1. Anasayfa
  2. Uncategorized

Zeyd b. Harise: Hibbü Rasulillah


Zeyd b. Harise, İslam tarihinde Hibbü Rasulilla yani Allah Resulü’nün sevgilisi olarak bilinen önemli bir sahabidir.

Harise b. Şerahil her yerde oğlunu arıyor bir türlü bulamıyordu. Henüz sekiz yaşlarındaki oğlu Zeyd, annesiyle birlikte Benî Ma’n’daki akrabalarını ziyarete giderken kaçırılmış, o günden sonra kendisinden hiçbir haber alınamamıştı. Oğlunun hayatta olup olmadığını dahi bilmeyen yüreği yanık baba acısını dizelere döküyor, dertli dertli şiirler okuyordu.

Yemen illerinde ailesi onu ararken Zeyd kilometrelerce uzaktaydı. Kendisini kaçıran Benî Kayn sülalesinin mensupları onu Ukaz çarşısında köle olarak dört yüz dirheme satmışlardı. Yaşadığı bu üzücü hadiselerin ardından yeni efendisi Hakim b. Hizam’la yola düşen Zeyd, hayatının bundan sonrasında Rahman’ın büyük lütuflarıyla rahata ereceğinden habersiz, kutsal belde Mekke’ye geldi.

Efendisi Hakîm, bu güzel yüzlü masum köleyi halası Hz. Hatice’ye, Hz. Hatice de biricik eşi Hz. Peygamber’e hediye etti. Böylece Zeyd, alemlere rahmet olarak gönderilecek bir peygamberin sıcacık yuvasına dahil olarak sevgi ve şefkat dolu bir yaşantıya kavuştu.

Rasulüllah, Zeyd’e çok değer veriyor, ona gerçek bir baba gibi kol kanat geriyordu. Zeyd, Hz. Peygamber’in yanında öylesine huzurluydu ki karşısında öz babasıyla amcasını gördüğünde ne yapacağını bilemedi. Hac için Mekke’ye gelen akrabalarından oğlunun izine ulaşan Harise, kardeşiyle birlikte Rasulüllah’ın yanına kadar gelmiş, Zeyd’i fidyesi karşılığında geri almak istiyordu.

Zeyd’den ayrılma fikri ona da ağır gelmiş olacak ki bu isteği hemen yerine getirmek yerine şu sözlerle karşılık vermeyi tercih etti sevgili

  • Rasul: Onu çağırın ve istediğini seçmesine izin verin. Eğer sizi tercih ederse o sizindir, fidye vermeniz de gerekmez. Fakat beni tercih ederse Allah’a yemin olsun ki beni tercih edeni, ben kimseye tercih etmem”
  • Söz hakkı kendisine verilen Zeyd, “Ben hiç kimseyi sana tercih etmem. Sen benim için baba ve amca yerindesin” diyerek Allah Rasulü’ne olan bağlılığını dile getirdi.

Babasıyla amcası “Yazıklar olsun sana!” diyerek Zeyd’in anne babasının yanında hür olmak yerine vatanından çok uzaklarda köle olarak kalmak istemesine hayret ettiklerini belirtirken o, Rasulüllah’a duyduğu sevgiyi sözcüklere sığdıramıyor, “Ben bu adamda öyle bir şey gördüm ki ebediyen ona kimseyi tercih etmem” demekle yetiniyordu.

Bunun üzerine Allah Rasulü Kabe’nin etrafında bulunan Mekkelileri de şahit tutarak herkesi şaşırtan şu açıklamayı yaptı: “Zeyd, (bugüne kadar benim hizmetçimdi, artık hürdür. Bugünden sonra da benim oğlumdur (evlatlığımdır). O, benim mirasçımdır, ben de onu varisim kılıyorum. Hepiniz şahit olun.” Aralarında yalnızca on yaş bulunmasına rağmen bu olaydan sonra “Zeyd b. Muhammed”, Türkçe ifadesiyle “Muhammed’in oğlu Zeyd” diye şöhret buldu Zeyd.

Nasıl ismi her daim Allah Rasulü ile birlikte anılıyorsa kendisi de ondan ömür boyu hiç ayrılmadı. Getirdiği ilahî mesajı ve peygamberliğini ilk kabul edenler arasında yer aldı ve sıkıntılı Mekke döneminde onun hep yanı başında oldu. Hz. Peygamber’in eşi ve amcasını kaybettiği hüzün yılında son bir umutla İslam’a davet için gittiği Taif’te de yegane yoldaşıydı. Hakaretlere uğrayıp taş yağmuruna tutulan rahmet peygamberinin hayatı boyunca “en ıstıraplı günü” olarak hatırladığı bu günde Zeyd, vücudunu ona siper ederek canı pahasına onu korumaya çalıştı. Medine yıllarında da onunlaydı hep, Allah Rasulü onu ordulara komutan tayin ediyor, bazen de Medine’de kendi yerine vekil bırakıyordu.

Yaşadığı müddetçe Rasulüllah’ın yanında, olmaya gayret eden vefakar Zeyd’i Allah Rasulü de çok ama çok seviyordu. Evlatlıkların öz oğullar gibi sayılamayacağını bu nedenle onların kendi babalarına nispet edilmesi gerektiğini bildiren Ahzab Suresi’nin ayetleri indikten sonra “Zeyd b. Harise” ismiyle çağrılmaya başlasa da o, Allah Rasulü’nün gözdesiydi ve saadet asrının seçkin simaları arasında “Hibbü Rasulillah / Allah Rasulü’nün sevdiği kişi” sıfatıyla meşhur oldu.

Kaynak: Elif Erdem (Diyanet İşleri Uzmanı / Diyanet Aile Dergisi / Ocak 2016 / bkz: 38-39

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir