Peygamber’e itaat etmek ve onun sünnetine tabi olmak, Kur’an’ın bir gereğidir
Kur’an, Hz. Peygamberin Yüce Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu tasdik eden bir kitaptır. O, Hz. Peygamber’in diliyle insanlara tebliğ edilmiş ve açıklanmıştır. Diğer bir ifadeyle Kur’an’ın insanlara bildirilmesi, Hz. Peygamber’in varlığına bağlı bir iştir. O, olmadan Kur’an’dan ve Kur’an’ın hükümlerinden bahsedilemez.
Kur’an’a ve Hz. Peygambere inanmak iki iman esasıdır. Bunlardan birini inkar etmek, diğerini inkar etmek demektir. Bu bakımdan Hz. Peygambere itaat etmek, Cenab-ı Hakka itaat etmeye eşdeğer sayılmıştır. Şimdi ayetlerin bu hususa nasıl ışık tuttuğunu belirtmeğe çalışalım:
- Ey inananlar, Allah’a ve Rasulüne itaat edin. İşittiğiniz halde ondan yüz çevirmeyin (Enfal 20)
- Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur (Nisa 80)
- Sana biat edenler, gerçekte Allah’a biat etmiş olurlar (Fetih 10)
Görüldüğü üzere, Hz. Peygamber’e itaat etmek Cenab-ı Hakkın kesin bir emridir. Aynı zamanda Hz. Peygamber’e itaat etmenin Yüce Allah’a itaat etmek ve Hz. Peygamber’e biat etmenin Yüce Allah’a biat etmek olduğu ayetlerle vurgulanmaktadır.
Diğer taraftan Hz. Peygamber’e itaat etmenin de onun vereceği hükme tam anlamıyla rıza göstermekle mümkün olacağı, aksi takdirde onun verdiği hükme gönül rahatlığı ile rıza göstermeyenin iman etmiş sayılmayacağı şu ayetle açıklanmaktadır:
- Hayır Rabbine andolsun ki, onlar aralarında çıkan bir ihtilafta seni hakem yapıp, sonra verdiğin bükme karşı içlerinde bir sıkıntı duymadan (verdiğin hükme gönül rahatlığı ile) tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar (Nisa 65)
Bu ayetle Cenab-ı Hak bizzat kendi üzerine yemin ederek aralarında çıkan bir anlaşmazlıkıa Hz. Peygamber’i hakem tayin etmeyenin ve onun hükmüne rıza göstermeyenin iman etmiş olamayacağını belirtmektedir.
Hem de onun vermiş olduğu hükmün doğruluğu hususunda gönüllerinde hiçbir sıkıntı duymadan ve tam bir teslimiyetle kabul etmelerinin gerekliliğini şart koşmaktadır. Bu demek oluyor ki, Rasulüllah hayatta iken onun emirlerine itaat etmek, vefatndan sonra da onun sünnetine uymak inanmanın bir gereğidir.
Diğer bir ayetle de aynı konuya şöyle işaret edilmektedir.
- Ey inananlar, Allah’a, peygambere, ve sizden olan emir sahibine itaat edin. Herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah’a ve Rasulüne götürün. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, bu sizin için daha iyidir ve sonuç bakımından daha güzeldir (Nisa 59)
Burada da Cenab-ı Hak, kendisine, Hz. Peygamber’e ve müslümanlardan olan emir sahibine uyulmasını emrettikten sonra, müslümanlar arasında herhangi bir konuda ihtilaf çıkarsa bunu Allah’a ve Hz. Peygamber’e götürmelerini buyurmaktadır.
Bunun daha açık anlamı, Müslümanlar meselelerini Allah’ın kitabına ve Hz. Peygamber’in sünnetine göre çözümlemek zorundadırlar. Nerede ve hangi asırda olursa olsun, Allah’a ve ahiret gününe inananlar, bunu yapmakla mükelleftirler. Çünkü Kitap ve Sünnette belirtilen hükümler kesinlik ifade eder, dolayısıyla bunlara uyulması şarttır.
Ancak hakkında Kitap ve Sünnette açık bir hüküm bulunmayan meselelerde, Kitap ve Sünnetteki genel esaslar ışığında ve onların gayesi doğrultusunda kıyas ve içtihada başvurulur.
Kamil iman sahibi herkes bilir ki, İslam dinini Yüce Allah, Hz. Peygamber’in diliyle ve onun uygulamasıyla insanlara açıklamıştır. Bu dini, bizzat Hz. Peygamber yaşayarak insanlara örmek olmuştur.
Esasını, Kitap ve Sünnetin teşkil ettiği İslam dini, en son, en mükemmel ve en medeni bir dindir. Gelecek bütün asırları kuşatması itibariyle ebediyen yaşayacak, Kitap ve Sünnete göre hükmünü icra edecektir
Kitap ve Sünneti her türlü sapık düşünceye karşı korumayı bizzat Cenab-ı Hak taahhüt etmiştir. Böylece Kitap ve Sünnetin olduğu yerde başka bir hükme ve başka bir görüşe ihtiyaç yoktur. Nitekim bu konuda Kitabın hükmü şudur.
- Allah ve Rasulü bir işte hüküm verdikleri zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işte kendi isteklerine göre bir seçme hakları yoktur. Kim Allah’a ve Rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklıktadır (Ahzab 36)
Burada açık bir şekilde ifade edilmiştir ki, bir konuda Yüce Allah ve O’nun Rasulü bir hüküm verdiklerinde, mutlak olarak o hüküm yerine getirilir. Bir kimsenin, bu hüküm dışında başka bir hüküm tercihi yapmaya hakkı yoktur. Hüküm Allah ve Rasulünün hükmüdür.
İnanmış insanın bunun dışında bir seçeneği yoktur. Eğer bir kimse Allah ve Rasulünün bulunduğu yerde, kendine başka bir yol veya başka bir hüküm ararsa, o kimse Allah’a ve Rasulüne isyan etmiş olur ki, bunun da açık bir sapıklık olduğu ve korkunç bir azabı gerektirdiği, ayetlerle izah edilmektedir:
- Peygamberin emrine karşı gelenler, kendilerine bir belanın gelmesinden, yahut onlara acı bir azabın dokunmasından sakınsınlar (Nur 63)
- Kim Allah’a ve Rasulüne karşı gelir ve yasalarını çiğnerse, onu içinde ebedi kalacağı Cehenneme sokar, acı azap onun içindir (Tevbe 63)
- Allah’a ve peygambere isyan eden apaçık bir sapıklıktadır
- Kim Allah’a ve peygambere karşı gelirse ona içinde temelli kalacağı Cehennem ateşi vardır (Cin 23)
Görüldüğü üzere, mealini verdiğimiz ilk ayet, insanları Hz. Peygamber’in emrine karşı gelmekten sakındırmaktadır. Hz. Peygamber’in emri onun sünneti yani, takip etmiş olduğu yoldur. Müslümanlar bu yolu, tam bir teslimiyet ve sadakatle takip ederler. Ancak kalplerinde küfür, nifak ve bozgunculuk hastalığı bulunanlar Rasulüllah’ın sünnetine karşı gelirler. Dolayısıyla bunlar, Allah’a da isyan etmiş olurlar.
İşte mealini verdiğimiz diğer ayetler, bunları sapık kişiler olarak nitelendirmekte ve onlar için acı bir azabın varlığını vurgulamaktadırlar. Demek oluyor ki, Allah’a ve Rasulüne itaat, insanı kurtuluşa ve mutluluğa götürmekte, isyan ise felaket ve Cehenneme sürüklemektedir.
Hz. Peygamber de hadislerinde bu konuya yer vermiş, kendisine itaatı Allah’a itaat ve kendisine isyanı Allah’a isyan olarak belirtmiştir.
Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş, kim de peygambere isyan ederse, Allah’a isyan etmiş olur (Nisa 80)
- Yüz çevirenler hariç, ümmetimin hepsi Cennet’e girecektir. Bundan kim yüz- çevirir, ey Allah’ın Rasulü, diye sorduklarında Hz. Peygamber. Her kim bana itaat ederse Cennet’e girer, kim de bana isyan ederse, o da yüz çevirmiş olur.
İşte bütün bunlar gösteriyor ki, Hz. Peygamber’e itaat etmek ve onun sünnetine tabi olmak, Kur’an’ın bir gereğidir. Yine Kur’an, Hz. Peygamber’e karşı saygıyı, Allah’a saygı olarak değerlendirmekte ve bu hususta müminleri dikkatli olmaya çağırmaktadır.
Yard Doç Dr. Şevki Saka
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı / Diyanet İlmi Dergisi / 1990 / 1. Sayı