Sevgi Türleri, Mahiyeti ve Mertebeleri
Sevgi, insanın ruhunu besleyen en önemli duygulardan biridir. Allah sevgisi, diğer tüm sevgilerin üstünde yer alır ve kalbi huzurla doldurur. İnsanlar arasındaki sevgi ise merhamet, saygı ve paylaşım ile güçlenir. Sevginin mahiyetini anlamak, hem manevi hayatı zenginleştirir hem de toplumsal bağları kuvvetlendirir.
Sevgi beslenenler iki kısma ayrılır:
- Bizatihi sevilen ve başka bir sebebe dayalı olarak sevilen
- Bir sebebe dayalı olarak sevilen şey nihayetinde mutlaka bizatihi sevilen bir şeye varır. Aksi takdirde bu zincirleme sonsuza kadar uzanır gider ki buda imkansızdır.
Hakiki sevilen şey dışında kalan her şey başka bir sebebe dayalı olarak sevilmektedir. Allah dışında sevgi duyulan bir şey yoktur. Allah dışında kalan ve sevilen her şeye duyulan sevgi -melekleri, peygamberleri, veli kulları sevmek gibi-, Allah’ın sevgisine tabidir.
Bu tür sevgi Allah’ın sevgisine bağlı olup ona yönelik sevginin gereklerindendir. Zira sevilene beslenen sevgi, onun sevdiği şeyleri de sevmeyi gerektirir. Bu konuya özen gösterilmesi gerekir. Çünkü konu, başkasına yararı olan sevgiyle yarar vermeye, hatta zararı veren sevgi arasındaki ayırım noktasını oluşturmaktadır.
Bilinmelidir ki, kemal sıfatı, ilahlığı ve Rablığı zatının gereklerinden olandan başkası bizatihi sevilen bir varlık olamaz. Onun dışında kalanlar ise, onun sevdiklerine aykırı ve zıt olmaları durumunda sevilmez, nefret edilirler. Sevilmesinin ve nefret etmenin derecesi, söz konusu aykırılık ve zıtlık nispetindedir.
Dostluğun ve Düşmanlığın Ölçüsü
Allah’ın sevdiklerine en aykırı olan bir varlık, herhangi bir özellik fiil, irade vb. her şey en sevilmeyen, en fazla nefret edilenler kapsamındadır. Böyle bir ölçü, Rab Tealaya muvafık yada muhalif olmanın, dost yada düşman olmanın ölçülebildiği adaletli bir ölçüdür.
Allah Tealanın sevdiklerini seven, sevmediklerini sevmeyen, Allah nezdinde sevimli olan her şey kendisi nazarında da sevimli ve tercihe şayan, Allah nezdinde nefret duyulan her şeyden nefret duyan ve uzak duran bir şahsı gördüğünüzde, bu şahsın Allah Tealaya yakınlık ve dostluk halinde olduğunu biliriz.
Hem kendin hem de başkaları hakkında bu temel esasa göre hareket et! Dostluk denilen şey, sevdiği ve öfke duyduğu konularda el-Veli ve el-Hamid olana muvafakat etmektir. Yoksa çok oruç tutmakla, çok namaz kılmakla, yanık nağmelerle ve riyazetle değil.
Sebebe Dayalı Sevginin Kısımları
Başka bir sebepten ötürü sevilenler de iki kısımdır:
- Seven kişinin idrak ettiği ve elde ettiği için haz duyduğu şeyler
- Acı duymasına neden olsa da sevdiğine ulaştırması ihtimali olan şeyler. Hoşa gitmeyen bir ilacı içmek gibi… Nitekim Allah teala şöyle buyurmuştur:
Savaş hoşunuza gitmediği halde size farz kılındı. İhtimal ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdiğimiz bir şey sizin kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir. (Bakara 216).
Allah Teala savaşmanın ayette söz edilen kimseler tarafından hoşlanılmaz bir şey olduğunu, bununla beraber daha muazzam derecede sevilen ve daha yararlı olan bir şeye eriştirdiğinden ötürü kendileri için daha hayırlı olduğunu bildirmiştir.
Nefis rahatlığı, huzur ve istikrar içinde yaşamayı ve refahı severler. Ama bu hal onlar için sevilen ve istenen halin elden yitirilmesine neden olduğu için aslında daha kötüdür.
Akıllı insan, sevdiğinin neden olduğu peşin gelen hazza rağmen onu tercih etmez: Hoşlanmadığı şeyin verdiği peşin acıya bakarak ondan yüz çevirmez. Çünkü böyle davranması kendisi için kötü olabilir, hatta daha fazla acı çekmesine, daha büyük hazzın elden gitmesine neden olabilir.
Dünya hayatında aklı başında olan kimseler, hoşa gitmeyen meşakkatlere, bunların arkasına gelecek olan mutluluk verici haller için tahammül ederler.
Bu noktada dört durum söz konusudur.
- Başka bir sevilmeyene ulaştıran sevilmeyen şey;
- Sevilene ulaştıran sevilmeyen şey;
- Başka bir sevilene ulaştıran sevilen şey ve
- Sevilmeyene ulaştıran sevilen şey.
Başka bir sevilene ulaştıran sevilen şeyle ilgili durumda fiilin işlenmesine yönelik faktör, iki yönden ( iki sevilen yönünden ) bir araya toplanmış durumdadır.
Başka bir sevilmeyene ulaştıran sevilmeyen şeyle ilgili durumda da fiilin terk edilmesine yönelik faktör iki yönden ( iki sevilmeyen yönünden ) bir araya toplanmıştır.
Geriye kalan iki kısımda ise fiili işleme ve terk etme faktörleri birbiriyle çekişmekte olup bu kısımlar imtihan sahasını oluşturmaktadırlar.
Nefis bu iki kısımdan kendisine en yakın olanı, yani peşin ve hemen olanı tercih eder. Akıl ve iman ise bu ikisinden hangisi daha yararlıysa hangisi daha kalıcıysa onu tercih eder. Kalp bu iki faktör arasında kalır, bazen birine, bazen diğerine yönedir.
İşte şeriat ve kader açısından sınama mahalli burasıdır. Akıl ve iman davetçisi her an haydi kurtuluşa diye seslenip durur. Gece yolculuk yapanlar sabah olunca hamdederler. Takva ehli olan kul da ölüm anında hamdeder; öyle ki, muhabbet gecesinin karanlığı artsa ve şehvetin, iradenin sultanı hikmetse bile;
Ey nefsim, sabırlı! Bu bir anlıktır. Sonra geçip gidecek ve bütün bu karanlıklar ortadan kalkacak der.
Kaynak: İbnu’l Kayyım el-Cevziyye / ed-Dua ve’d Deva (Kalbin İlacı) / bkz: 398-401
