1. Anasayfa
  2. Peygamberlere İnanmak

İnsanların Peygamberlere İhtiyaç Duymalarının Sebepleri


İnsan potansiyel değerleri ve donanımı itibariyle varlıklar hiyerarşisinde en üst zirvededir. Ancak, o, bu potansiyeliyle birlikte mahiyetindeki kin, nefret, haset ve baş kaldırma gibi özellikleriyle de dibe vurmaya müsait bir varlıktır. İşte yarattığı insanın bu yönünü en iyi bilen yüce Allah, hikmetinin, lütuf ve merhametinin bir sonucu olarak insanlara peygamberler göndermiştir.

Kainat içinde hiç bir varlık gayesiz ve vazifesiz yaratılmamış ve hiç bir canlı da rehbersiz bırakılmamıştır. Karıncayı meliksiz, arıyı beysiz, balıkları ve kuşları rehbersiz bırakmayan Allah (c.c), insanları da peygambersiz bırakmamıştır.

İnsanlar, akıllarıyla varlıkta cereyan eden hadiselere bakıp Allah’ı bulabilseler bile, yaratılışlarındaki gaye ve hikmeti, nereden gelip nereye gittiklerini ve yaratıcılarına nasıl teveccüh edeceklerini (ibadetlerinin keyfiyetlerini) Peygambersiz bilemezler. İşte yüce Allah insanların bu ihtiyacını gidermek için, peygamberler göndermiştir.

Peygamberler olmasaydı, insanlar geçici arzu ve isteklerinin baskısı altında, doğru olan ile nefislerine hoş gelen zararlı şeyi birbirine karıştıracaklar ve isabetli karar veremeyeceklerdi.

İnsanların belli işlerde sorumlu ve yükümlü tutulabilmesi ve bundan ötürü onlara sevap ve ceza verilebilmesi için de peygamberlere ihtiyaç vardır. Ancak bu şekilde, ölüm sonrası hayatta insanların ‘bilmiyorduk’ diye Allah’a karşı mazeret ileri sürmelerinin önüne geçmiş olur. Kur’an bu hususa bir ayetiyle şöyle temas eder:

Bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdik ki, artık peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın (Nisa Süresi 165)

Netice olarak diyebiliriz ki; Peygamberler; şu sınırlı dünyamızın maddi kalıplarından görünmez alemlere pencereler açan, sınır ötesi dünyaların varlığını haber veren ve yaşadığımız dünyanın anlamını bizzat ona Yaratan’ın emirleri istikametinde bildiren fevkalade donanımlı insanlardır. Onların bize ulaşmasına vasıta oldukları vahiy nuru ruhumuza sızmadıkça, diğer bir ifadeyle, ruhumuz o nur ile aydınlanmadıkça  düşünen ve gerçekleri arayan aklımızın bütün gayretlerinin, bir körebe oyunundan farkı olmayacaktır.

Kaynak: Akademi Araştırma Heyeti / Bir Müslüman’ın Yol Haritası / bkz: 128-130

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir