Toplumun Koruyucu Kalkanı olarak Aile
Aile terbiyesi son derece önemlidir. Sosyal hayatta aile hücre gibidir, toplumun temel taşıdır, bir okuldur, bir edep ve terbiye ocağı olduğu kadarda bir ilim ve marifet mektebidir. Yeni nesiller vahiy ve gelenek kaynaklarından gelen pek çok şeyi kendiliğinden ve doğal olarak burada öğrenirler. Ailede alınan inanç, bilgi, görgü, terbiye ve davranış kalıpları insanı hayat boyu etkiler ve yönlendirir. Bu yuvada eşler ve çocuklar birbirlerinden çok şey öğrenirler.
Aile, etkileşimin en fazla ve en etkili olduğu önemli, ulvi ve kutsal bir kurumdur. Onun için de dokunulmazlığı vardır. Dıştan müdahalelere karşı korunmuştur. Çoğu zaman ailede olup biten şeyler aile içinde kalır ve kalmalıdır. Aile mahrem bir yuvadır. Hiç kimsenin başka bir ailede olup biten ve gizliliği bulunan hususları merak edip bilgi edinmeye çalışması caiz değildir. Kur’an tecessüsü yani başkalarına ait mahrem hususları merak edip öğrenmeyi yasaklar. (Bk Hucurat, 49/12)
Aile bireylerinin de ailede cereyan eden her şeyi başkalarına anlatmaları ve mahrem hususları dışarıya sızdırmaları caiz görülmemiştir. Aile bireylerinin özellikle eşlerin aile mahremiyetine riayet ederek “aile sırrını” saklı tutmaları ailenin huzuru için şarttır. Aile sırrı kadar aile şerefinin ve itibarının titizlikle korunması, ailenin vakar ve ciddiyetle temsil edilmesinde önemlidir.
İslam’da soyluluk-asalet yoktur. Hiçbir kimse, hiçbir aile ve hiçbir kavim doğuştan ve yaratılıştan öbürlerinden daha üstün değildir. Bütün insanlar fıtrat/yaratılış itibariyle aynı derecede temiz ve soyludur. Ancak ailelerin edeb, terbiye ve ahlak bakımından yapılanmaları birbirinden farklı olduğundan iyi bir ahlak temelinde yapılanan ailelerde özenle yetiştirilen yeni nesiller daha edebli ve daha terbiyeli olurlar.
Bu durum hem ailelere hem de aile fertlerine iyi bir nitelik ve asalet/soyluluk kazandırır. Asalet dediğimiz şey irsi/genetik olmayıp aile yapısının ve oluşum tarzının bir sonucudur.
Ailenin soyluluğunu inanç, bilgi ve ahlak belirler. Soyluluk ruhtadır ve bu zaten herkeste vardır. Önemli olan bunu aile ve toplum hayatında gerçekleştirmek. Bu da aile mensuplarının eğitimi ve öğretimiyle yani edeb ve terbiye yoluyla gerçekleşir.
Aile Kurumunda toplumsal Tahribat ve Yıkım
Kişiler kadar toplumlara zindelik ve saygınlık kazandıran; onları güçlü, sağlıklı, faal ve cevval kılan; hayra, hasenata, iyi hasletlere, güzel meziyetlere ve faziletlere yönelten aile olduğu için, yani aile terbiyesi olduğundan bir toplumu tahrip edip köleleştirmek isteyen şer güçler önce aileyi tahrip eder, aile terbiyesini bozarlar.
İslam dışı ve karşıtı ideolojilerin, akımların öncelikle hedefi aile ve aile terbiyesidir. Şeytan ve nefs bu hususta onların işbirlikçisidir. Bir kere İslam temelinde inşa edilen ve şekillenen geleneksel aile tahrip edildi mi gerisi gelir.
Ailenin bozulmasıyla aile içindeki kutsal değerler ve erdemlerde yavaş yavaş bozulmaya ve ortadan kalkmaya, yerini dinimize ve geleneklerimize yabancı olan bir dünya görüşü ve davranış biçimleri almaya başlar. Sonuçta aile bireyleri arasındaki sevgi, saygı, yardımlaşma ve dayanışma zayıflamaya yüz tutar, zamanla yok olup gider. Zaman zaman terbiyesizliğin ve edepsizliğin varlığından ve yaygınlaşmakta olduğundan yakınmanın sebebi budur. Aile terbiyesi ve ailede öğrenilen edep ahlak bu tür terbiyesizliklere ve edepsizliklere karşı koruyucu bir aşı görevi görür.
Hayatının her döneminde kendini geliştirmek, olgunlaştırmak ve eğitmekle yükümlü olan ebeveynin çocuklarına böyle bir aşı yapmaları aile hayatlarının itibarlı ve şerefli bir şekilde devam etmesi için şarttır. Ailenin manevi bakımdan sağlıklı olması buna bağlıdır.
“Toplumda öyleleri var ki dünya hayatına ilişkin söylemleri hoşuna. gider. Böylesi kalbinde olan samimiyete Allah’ı da şahit tutar. Oysa o zaman bir cedelcidir. Dönüp gittiğinde yer yüzünde bozgunculuk çıkarır, ekini/ekonomiyi ve nesli/aileyi tahrip etmeye çalışır. Ve Allah bozgunculuğu sevmez (1)”.
Ve alemlerin Rabbi/terbiye edicisi ve sahibi açık seçik ve kesin bir şekilde uyarıyor:
“Ey müminler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun (2)”.
Kaynak: Prof Dr Süleyman Uludağ / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 148-149
(1-Bakara Süresi 204-205) (2-Tahrim Süresi 6)
