Vefa; sözünde durma, sözünü yerine getirme, borcunu ödeme, sevgi, dostluk ve bağlılıkta sebat etme, kendini sevenleri, kendisine iyiliği dokunanları unutmama, dostlarıyla ilgiyi kesmeme gibi anlamlara gelir. Bu güzel özelliklere ve yüce vasıflara sahip olan kimseye de vefakar ya da vefalı denir. Vefanın zıttı nankörlüktür.
- Vefakarlık; kadir kıymet bilmek, kendisine yapılan iyiliği unutmamaktır.
- Nankörlük ise iyiliğin kadrini bilmemek ya da kendisine yapılan iyiliğe kötülükle mukabelede bulunmaktır.
Vefakâr kimseler dostlarını, kendilerine iyilikte bulunanları unutmazlar, zamanı gelince onlara misliyle veya daha fazlasıyla mukabelede bulunurlar.
En büyük vefakarlık, insanın Yüce Yaratıcı’yı tanıması, verdiği nimetlerin kadri kıymetini bilmesi, O’na karşı kulluk görevlerini eksiksiz yerine getirmesidir. En büyük nankörlük de kulun Rabb’ini inkar etmesi, verdiği nimetlere şükretmemesi, nimetleri O’na isyanda kullanmamasıdır. Nitekim Enfal Suresinin 55’inci ayetinde: “Allah katında canlıların en kötüsü, gerçeği örten nankörler / inkârcılardır. Bunlar iman etmezler” buyrulmuştur.
Yerine göre hayvanlar bile kendilerine verilen nimetin kadrini bilirler, o nimeti verenlere vefalı davranırlar, sadık olurlar.
Ahmet Rifat da Tasvîr-i Ahlak isimli eserinde şöyle der: “Ana-babaya itaat, akraba ve dostlara hürmet ve yardım, vatana sevgi hep vefa duygusunun eseridir. Vefasızlar ciddi dost bulamazlar. Sıkıntılı zamanlarında kimseden yardım göremezler. Şurası da enteresandır ki, bazıları kendileri sıkıldıkları zaman vefakârlardan vefa umarlar, yardım beklerler de kendi vefasızlıklarını terk etmezler.”
İnsanların İyilik ve Kötülüğe Karşı Farklı tutum ve Davranışları
Erdemli ve Fazilet Sahibi İnsanlar
Kimi insanlar vardır ki kendilerine yapılan kötülükleri hep unuturlar, iyilikleri ise hiç unutmazlar. Bunlar erdemli, fazilet sahibi kimselerdir. Dinimizin istediği güzel ahlak sahibi müminler böyle olurlar, kendilerine yapılan iyiliği hiç unutmazlar, zamanı gelince ona iyilikle mukabelede bulunurlar, dostlarıyla her zaman ilgilenirler, iyi günlerinde de kötü günlerinde de onları ararlar, varsa dertleri, sıkıntıları gidermeye, yardımcı olmaya çalışırlar.
Vefasız ve Nankör İnsanlar
Kimi insanlarda vardır ki kendilerine yapılan yüzlerce iyiliği unuturlar, yapılan herhangi bir kötülüğü ise hiç unutmazlar. Hep onu söyleyip dururlar, temcit pilavı gibi durmadan tekrar ederler. Bu, dinimizin tasvip ettiği güzel davranış ve hoş bir tutum değildir. Bunlar dostlarını kendilerine işleri düştüğü zaman ararlar, sorarlar, o zaman yanlarından hiç ayrılmazlar. Onların kendilerine işi düştüğü zaman ise hep onlardan kaçmaya, uzak durmaya çalışırlar, o zaman onları tanımazlar, daha doğrusu tanımazlıktan gelirler.
İnsan yaratılışı icabı hep başkalarından vefa bekler, dostluk bekler, iyilik bekler. Bunlar doğru ve güzel şeylerdir. Fakat daha güzel olanı insanın, dostlarına karşı önce kendisinin vefakar olmasıdır. Kendisi vefakar olmayan kimse başkalarından vefa bekleyebilir mi? Şayet beklerse bu ne kadar doğru ve isabetli olur?
Peygamberimizden Vefa Örnekleri
Diğer ahlaki meziyetlerde olduğu gibi, vefakarlığın en güzel örneklerini de Peygamber Efendimiz’de görmekteyiz. Hz. Peygamber, dadısı Ümmü Eymen’i, ücret karşılığı da olsa yıllarca kendisine bakan sütannesi Halime’yi, sütkardeşi Şeyma’yı, çocukluğunu yanında geçirdiği amcası Ebu Talib’in hanımı Fatıma’yı ömrü boyunca unutmamış, her fırsatta onlarla ilgilenmiş, onlara gereken saygı, şefkat ve merhameti göstermiştir. Mekke müşriklerinin zulmünden kaçan Müslümanlara kucak açan Habeş Necaşi’sini daima hayırla yad etmiş, öldüğünde dua etmiş, yıllar sonra oğlu Medine’ye geldiğinde, babasına hürmeten bizzat kendi eliyle ona hizmet etmiştir.
Sevgili Peygamberimiz eşlerine karşı da son derece vefakardı. Onun vefakarlığı sadece hayatta olan eşi ile sınırlı değildi. Vefat etmiş olan eşi Hz. Hatice validemizi de hep hayırla anar, hayırla yad ederdi. Hatta onun arkadaşlarına bile saygı gösterir, ikramda bulunurdu. Bir defa yanına gelen bir yaşlı hanıma fazla ikramda bulunmuştu. Bunun sebebini soranlara: Bu kadın Hatice (r.a)’nin sağlığında bize gelir giderdi diye cevap vermişti.
Kaynak: Dr. Durak Pusmaz (Haseki Dini Yüksek İhtisas Merkezi) Eğitim Görevlisi / Diyanet Aylık Dergisi / Nisan 2012 / bkz: 36-39
