1. Anasayfa
  2. 10- Yunus Süresi

Yunus Suresi 12-22-23 ve 24. Ayet Tefsiri


İnsanlar kritik zamanlardan geçerler; bu dönemlerde insanoğlu acı ve zafiyet hisseder, krizlerin kapıya dayandığını veya öldürücü darbesini vurduğunu algılar. Hemen Rabbinden kurtuluş dilemeye koşar, bir çıkış yolu arar, yalvarır, yakarır. Sonunda meşakkatli, acılı ve kederli günler geride kalır. İşte bu dönemde kişinin imanının o sıcaklığı kalır mı? Rabbine yalvarışı ve yakarşı devam eder mi? Yoksa imanının sıcaklığı gider ve Rabbini unutur mu?

Yüce Allah (c.c.) buyuruyor ki: “İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak bize dua eder; fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara, yapmakta oldukları şey güzel gösterildi (Yunus Suresi 12. ayet)”

İşte bu, gittikçe içine kıvrılan çıkmaz bir yoldur. Oysa insanoğlunun yapması gereken şey; kendisini sıkıntılarından kimin kurtardığını ve bir çıkış yolu verdiğini hatırlaması, zorluk ve sıkıntı anında O (c.c.)’na tutunduğu gibi, iyilik ve bolluk anında da tutunmasıdır.

Yunus Suresi, bu durumu biraz daha genişleterek tekrar açıklamaktadır:

“Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemilerde içindekileri tatlı bir rüzgarla alıp götürdükleri ve (yolcuların) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah’a has kılarak: ‘Andolsun eğer bizi buradan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız, diye Allah’a valvarırlar. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendı aleyhinizedir; (bununla) sadece fani dünya hayatının menfaatini elde edebilirsiniz, ama sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz (Yunus Suresi 22-23)

İnsanların, boğulma anında ve etrafını azgın dalgalar sardığında, Allah (c.c.)’tan başka tüm ümitlerinin kesildiği bir gerçektir. Çünkü o zaman Allah (c.c.)’tan başka sığınılacak ve yardım istenecek hiçbir kimse yoktur. Ancak kurtulduktan sonra, kendisine uzatılan yardım elini niçin unutur? Neden insanlar, şaşkınlıklarına ve nankörlüklerine tekrar dönerler? Bu, hiçbir şeref sahibinin taşıyamayacağı ve bir an önce tedavi edilmesi gereken ihanet hastalığıdır.

Sevinç ve mutluluk dalgalarının içinde kaybolanlar, kendilerinin dışında kimseyi düşünmezler ve kendilerine verilen cezayı da fazlasıyla hak ederler. İşte bu ceza, sevinç ve mutluluk sarhoşluğunun zirvesinde ve şaşkınlığın had safhaya vardığı anda birden geliverir.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Nihayet yeryüzü ziynetini takınıp, (rengarenk) süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz ona emrimiz (afetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden koparılarak biçilmiş hale getiririz. İşte iyi düşünecek kavimler için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz (Yunus Suresi 24)

Acı ve ızdırap verici felaketler, hiç umulmadık bir anda kapıyı çalar ve hem fertler için hem de toplumlar için sabit düşünce çizgisini koparıp atar.

Ayetin örnek olarak verdiği ekili alanlar, insanların yeryüzündeki tüm iş, davranış ve medeni değerleri için de geçerlidir. Sonuçta, ihanet ve şaşkınlık anında kaderin darbeleri gelir ve insanlar o zaman sadece ektiklerini biçerler

Kaynak: Muhammed Gazali / Kur’an’ın Konulu Tefsiri / bkz: 257-258

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir