oruç benim içindir buyuran yüce Allah’a izah edilmiş olmasıdır. Şeref olarak bu izafet yeterlidir. Çünkü Kabe’de yüce Allah’ın şu kavlinde O’na izafe edilmekle şerefle kazanmıştır: “Evimi temizle (Hac 26)”
Orucun fazileti şu iki şeyden dolayıdır:
Birincisi: Oruç gizli bir ibadettir ve batına ait bir ameldir. Onu ne halk görür ne de ona riya karışır
İkincisi: Oruç Allah’ın düşmanını kahreder. Çünkü düşman arzuları kullanarak insanı kandırır. Arzular ise yeme ve içmeyle kuvvetlenir. Arzu toprağı verimli olduğu sürece, şeytanlar sürekli olarak o otlağa gelirler.
Kaynak: İbn Kayyım El-Cevziyye / Medaricu’s Salikin (Kur’ani Tasavvufun Esasları) / bkz: 184-185