Tövbe etmek, işlenen günah ne olursa olsun her mümin için farzdır. Çünkü tövbe, Allah’a dönüşün ve hatalardan arınmanın en önemli yoludur.
Hemen ve geciktirmeden işlediğin bütün hatalar ve günahlar için tövbe ettikten sonra bir daha o işlediğin günaha dönmemek için kesin bir karar, azim ve sabır gerekir. Şeytan kanın damarda dolaşması gibi insanın içinde dolaşır. Bu yüzden her daim uyanık ve tetikte olmalıyız. Bu arada yeri gelmişken; Şeytanın verdiği vesveselere kulak asmayın. Şayet bu vesveseleri dikkate alacak olursanız ne o vesveselerin sonu gelir ne de siizn o vesveselere verdiğiniz cevapların
Tövbe etmek hemen her şahıs hakkında farz-ı ayındır. Yani, hemen herkesin şahsen günahlarından tövbe etmeleri gerekir. Hiç kimse, bir başkasının yerine tövbe edemez. Tövbeye ihtiyacı olmayan kimse de düşünülemez. Şunun için ki, hiç kimse, duyuları ile günah işlemekten kurtulamaz.
Dış duyulan ile günah işlemekten kurtulacak olsa, kalben işleyeceği günahlardan kurtulamaz. Kalp günahlarıından kurtulacak olsa, şeytanın vesveselerinden kurtulamaz. Şunun için ki, şeytan, kulu Allah’ı anmaktan almak için onun kalbine değişik şeyler getirir.
Şeytanın vesvesesinden kurtulmuş sayalım: Aziz ve Cell olan Allah’ı ve onun üstün sıfatlarını, fiillerini bilmekten ve onu bilmekte kusurlu olmaktan yana gafletten kurtulamaz. Bütün bunlar, müminlerin kendi derecelerine ve makamlarına göre olmaktadır.
Hemen her hal için, itaat, günah, sınır ve şartlar vardır. Bunları korumak itaattir; onları bırakıp gaflete dalmak ise günah sayılır ki, tövbeyi gerektirir.
Tövbenin Manası ve Gerekliliği
Bu durumlarda tövbenin manası şu olur: İnsanın dönüp gelmesi. Yine, kendisi için kurulan doğru yoldaki sünnetlere, adetlere, kendisinin bulunması için kurulan makama, kendisi için hazırlanan dereceye.
Hasılı; hemen herkes tövbeye muhtaçtır. Ancak, değişik durumlarına göre tövbe miktarları da değişik olur.
Mesela:
- Avam müminlerin tövbeleri, işledikleri günahlardan olacaktır.
- Havas zatların tövbeleri, gafletten ötürü olacaktır.
- Havasın da hası zatların tövbesi ise, kalbin, Aziz ve Celil olan Allah’ın zatından gayrı şeylere kaymasından ötürü olacaktır.
Nitekim yukarıda anlatılan manada Zünnun-u Misri şöyle demiştir: Avamın tövbesi, günahlardan; havasın tövbesi ise gafletten ötürü olacaktır.
Ebu Hasan Nuri de şöyle demiştir: Tövbe, Yüce Allah’ın zatından gayrı her şeyden tövbekar olmaktır.
Tövbe edenden tövbe edene çok değişik farklar vardır. Hatalardan tövbe edenle, gaflet hallerinden tövbe eden bir olmaz. Bir tövbe eden var ki, yaptığı iyilikleri gördüğü için tövbekar oluyor. Bir tövbekar var ki, kalbi halkı yaratan zatın gayrına kaydığı için tövbe ediyor.
Diğer insanlar şöyle dursun, peygamberler dahi tövbesiz kalmamışlardır.
Bir kere, Resulüllah (s.a.v) Efendimizin şu hadis-i şerifine bakmalısın, ne buyuruyor: Kalbime perdeye benzer bir şey gerilir; bunun için Yüce Allah’a bir gün ve bir gecede yetmiş kere tövbe ederim.
Kaynak: Abdülkadir Geylani / El Ğunye (Li Talibi Tariki’l Hak) / bkz: 361-362
