Tevhidin Delili ve Kurtuluş Yolu
Canlı olan her şeyin bir iradesi, sevgisi ve kendince bir çalışması vardır. Hareket eden her şeyin hareketinin aslı, muhabbet ve iradedir. Varlıklar için, hareketlerinin ve sevgilerinin yalnızca yaratıcılarına, var edicilerine yönelik olmasından başka kurtuluş söz konusu değildir. Nitekim var olmaları da yalnızca yaratıcılarının yoktan var etmesine bağlıdır.
Bu nedenle Allah Teala şöyle buyurmuştur: ‘Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu …. (1)’. Bu ayeti kerime de Allah Teala ‘Var olmazlardı, yok olurlardı’ da dememiş, ‘yok edilirlerdi’ de dememiştir. Çünkü yüce Allah gökleri ve yeri, düzenleri bozulmuş olarak bırakmaya kadirdir. Fakat göklerin ve yerin istikamet ve düzen üzere olması, sadece ve sadece Allah Tealanın, hem göklerle yerin, hem onların ihtiva ettikleri şeylerin, hem de gökleri ve yeri mesken tutmuş varlıkların mabudu olmasıyla mümkündür.
İki İlah Olsaydı Düzen Bozulurdu
Alemin iki ilahı olsaydı, düzeni, olabilecek en ileri derecede bozulurdu. Çünkü her bir ilah diğerine baskın gelmek, üstün olmak ve ilahlık hakkına tek başına sahip olmak isterdi. İlahlık özelliklerinin mükemmelliğine nispetle ilah olan varlığın bir başka varlıkla ortak olması bir eksiklik sayılır.
İlah, eksik bir ilah olmaya razı olmaz. İki ilahtan biri diğerine baskın gelse, baskın gelen, tek başına ilah olur. Mağlup olan ise ilah değildir. İkisinden biri diğerinin üstesinden gelemezse, ikisinin de aciz, güçsüz, eksik ve yetersiz olması gerekir. İlahlık özelliklerinin her ikisinin de de tam olmadığı sonucu çıkar.
Bu durumda onlar üzerinde bir başka ilah, her ikisinin de üstesinden gelen, her ikisinin de hakimi olan başka bir ilah olmalıdır. Aksi halde her biri kendi yarattığını alıp götürür ve her ikisi de diğeri karşısında üstün olmak ister. İşte bu durumda göklerin, yerin ve her ikisinde bulunan valıkların bozulması söz konusu olur.
Birbirine denk iki hükümdarı olan bir ülkedeki işlerin, iki kocası olan kadının halinin, aralarında iki erkek devenin bulunduğu küçük bir dişi deve sürüsündeki işlerin bozulmasında olduğu gibi….
Alemin düzeninin bozulmasındaki temel mesele, hükümdarların, halifelerin arasındaki anlaşmazlıklardır. Bu nedenledir ki İslam düşmanları, Müslüman hükümdarların birden fazla olması ve her birinin sadece kendi ülkesine önem verip diğerlerine karşı üstünlük sağlamaya çalışması dışında hiçbir zaman İslam’a karşı ellerini ovuşturabilmiş değillerdir.
Tevhidin Delili Olarak Mükemmel Düzen
Göklerin ve yerin düzgün ve doğru bir düzene sahip olması, yaratılmışların işlerinin mükemmel ve muntazam olması, hiçbir ortağı olmayıp bir ve tek olan Allah’tan başka hak ilah bulunmadığının en belirgin delillerindendir.
Mülk Ona aittir. Hamd Ona mahsustur. Canı veren de alan da O’dur. O, her şeye gücü yetendir. Arşından yerin en derin noktalarına kadar Onun vecihi dışında her türlü mabud batıldır, asılsızdır.
Allah Teala şöyle buyurmuştur: ‘Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. Onunla birlikte başka hiçbir hak ilah yoktur. Öyle olsaydı her ilah kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaydı da görülen alemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir (2)’.
‘Yoksa yerden, ölüleri diriltebilecek bir takım ilahlar mı edindiler? Eğer yerde ve gökte Allah2dan başka ilahlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, arşın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir. O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar (3)’. ‘De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilahlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilahlar, arşıns ahibi olan Allah için yol arayacaklardı (4)’
Mananın şu şekilde olduğu da ifade edilmiştir: (Başka ilahlar olsaydı onlar), hükümdarların birbirlerine yaptıklarına benzer şekilde mağlup etmeye çalışmak, alt etmek için Ona ulaşacak yol ararlardı. Diğer ayette ki ‘mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı’ ifadesi de buna delalet etmektedir.
Hocamız (İbn Teymiyye) şöyle demiştir: Doğrusu mananın şöyle olmasıdır: Ona itaat etmek, yakın olmak için yol ararlardı. O halde sizler Allah’ı bırakıp bu ilahlara nasıl kulluk edersiniz? Zaten onlar dedikleri gibi birer ilah olsaydılar, her biri Allah’ın kulu olurlardı.
Şöyle demiştir:Bir kaç vecih bu manaya delalet etmektedir ki bunlardan bazıları şunlardır:
1-) Allah Teala şöyle buyurmuştur: ‘Onların yalvardıkları bu varlıklar, hangimiz daha yakın olacağız diye Rablerine vesile ararlar. Onun rahmetini umarlar, azabından korkarlar (5)’. Yani; Siz nasıl Benim kulum iseniz, Beni bırakıp kulluk ettiğiniz o ilahlar da Benim kullarımdır. Rahmetimi umarlar, azabımdan korkarlar. O halde siz neden Beni bırakıp onlara kulluk ediyorsunuz?
2-) Allah Teala (ala edatını kullanarak) ‘Onun aleyhine yol ararlar’ dememiş ‘arşın sahibine doğru yol arayacakalrdır’ demiştir. Bu lafız yalnızca yakınlaşma anlamında kullanılır. Mesela şu ayette odluğu gibi: ‘Allah2dan korkun. Ona doğru yol arayın! (6)’. ‘Üstünlük sağlamak, baskın gelmek, aleyhine olmak’ anlamı için ise ‘ala’ edatı kullanılır. Şu ayette olduğu gibi: ‘Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın (7)
3-) O kimseler ilahlarının Allah’a galip gelmeye çalıştığını, Ona karşı üstünlük sahibi olmak istediklerini söylememişlerdir. Allah Teala ‘De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilahlar da bulunsaydı…. ‘ buyurmuştur. Bu insanlar sadece, ilahlarının Allah’a yakın olmayı sağlayacaklarını ve bu ilahların kendilerini Allah2a daha fazla yaklaştıracaklarını söylüyorlardı.
Bunun üzerine şöyle demiştir: Durum sizin söylediğiniz gibi olsaydı o ilahlarda Allah’ın kulları olurlardı. O halde kendisini bırakıp da neden Allah’ın kulu olanlara kulluk ediyorsunuz?
Kaynak: İbnu’l Kayyım el-Cevziyye / ed-Dua ve’d Deva (Kalbin İlacı) / bkz: 415-418
(1- Enbiya 22) (2- Müminun 91-92) (3- Enbiya 21-23) (4- İsra 42) (5- İsra 57) (6- Maide 35) (7- Nisa 34)
