1. Anasayfa
  2. Vaazlar

Zulme Rıza Zulümdür: İslam’da Adalet ve Sorumluluk


Zalimin zulmüne yardımcı olmak zalimin zulmünden daha ağırdır ve “Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanetle rahmetinden kov (1)” Çünkü sen eğer zalime yardımcı olmasaydın şüphesizdir ki o kişide o zulmü işlemeyecekti ve yapacağını yapamayacaktı.

İşte bu hususta da “Cenab-ı Hak da buyuracak ki: Hepinize kat kat azap vardır. Lakin siz bilmezsiniz (2)”. Vurursunuz, kırarsınız, dökersiniz ondan sonra da bunun adına protesto dersiniz, hakkımı arıyorum dersiniz. “Onlara, yeryüzünde fesatta bulunmayınız, denilince onlar. “Biz ancak ıslah edici kimseleriz” derler. Haberiniz olsun ki fesat çıkaran şahıslar, onların kendileridir. Fakat bunu anlamazlar (3)”.

Çünkü “Onların kalplerinde bir hastalık vardır (4) “. Bu tiplere vuranlara kıranlara etmeyin, yapmayın günahtır, suçtur, kul hakkıdır, gasptır, tecavüzdür desende “Onlar bir takım sağırlar, dilsizler, körlerdir (5)” anlamazlar.

Peygamberimiz Hz Muhammed’in (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: İçinizden sizi hayır yapmağa çağırarak, size iyiliği emredecek ve sizi kötülükten uzaklaştıracak bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir

Ben X partisi, Y partisi yada Z partisini savunmadığım gibi hiçbirini suçlamıyorum. Her ne kadar siyasetle işim olmasa da vatandaşlık görevim olarak yine de rengim bellidir ancak bazı hususlar var ki aklı yerinde olan ve kıt görüşlü olmayanların anlaması gerekir.

Ancak gel gör ki bunu anlatamazsın. Çünkü herkes neyse ancak kendisine yakın olanı göreceği aşikardır ve bunun içinde bir delile bir şahide ihtiyaç yoktur. Katade’nin dediği gibi mümin müminin, kafir de kafirin dostudur.

Yazılı ve görsel medyaya dayanarak insanları değerlendirmeyin. Çünkü hangisi hangisine yakınsa onu savunurken diğerini karalar. Diğer bir grubu başkasının karaladığını savunur onun övdüğünü karalar. Bu yüzdendir ki yazılı ve görsel medyadan bu hususta uzak durmak gerekir.. Uzak duramıyorsunuz da izlediğiniz, dinlediğiniz şeyi akıl süzgecinden geçirin

Bir insanı veya başka birisini değerlendirirken önce ülkenin önceki haline sonrada şimdiki haline bakıp ona göre değerlendirip, ona göre hareket edeceksin. Benim cebime bir şey girmiyor diye kıt görüşlü düşünmeyeceksin. Sonuçta devlet sadece senden ibaret değil. Bu hususu burada geçiyorum. Anlayan anlayacağını anlamıştır.

Diğer bir husus; Sen kendi evini bile geçindirmeye zorlanırken bir ülkeyi yönetmenin kolay olabileceğini sanan kişiler bardağın dolu kısmını bırakıp sadece boş olan kısmına odaklanıp neden boş diye başlarlar sorgulamaya. Bre aklı kıt kardeşim. Boş kısmına gözünü dikeceğine birde istersen dolu kısmını gör.

Belki o zaman beyin fonksiyonların daha fazla çalışacaktır. Şüphesiz ki insan beşerdir, dört dörtlük değildir hatası mutlaka olacaktır ama yöneticilerin büyük hatalar yapması doğru olmamakla beraber yine de hatadan kurtulması mümkün değildir. Çünkü oda bir beşerdir, oda bir insandır. Sonuçta o insanda hata yapabilir küçük de olsa.

Bu esnafın ekmek teknesini yıkanlar, kırıp dökenler, öteye beriye saldıranlar, öldürenler yaralayanlara desen ki haydi kardeşim gel camiye gidip iki rekat namaz kılalım, döner sırtını gider. Ama iş etrafı kırıp geçirmeye, zarar vermeye gelince dört elle koşa koşa sarılıyorsunuz. Oysa kısasa kısas uygulanacak olsa bırak kırıp dökmeyi korkudan başını kaldırıp da başkasına kırıcı bir laf söyleyemez

Nitekim Yüce Allah “Ve ey akıl sahipleri! Sizin için kısasta büyük bir hayat vardır (6)” buyurmaktadır. Ama sözde demokrasi adına Allah’ın emirlerini, emir ve yasaklarını ikinci plana attınız hatta değil ikinci plana atmak tamamen unuttunuz her şeyi demokrasi adı altında değerlendirdiniz. Alın size demokrasi o zaman.

Ölüp de Rabbi’nin huzuruna çıktığın zaman alacağın cevap “Denilir ki: Bu güne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi biz de bugün sizi unuturuz. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur! (7)”. Oysa Allah Teala buyurmadı mı ki: “Ey insanlar! Sizi ve sizden evvelkileri yaratmış olan Rabbinize ibadet ediniz ki sakınmış olasınız (8)

Peygamberimiz Hz Muhammed’in (s.a.v): “İyi işler yapmakta acele ediniz; yoksa siz şu yedi şeyi mi bekliyorsunuz? Her şeyi unutturan fakirliği, azdıran zenginliği, akıl ve bedeni bozan hastalığı, boş sözler söyleten ihtiyarlığı, birden gelen ölümü, gaiblerin en kötüsü olan Deccal’ı ve acısı hepsinden büyük olan Kıyamet’in kopması” (İyi amel işlemek için bunların gelmesini mi bekliyorsunuz)? “

Allah tarafından, benden önce gönderilen her peygamberin kendisine bağlı arkadaşları ve havarileri vardı. Bunlar onun sünnetine bağlanırlar ve emirlerine uyarlardı. Daha sonra bunların yerlerine öyleleri geçti ki, yapmadıkları işlerle öğünürler ve emrolunmadıkları işleri yaparlardı.

Bir kimse, bunların emrolunmadıkları işleri yapmasına eliyle engel olursa, o kimse mümindir; dili ile bunlara karşı durursa, o da mümindir; kalbiyle bunların yaptıklarına engel olmaya çalışırsa o da mümindir, bu kadarını da yapmayan kimsede hardal tanesi kadar bile İman yoktur” şeklinde beyanda buyurmuştur.

İman edip güzel güzel amellerde bulunanlara müjde var. Şüphe yok ki onlar için altından ırmaklar akan cennetler vardır (9) şeklinde bir vaatte bulunmaktadır.

Bari iyi işler yapamıyorsanız kötü işler yapmayında başkasına zararınız, ziyanınız dokunmasın. Eğer bir başkası senin elinden ve dilinden emin değilse ve bunlardan dolayı da senden korkuyorsa hiç kusura bakma senin İslam’la bir alakan olmadığı gibi ben Müslümanım diyerekte ortalıkta dolaşma.

Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Sizden bir kimse kötü bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ondan nefret etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir” buyurmaktadır. Buda demek oluyor ki kötülük yapmak için, ortalığı karıştırmak için bir araya toplanacağına ortalığı yatıştırmak, iyimser bir hava ortamı oluşturmak için birleşeceksin.

Ortalığı birbirine katanlara destek olarak gidersen ve bu giden kişide bu milletin seçtiği, senden benden kesilen vergilerle devletten maaş alan ve bu milleti temsil eden kişiler ise durum daha da vahim. Ama asıl olan veheamet ise onların oralara girmesine, o yetkinin verilmesine yardımcı olan kişi yada kişilerin olması.

İlk yazıya girerken belirttiğim gibi zulme rıza göstermek zulümdür. Yani ondan hiç bir farkınız yoktur ve sizde (ilgili kişide) de zerre kadar iman ve Allah korkusu yoktur vesselam…!!!

Yukarıda denilmiştiya kıssasa kıssas da bir çok hayır vardır. Evet Allah aşkına soruyorum size: Sen sana taş atana, sana tekme tokat dalan birisine bir nefsi müdafaa yapmaz mısın? Yoksa oturup güzelce eşek sudan gelinceye kadar bir güzel dayak yersin ondan sonrada bunun adına yapacak bir şeyim yoktu mu dersin?

Yahu adam benim polisime askerime taş atıyor, şişe atıyor benim polisim yaralanıyor ondan sonra X partisinden bir yetkili çıkıp diyor ki orantısız güç, yok bilmem ne. Bu aklı yerine olan bir insanın yapacağı bir savunma ve açıklama değildir.

Geçmişte gördük. Etrafı yıkıp döken, esnafın, devletin malına zarar verenleri eleştirmek yerine benzine su döken siyasetçileri de gördük. Aşırılık yapanları suçlamak yerine Devletin Resmi Üniformalı askerini polisini suçlayan siyasetçileri de gördük. Haklının yanında yer alması gerekirken, kendi ülkesinin çıkarlarını düşünmesi gerekirken; haksızın yanında yer alan ithal siyasetçileri de gazetecileri de gördük. Onlar dün neyse bugün de odur

Selam hak edenlerin üzerine olsun vesselam….

İsmail Ekinci

(1-Ahzab Süresi 68) (2-A’raf Süresi 38) (3-Bakara Süresi 11,12) (4-Bakara Süresi 10) (5-Bakara Süresi 18) (6-Bakara Süresi 179) (7-Casiye Süresi 34) (8-Bakara Süresi 21) (9-Bakara Süresi 25)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir