Aile İçi İletişimde En Büyük Eksiklik: Nezaket ve Saygı
Evlilik hayatında mutluluğu yakalamak, mutlu ve başarılı olmak istiyorsanız eğer ilk yapmanız gereken şey; kişisel gelişim kitapları, aile seminerleri, NLP konferansları gibi şeyleri takip etmek yerine; dışarıda hiç tanımadığınız birisine gösterdiğiniz nezaketi ve kibarlığı ilk başta ailenize karşı göstermelisiniz.
Yaşadığımız şu fani dünyada geçireceğimiz sürenin ne kadar kısa olduğunu ve bu dünyaya geliş amacımızı ne yazık ki çoğu zaman unutuyoruz.
Yaşamla ilgili beklentilerimizde, özlemlerimiz de; “sayılı gün nedir ki gelip geçer!” diyerek kendimizi avuturken geçip giden günleri anlamlı kılma çabasından çok bir şekilde yirmi dört saati tamamlama çabasına giriyoruz.
Mutluluğu Yanlış Yerde Arayan Bir Toplum
İş dünyamızda hedeflediğimiz yerlere gelebilmek için gösterdiğimiz çabayla, evlerimizde sağladığımız eşsiz düzenle, çocuklarımıza sunduğumuz maddi değerlerle bu dünya ile ilgili asli görevimizi yerine getirdiğimizi düşünerek kendimizi kandırıyor, bu kandırmaca içerisinde mutluluk oyununu oynamaya devam ediyoruz.
Çevremizde birçok insan mutluluğu yakalamak için kendince bir sürü yol arıyor. Kişisel gelişim kitapları okunuyor. NLP seminerleri takip ediliyor, aile psikologları ile ilişki kuruluyor ve sonrada hiçbirinin mutlu ve başarılı olmak için işe yaramadığı düşünülüyor.
İnsanların maddi ve manevi bu kadar harcama yapmalarına rağmen aile hayatında ya da iş hayatında gerçekten başarılı olamamaları, ruhların bir türlü huzur bulamayışı, yüreklerin durmadan gerçek sevgiyi arayışı ve bu çabalamaya karşın amaca ulaşılamaması gerçekten çok ilginç, ilginç olduğu kadarda çok acı bir durum.
En Büyük İhmal: Eşe Gösterilmeyen Saygı
İnsanlar en büyük sorunlarından birini eşleriyle yaşıyor. Bu sorunun tüm toplumumuz tarafından yaşandığını artan boşanma vakalarından çok net olarak anlayabiliyoruz. Eşler arasındaki sorunu ana kaynağı ülkemiz ekonomisinden kaynaklandığı düşünülen geçim sıkıntısından çok manevi değerlere sahip çıkılamaması. İnsanlar hem aşkını koruma, hem özgürlüğünü koruma çabasına girerken ikisini dengede tutmayı başaramayanlar ne yazık ki bu yolda tökezleyip düşüyorlar.
İnsanlar en büyük hatayı; çevresindeki kişilere gösterdiği anlayışı, saygı ya da hoşgörüyü eşine göstermemekle yapıyor. İnsanlar; iş yerinde, özel hayatında karşısındakini incitmemek için kurduğu cümlelerdeki özeni ne yazık ki eşine gösteremiyor. Eşini kırma korkusunu yaşamadan hayatının tüm stresini de ondan çıkararak rahatlıyor. Bu durumdan sonra da; “derici sevdiği deriyi yerden yere vurur!” mantığından hareketle sevgisini dile getiriyor.
Kimi zaman kariyer elde etmek, kimi zaman maddi kazanç sağlamak amacıyla oluşturduğu dünyası için her türlü planı yaparken bunların gereklilik olduğunu düşünüyor ancak sevdiğine inandığı insan için aynı özeni göstermiyor.
Eşe karşı söylenen cümlelerde hassas olunmayışı, maddi değerler uğruna gittikçe birlikte geçirilen zamanların yoksunluğu; bir zamanlar kendilerince eşsiz saydıkları aşklarının yok olmasına, ardına tek düze bir yaşamın gelmesine neden oluyor. Zaman geçtikçe bu tek düzelik insanların beynini kemiren ve ayrılığa iten en büyük düşünce oluyor.
Peygamberimizin Evlilikteki Davranışları
Geçmiş ve gelecek zamanın en iyi iletişim uzmanı olan birini tanıyorum. Bu güzel insan çok güzel bir görev için dünyaya getirilmiş. Getirildiği görevi eksiksiz yerine getirebilmeyi bir çok olumsuz duruma karşı başarabilen bu insan hem eşiyle hem çocukları ile bir çok insanın başaramadığı ölçüde güzel iletişimlerde bulunmuş.
Çizdiği hedefine var gücüyle ulaşmaya çalışırken her insana değer vermeyi ve gerektiğinde ona ihtiyacı olan her insana zamanında ulaşabilmeyi başarabilmiştir. Yaşamında kimsenin kalbini kırmamış, özel hayatını mükemmel, iş hayatını mükemmel bu insanın hangi fakülteyi bitirip hangi kitapları okuduğunu merak ediyorsanız; kendisi hiç okuma bilmeyen birisi o güzel dinimizi yaymakla görevlendirilmiş sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed!
Sünnete Uyan Ailelerde Huzur Egemen
Dinin kurallarına göre yaşamak isteyen pek çok insan onun davranışlarına uygun olarak yaşamayı hedefler.O’nun ‘sünnetlerini’ yerine getirmeye çalışır. Evliliğinde istediği iletişimi ve huzuru yakalayabilen insanların büyük bir çoğunluğu onun bu sünnetlerini yerine getirerek bunu başardıklarını düşünürler.
Modern Erkeklik Algısı
Şuan hala eşine yardım etmenin “taş fırın erkekliği” olduğu tartışılırken bu mübarek insan içinde olduğu yoğunluğa ve toplum içinde sahip olduğu konuma rağmen eşine ev işlerinde yardımcı olmuş, çocukları ile şakalaşmış, oyunlar oynatmıştır. Yaptığı bu davranışlarla O, yine lider olmayı başarmışken; bazı erkeklerin başkası görür diye çamaşır asmamaya ya da kılıbık lakabını alma korkusu ile eşine yardımcı olmamayı bahane etmesi, gerçekten çok ilginç bir durumdur.
Kadınların Yaptığı Büyük Hata: Dünyevileşmek
Eşler arasındaki tüm problemler tabi ki erkeklerden kaynaklanmıyor. Eşine saygı sınırları içinde davranmayan, sorumluluklarını bilmeyen çoğu kadınında eşinin hoşnutluğundan uzak yaşadığını görüyoruz. Oysa dinimiz ne güzel motive etmiş; “eşinin hoşnutluğunu kazanarak erkeğinin kendisinden razı olduğu kadın cennetliktir” diye! Bu durum bize hem eşimizden hem de Rabbimizden hoşnut olarak yaşamamız gerektiğinin bir uyarısı olsa gerek.
Eşiyle beklentileri karşılayamamış, sürekli tartışma yaşayan bazı kadınların dünya anlayışlarını eleştirecek olursak; onlarda en büyük hatayı dünyalık şeylere fazlasıyla değer vermekle yapıyor. İstedikleri pek çok maddi varlığa sahip olmadıkları için hem kendilerini hem eşlerini hırpalıyor. Ne yazık ki eşlerine gelirken getirdikleri “çeyiz sandıklarına” gösterdikleri özeni ahiret için hazırladıkları çeyizler için göstermiyorlar.
Erkek ya da kadın beş vakit namaz kılarak, oruç tutup zekat vererek, hacca giderek “gerçek yaşamları” için sermayelerini arttırdıklarını ve tamamladıklarını düşünebilirler ancak eşlerine eziyet eden bir mümine cennet yolunun garanti olduğu da müjdelenmemiştir.
Ailede En Büyük Hak: Anlayış ve Sevgi
Kul hakkını bu kadar çok savunan güzel dinimizde önce eşlerimizin hakkını vermemiz gerekiyor. Eşlerin en büyük hakkı da anlayışla, saygıyla ve gerekli özeni verilmesi ile yerine getirilebiliyor.
Aile dediğimiz o toplumun en küçük yapı taşı tabii ki sadece eşlerden ibaret değil. Bir de tüm dünyamızı dolduran çocuklarımız var. Yaşları büyüdükçe dertleri, sorunları kendileri ile birlikte büyüyor. Onların büyümelerinin getirebileceği güzelliklerin yanında oluşabilecek olumsuzluklara karşı her anne babanın tavrı farklı oluyor.
Anne Baba Olmak: Sadece Beslemek Değil
Kimi anne baba onlarla olan iletişiminin sağlıklı olmasıyla olumsuz durmaları çok çabuk bertaraf ediyor kimi anne baba ise var olan sorunları halledemeden ardından gelen sorunlarla boğulup kalıyor.
Çocuklarına öncelikle ahlaki değerleri aşılamayan, onlarla başka insanlarla kurduğu ilişki kadar sağlıklı iletişim kurmayı başaramayan ebeveynler sürekli aile içi iletişim çatışması yaşıyor. Bu olumsuz durumların sonucunda; çocuğun yanlış insanlarla arkadaşlık ya da evlilik ilişkisi kurması, okul ya da iş hayatında başarısız olması gibi istenmeyen durumlar ortaya çıkıyor.
Dinî Eğitimde Sevgi Temelli Yaklaşımın Önemi
Anne babaların çocukları ile iletişim kurarken yaşadıkları en büyük problem; onların bedensel ihtiyaçları için yürekten gelen seslerine kulak vermemesinden kaynaklanıyor.
Dinimizi güzellikleri ile anlatmayı başarabilmiş büyüklerimizden biri şöyle anlatıyor:
“Esas ölüm ve felaket; trafik kazaları vs. meydana gelen felaketler, ölüm değildir. En büyük ölüm ve felaket insanın özünü gafletle salması, duygusuzlaşması ve gönül dünyasında ölmesidir. Anne baba, evin içindeki manevi yangından habersiz iseler bundan daha büyük talihsizlik, bundan büyük gaflet olmaz. Böyleleri hallerine bakıp ne kadar ağlasalar yeridir. Ama ağlamak içinde gönül gerek!”
Anne babalar çocukları ile etkili ve doğru iletişim için çaba harcadıklarında, onlara Allah’ı korkuyla değil sevgiyle anlatıp benimsettiklerinde, dinimizi bizler için haram ya da helal kılınan güzel kuralların dayandığı asıl gerçekler anlatıldığında onlarla daha az sorun yaşanılacak, mevcut sorunlarda çok kolay çözümlenecektir.
Eşler huzur ve mutlulukta olduğu kadar tasada, gamda ve kederde paylaşımcı olma yoluna giderek sağladıkları “yürek paylaşımı” ile ne kadar sağlıklı bir evlilikleri olduğunu görmekle kalmayacak ebediyete uzanan “sonsuz aşkı” yakalayacaklardır.
Toplumumuzda her yönden daha sağlıklı iletişim kurabilen aileleri görebilmek için: televizyon, bilgisayar gibi teknolojik aletlerin daha az ve amaca uygun olarak kullanılması, akşam olduğunda sadece kanaldan kanala geçişin aktivite olarak yapılmadığı; ilimle, güzelliklerle kuşanmış sohbet ortamlarının aile bireylerince yaşanmasını ve yaşatılmasını diliyoruz.
Sahip olduğumuz ve olacağımız tüm değerlere bu dünyaya getiriliş amacımızı unutmadan değer vermemiz gereketiğini unutmayanlardan olalım.
Kaynak: Betül Erdoğan / Kalbin Mutluluk Rehberi / bkz: 94-98
