Berber bir yandan tıraş ederken delikanlıyı, diğer yandan da durmadan konuşur: Gençsin, yakışıklısın. Kanın kaynıyor. Kızlar senin gibi yakışıklı birine asla karşı koyamaz. Hayatını yaşa. Doya doya keyfini sür gençliğinin. Yarın vah tüh etmezsin, içinde kalmamış olur.
Genç, Abi iyi de dinimizde haram diye bir şey var. Böyle yaparsam Allah’a nasıl hesap vereceğim?” diyecek olur, atılır berber gencin sözü üzerine, “deli misin oğlum sen? Aklını peynir ekmekle mi yedin? Alemin akıllısı tek sen misin? Herkes yapıyor oğlum. Çık bak, herkesin kolunda bir kız… Edepli gibi ortalıkta dolaşan kirli çıkınların görüntüsüne de kanma sen…”
Gencin vicdanı bir hamle daha yapar: Ama abi, bu yolun sonu zina ve bu çok büyük bir günah! Ben bunu başkasının çocuğuna yaparsam başkası da benim çocuğuma yapmaz mı? Bu utançla bir ömür yaşanır mı?” der.
Berber yine, Lan oğlum, salak mısın? ‘Tövbe’ diye bir şey yok mu? Bir gün nefsin doyar, ‘tamam artık dersin, bırakırsın. Tövbe Allah’ım,’ dersin. Allah bütün günahları affetmiyor mu, he? Hocalar ne diyor? Hatta Hacca gidince anadan üryan gibi affedilmiyor mu günahların? Ne var oğlum, zor bir şey mi yani?
Şeytanın sözcüsünün bu son darbeleri gencin yüreğine işler… Ciddi ciddi o korkunç günahın kötülüğünü küçümsemeye başlar yüreği, “Gerçekten öyle bir tövbeyle kurtulabilirim, değil mi? O kadar kolay yani. Neden olmasın ki…” Fakat ben yine bir bilene sorayım, diye düşünür. Sorduğu bilge cevap verir lakin gençten tepki gelmez, ses kesilir.
Efsaneye göre kral bir rüya görür ve bilge veziri de rüyasını şöyle yorumlar: Bir süre sonra farklı bir yağmur yağmaya başlayacak ve o sudan içen herkes delirecek. Bunun üzerine kral saray çevresinde kuyular yaptırır, hepsini sularla doldurtur. Yağmur başlayınca saray halkı o kuyu sularından içer. Fakat kuyu suyu tükenince bu sefer insanlar yağmur suyundan içmeye başlar. Bir iki derken, herkes yağmur suyundan içip delirir. Kral deliren halkının arasında akıllı yaşamanın zorluğuna dayanamaz, kendisi de o delirten yağmur suyundan içer.
Bir tip insan, saflığı iyi niyetle karıştırıp, dengesiz ve ahlaksız kişilere iyilik yaptığını sanıyor. Asalaklar da böyle safları sürekli sömürüyor. Aynı tuzağa iki kere düşmemesi gereken mümin aynı hatasını bir ömür sürdürüyor.
Bu gözleminden, akıl yürüten genç de, Hayatta hep iyiye kötü, kötüye de iyi insan çatıyor; kötü, zalim, hırsız olursam iyi insanları kullanırım, düşüncesiyle asalaklığı seçiyor. Sonra eziyor, sömürüyor, inletiyor. Nehri geçirmesi için sırtına bindiği kurbağayı zehirli iğnesiyle sokup ikisinin de ölümüne yol açan akrep gibi davranıyor.
- Bir günahı herkesin işlemesi kıyamet günü Allah’a mazeret olarak sunulabilir mi?
- Bütün şeytanlar aynı isyanı yaptılar da, bir teki bile bunu bahane edip ateşten kurtarabildi mi kendisini?
- Allah kullarına, “Aman şu günahlardan, bu isyanlardan kaçının!” der gibi korkutan ayetler indirmişken, ‘nasılsa ileride tövbe ederim’ düşüncesi Allah ile alay etmek anlamına gelmez mi?
- Allah, affediciliğini böylesine küçümseyenin kalbini mühürlemez mi, içindeki imanı geri çekmez mi?
- O günahların zevkine mi özeniyorsun?
- Mutluluğu yaratıp, yüreklere indiren Allah değil mi?
- Mutluluk bulacağın zannıyla mutluluğu var edenin hakimiyetini çiğnerken, seni bir ömür mutsuzluğa mahkûm edeceğini düşünmüyorsun.
Bu nasıl olabilir?
Birbirlerine başkalarının parasıyla zevk sunanların şatafatlarına kanıyorsun. O iliğini titreten güzelliği bir de leş olacağı sahnede izle sen! “Sapanların mallarının ve çocuklarının çokluğu seni imrendirmesin.” (Tevbe, 55) ayetini hatırla! O haram yolların zevkleri bitecek ve herkes ektiğini biçecek. Yapayalnız, kavgalı ve mutsuz bir gelecek bekliyor hepsini. Basiretli insansa Allah’a itaat eker hayatına ki, Allah’tan rahmet edinebilsin.
Muhammed Bozdağ
Kaynak: Yüreğimde Rabbim (Olmazsa Yapayalnızım) / bkz: 23-25