1. Anasayfa
  2. Oruç Tutmak

Ramazan Bereketiyle Geldi


Ramazanın İki Temel Kaynağı: Kur’an ve Kadir Gecesi

İnsanlık için hidayet ve şifa kaynağı olan Kuran, ramazan da indirilmiş ve bu ayın diğer aylara üstünlüğü ayette şöyle vurgulanmıştır: “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kuran-ı Kerim’in kendisinde indirildiği ramazan ayıdır (Bakara Süresi 185)”

Bu itibarla aslında sıradan bir ay olan ramazan, ayrıcalığını Kuran-ı Kerim’den almaktadır. Ramazan, Kuran’ın indirilmeye başladığı Kadir Gecesine ev sahipliği yapmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v) de “Kadir Gecesini ramazanın son on gecesinde arayın” buyurarak Kadir Gecesinin bu ayda saklı olduğuna işaret etmektedir.

Kuran ile değerlenmiş olan bu geceyi hakkıyla idrak eden kişi için bir ömürlük bereket ve kurtuluş Kuran-ı Kerim’de müjdelenmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v), ramazan gelince hem lafzı hem de manası itibarıyla bereket kaynağı olan Kuran-ı Kerim’i Hz. Cebrail (a.s.) ile mukabele yapmış (karşılıklı okumuş) ve bunu ümmetine sünnet olarak miras bırakmıştır.

Müminler de bu sünneti ihya ederek hem Kuran-ı okurlar hem de onunla hayatlarına bereket katma gayreti içerisinde olurlar. Yüce Allah’ın rahmet ve bereketini hem hanelere hem de gönüllere ulaştıran ramazanın her dakikası manevi kazanç kapılarıyla donatılmıştır. Bunlardan biri de teravihtir.

Ramazan ayında yatsı namazının ardından kılınan bu namaz, ramazan gecelerinin ihyasının en yaygın şeklidir. Gündüz tutulan orucun ardından akşam usulüne uygun kılınan teravihler Hz. Peygamber’in (s.a.v) şu müjdesine mazhar olmaya vesile olacaktır:

“Her kim inanarak ve faziletini Allah’tan umarak ramazanda oruç tutar, gecesinde de namaz kılarsa annesinden yeni doğmuş gibi günahlarından temizlenmiş olur. Bu itibarla teravih, huşu içerisinde eda edilerek ondan hasıl olacak sevaptan azami derecede istifade edilmelidir

Ramazanla özdeşleşen bir diğer ibadet ise itikaf

İtikaf, kişinin, başta dünyevi meşgaleler olmak üzere kendisini Rabbinden uzaklaştıran her şeyden yüz çevirerek ibadet amacıyla mescide kapanmasıdır. Nefsin bütün arzularından sıyrılarak kişinin, kendisini muhasebe etmesidir. Şuurlu bir yöneliş olan itikaf, bir tefekkür vesilesidir, o tefekkür ki bir saati, bazen bir senelik ibadetten daha bereketli neticelere kapı aralar.

Elbette salgın tehdidinin devam ettiği, cami ve mescitlerde itikafa girmenin mümkün olmadığı günlerde, evimizin sessiz bir köşesinde tefekkür edebiliriz. Kuran-ı Kerim’de haber verildiği üzere itikaf, adı bereketle anılan Hz. İbrahim’e (a.s) dayanmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v) de atasının yolunu devam ettirmiş ve vefat edinceye kadar, ramazanın son on gününde itikafa girmiştir.

Ramazan, Yüce Allah’ın kuluna verdiği değerin göstergesi olan dua ayıdır.

Bu ay, Rabbimize yakarışın, el açıp yalvarmanın zirvede yaşandığı bir zaman dilimidir. Çünkü ramazan, duanın reddedilmeyeceği vakitleri içinde barındıran feyiz ve bereket iklimidir.

Peygamberimiz (s.a.v) bu konuda “Oruçlunun, iftar zamanında geri çevrilmeyecek bir duası vardır” buyurarak özellikle ramazanda duaya teşvik etmektedir. Çünkü bu ay, duaların ilahi dergaha vasıtasız erişeceği, dua karşısında gök kapılarının açılacağı müjdesini barındırmaktadır.

Nitekim bir hadis-i şerifte “Üç kişinin duası geri çevrilmez: Adil yönetici, iftar edinceye kadar oruçlu kimse ve mazlum. Bu dualar bulutların üzerine taşınır ve göklerin kapıları kendilerine açılır” buyurularak bu hakikat vurgulanmaktadır.

Ramazan, kullar için hayır ve hasenatın bereket yağmuru olarak yağdığı mübarek bir zaman dilimidir.

Aynı zamanda ramazan, kayadan tozu toprağı gideren yağmur gibi kalplerde Allah’a duyulan derin muhabbet ve saygının üzerini kaplayan küllerin savrulması için bir rahmet rüzgarıdır. Hz. Peygamber’in (s.a.v) “Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır” ifadesinde hayat bulan ve arınma için erişilmez bir zaman dilimidir.

Müslüman, “cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı” ramazan günlerini Yüce Allah’ın razı olacağı şekilde geçirmeli ve onun feyiz ve bereketinden mahrum kalmamaya azami derecede gayret göstermelidir. Ubade b. Samit (r.a), ramazan ayının yaklaştığı bir günde Efendimizin (s.a.v) şöyle buyurduğunu haber verir:

Bereket ayı, ramazan size geldi, Allah o ayda sizi zengin kılar, size rahmetini indirir, hataları yok eder, o ayda dualara icabet eder… Bedbaht kimse, ramazan ayında Yüce Allah’ın rahmetinden kendisini mahrum eden kimsedir (9)”

Yüce Allah, kullarına nimetler vermiş ve buna karşılık da onlardan bunun kadrini bilip şükretmelerini istemiştir. Şükür dille yapılabileceği gibi verilen rızkı başkalarıyla paylaşarak ve infak ederek de eda edilebilir.

Ramazan, bir taraftan maddi manevi arınma sağlarken diğer taraftan mali ibadetlerle de kulluğun gereklerini yerine getirmek için bir fırsattır.

Bu yönüyle ramazan; bereket ve infak ayıdır. Bizler için en güzel örnek olan Peygamber Efendimiz, insanların en cömerdiydi ancak ramazan ayı gelince daha bir cömert olurdu.

İslam, toplumda yardımlaşma ve dayanışma kültürünü yerleştiren bazı uygulamalar getirmiştir. Bunların başında zekat ve fıtır sadakası gelmektedir. Malı, manevi kirlerden temizlemek anlamına gelen zekat, İslam’ın şartlarındandır.

Gerekli şartlara bağlı olarak yılın herhangi bir zamanında verilebilmekle beraber ülkemizde genellikle ramazan ayında ödenmesi tercih edilmektedir. Fitre olarak da bilinen fıtır sadakası ise Ramazan Bayramı öncesinde yerine getirilmesi emredilen mali bir ibadettir.

İbn Abbas (r.a), Hz Resulüllah’ın (s.a.v) hem oruçluyu (işlediği) faydasız işlerden ve (oruçluyken yaptığı) yersiz amellerinden temizlemek, hem de fakirlere yemek sağlamak üzere fıtır sadakasını zorunlu kıldığını haber vermektedir.

Fitre, zekat ve diğer sadakalar; zengin ile fakir arasındaki uçurumu gideren köprülerdir. Bunlar vesilesiyle toplum içerisinde yardımlaşma ve dayanışma duygularının pekiştirilmesi, sosyal dengenin sağlanması hedeflenmiştir. Aynı zamanda ramazan boyunca bedenen arınan Müslümanlar, her türlü sadaka ve infakla bir taraftan malını arındırırken diğer taraftan onu bereketlendirmektedir.

İftar, orucu açmak demektir ve bir Müslüman için en özel anlardan biridir.

Peygamberimiz “Oruçlu kimsenin kendisiyle mutlu olacağı iki sevinci vardır: Birisi, orucunu açtığı andaki iftar sevinci, diğeri de Rabbine kavuştuğu zaman orucuna karşılık mükafatının sevincidir (10)” buyurarak iftar anındaki mutluluğa dikkat çekmektedir.

Mümin, bir taraftan bu sevinci yaşarken diğer taraftan bunu diğer kardeşleriyle paylaşarak artırmaya gayret göstermelidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) de insanları, lokmalarını mümin kardeşleriyle paylaşmaya teşvik ederdi.

Kardeşlik bilinciyle fakirlerin, muhtaçların ve yetimlerin buluşacağı ve Yüce Allah’ın o mazlumlar hürmetine bereket ihsan edeceği kardeşlik sofraları kurmak ramazan denince akla gelen ilk güzelliklerdendir. Yüce Allah’a tam bir sadakat ve teslimiyetle, sadece O’nun rızası gözetilerek kurulacak iftar sofrasının mükafatını anlayabilmek için Efendimiz’in (s.a.v) şu müjdesine kulak verelim

“Her kim bir oruçluya iftar verirse, o kişinin sevabı kadar sevap elde eder. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez”

Ancak toplum sağlığı açısından bir kısıtlama olursa toplu iftarları da ertelemek gerekir. İhtiyaç sahiplerine yapacağımız yardımlarla, onların iftar sofralarını kurmalarına destek verebiliriz. Her anı Müslüman için bereket vesilesi olan ramazanın bir diğer önemli vakti sahurdur.

Hz. Peygamber (s.a.v) “Sahur yemeği yiyin. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır” buyurarak müminleri bu yemeğe teşvik etmiştir. Aynı şekilde Efendimiz bu yemeği “bereketli yemek” olarak isimlendirerek bu yemeğin bizzat kendisinin bereket için bir vesile olacağını beyan etmiştir.

Sahur sadece maddi bereket değil aynı zamanda manevi bereketin de kaynaklarındandır. Çünkü Resulüllah, sahur yapanlara Yüce Allah’ın ve meleklerinin salat getireceklerinin müjdesini vermiştir. Sonuç olarak;

Ramazan rahmet, mağfiret ve bereket mevsimidir

Erişebileceğimiz belki de son ramazan olduğu düşüncesiyle hayatımızda tertemiz, bembeyaz bir sayfa için kaçırılmayacak bir imkandır bu.

Kişi, o güne kadar yapıp ettiklerinin muhasebesini yapmalı, bereketin mümin gönüllere sağanak olarak yağdığı bu mübarek ayı, elde edeceği maddi ve manevi kazançlar için fırsata çevirmelidir. Mümin, Allah Resulü’nün, “Büyük günahlardan uzak durulduğu takdirde, ramazan diğer ramazana kadar arada işlenen günahlara kefaret olur” müjdesini aklından çıkarmamalıdır.

Kaynak: Mehmet Nur Akdoğan / Diyanet Aylık Dergisi Nisan 2020 / bkz: 19-21

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir