1. Anasayfa
  2. Uncategorized

Hakiki ve Gerçek Müslüman; Sadece Diliyle Ben Müslümanım Diyen Kişi midir yoksa….


Gerçek bir Müslüman Allah’ın emir ve yasaklarına göre hareket etmelidir. Peki sadece diliyle ben Müslümanım demek gerçekten kişiyi kurtarır mı?

Öncelikle Muhammed Gazali’nin dediği gibi şunu belirtmek istiyorum ki; “Ben sonuna kadar düşünce hürriyetine saygılıyım. Fakat her hakikat anahtarlarının açmaktan aciz olması yönüyle geri zekalılık, iftira, davaya ciddiyetsiz yaklaşma ve akıl kargaşasından tiksiniyorum İnatçılık, çok iğrenç bir rezalettir. İslam, daha ilk anından itibaren tek olan Allah’ı inkar eden, gökleri ve yeri düzenleyene secde etmekten vazgeçen, bir taş önünde eğilerek putlarla huzur bulan kişilerle mücadele etmiştir (1)”

Kişi ‘La İlahe İllallah Muhammeden Resulüllah‘ dediği zaman İslam çatısı altına girmiş olmakla beraber;

  • Allah’a,
  • Meleklerine,
  • Kitaplarına,
  • Peygamberlerine,
  • Ahiret gününe
  • Kaza ve kadere inandığı zaman da mümin vasfını taşıyarak iman ehlinden olmuş oluyor.

Yani sadece diliyle iman ettiğini söyleyip de İmanın şartlarını yerine getirmemek, Allah’ın varlığını kabul edip de Allah yokmuş gibi davranmak, Namaz, oruç, Hac, Zekat vermek emredilmişken bunları yerine getirmeyip de ben Müslümanım demek gerçekten kişiyi kurtarır mı? Yoksa kuru bir laftan ibaret olup da içi boş bir şekilde iman ettiğini söyleyen kişi ile Allah’ın emir ve yasaklarına sarılarak nefsiyle cihada giren kişinin durumu aynı mıdır yoksa farklı mıdır?

İşte burada yüce Allah’ın buyruğuna kulak veriyoruz. Çünkü yüce Allah; “Yoksa o kötülükleri işleyip duranlar, iman edip güzel ve makbul işler gerçekleştirenlere yaptığımız muameleyi, kendilerine de göstereceğimizi, hayatlarında ve ölümlerinde onları bir tutacağımızı mı sanıyorlar? (2)” şeklinde buyurmaktadır.

Allah’ın emir ve yasaklarıyla ilgilenmeden gününü gün ederek, nefsinin arzu ve isteklerine kulak verip de sadece kuru kuruya iman ettiğini söyleyen kişi ile, Allah’ın emir ve yasaklarına sarılıp, nefsiyle mücadele eden kişinin durumu şuna benzer ki;

Bir haber geliyor ki seferberlik çıktı ve eli silah tutan herkes cepheye gidecek. Kimisi savaşmak için tüm hazırlıklarını yapıp, gerekli savaş ve savunma aletlerini hazırlarken bir başkası eline sadece kuru bir sopa alarak savaşa hazırlandığını düşünerek savaşa gidiyor. İşte burada savaşa hazırlıksız giden ahmak insanın yaptığı nasıl bir gaflet ve hata ise, kendini salih amellerle şekillendirmeden iman ettiğini söyleyerek cennete gireceğini sanan insanın yaptığı da aynı şekilde büyük bir gaflet ve dalalettir.

İşte tam bu noktada dikkatlerimizi Hz Ali (r.a)’nın şu sözlerine kulak veriyoruz.

Müslümanlara en güzel şeyleri va’deden Allah Teala şükredenlere de nimetlerini artırmayı va’detmiştir. Ben bugün cenneti istediği halde gaflet içerisinde bulunup bu konuda hiç bir gayret göstermeyen; cehennemden kaçmak isteyip de kıllarını dahi kıpırdatmadan uyuyanlara şaşıyorum. Kendisine hakkın yarar sağlayamadığı kişi batıldan zarar görür, doğru yoldan sapan kişi dalalet (sapıklık) seline kapılır. Yakinden (kesin bilgiden) yararlanamayan kimse şüphe bataklığına saplanır. Sizlere bu dünyadan göç etmeniz emrolunmuş ve azığınızın da nelerden ibaret olduğu haber verilmiştir”.

Ancak Geylani Hz’nin de dediği gibi Senin Allah’tan başka ilah yoktur sözü bir iddiadır ve kalbini O’nun dışındakilere çevirmen de bunun delilidir kanıtıdır. Nitekim girişte de söylediğimiz üzere, her ne kadar belki bu zamanda taşların önünde secde edenler ya olmasa da yada az bir kesim olsa da asıl tehlike zamanımızın putu ve secde edilen, Allah’ın vaat ettiklerinden daha değerli sanılan ve yükseğe çıkartılmaya çalışılan ve çıkartılan dünya malıdır. İşte sizin putunuz da budur ve bunların önünde eğilip secde ediyorsunuz. Senin tevekkül etmen ve güvendiğin şey Allah değil senin put sıfatını taşıyan servetindir, ayrılamadığın ve kaybetmekten korktuğun malındır, mülkündür belkide kendi ailendir.

Girişte belirtmiştik hiç biriniz belki Allah’ı inkar etmiyorsunuz ama Allah’ın dediklerini de yapmadığınız halde halen Allah’ı sevdiğinizi ve rahmetine mazhar olacağınızı düşünüyorsunuz. Hatırlatmakta fayda olacaktır ki bir zamanlar şeytanda Allah’ın varlığını ve birliğini, ondan başka ilah olmadığını, her türlü eksiklikten münezzeh olduğunu, ölümü, öldükten sonra dirilmeyi, melekleri, peygamberleri, ahiret gününü, cenneti – cehennemi hepsini biliyordu ve inkar da etmiyordu ama bu bilgisi onu kurtarmadı ve kıyamete kadar lanet halkası boynuna geçirilmiş bir halde bırakıldı ve elem verici bir azap da onu (şeytanı), onu takip edenleri ve onunla yoldaş olanları beklemektedir. Peki bu durumda diliyle kuru kuruya Müslüman olduğunu iddia edenin durumu nasıldır?

Peki Allah Teala bir suçtan dolayı cezalandırdığından dolayı, aynı suçu işleyen bir başkasını affeder mi? Evet yüce Allah şeytana tövbe etmesini ve emrine karşı gelmemesini buyurdu ama kendisi direttikçe diretti ve kaybedenlerden oldu. İşte siz de ya tövbe eder Allah’ın emir ve yasaklarına sarılırsınız, yeryüzünde fitne fesat, bozgunculuk çıkarmazsınız yada şeytanın muhatap olduğu cezaya sizlerde muhatap olursunuz.

Ve Müslüman olduğunu iddia ederek iman ettiğini söyleyen kardeşim; Sen hürlü günahları işleyeceksin ve bunda ısrar edip tövbe kapısına gitmeyeceksin ondan sonrada Allah beni affeder diye ümit besleyeceksin. Her ne kadar Allah’ın rahmetinden ümit kesilmeyecek olsa da sen ümit edilmeyecek şeyden ümit ediyorsun. Çünkü her şeyin bazı şartları ve işaretleri vardır. Peki bu işaretler gerçekten sende mevcut mu?

Sen tövbe etmediğin gibi de farz ibadetlerini yerine getirmeyip nafile ibadetlerle meşgul oluyorsun ve bu sayede sevap işlediğini sanıyorsun. Hiç kusura bakmayın ama şeytanın kalbe giriş yollarını, tuzaklarını, hilelerini ama az ama çok bilmeden böyle bön bön müzikle, tv ile, internet ile zaman geçirirseniz, gününüzü gün ederseniz, bu ümidin sonu rahmet değil azaptır.

Sizin yaptığınız şuna benzer ki; “Doğru yolu görseler o yolu tutmazlar. Ama sapıklık yolunu görseler o yola girerler. Öyle! Çünkü onlar ayetlerimizi yalan saymayı adet haline getirmiş ve onlardan gafil olagelmişlerdir (A’raf 146)”. İşte bu inatçılara ‘Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı doğru çıksalar, yine de gözlerimiz boyandı, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır derler (Hicr 14-15)”

“Allah (c.c) daha önce Yahudilere şöyle seslenmişti; ‘.. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vadettiklerimi vereyim 2/40’.

Müslümanlara da işte şöyle sesleniyor ‘Öyleyse siz beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin ve sakın nankörlük etmeyin! Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin (2/152-153)’

Yahudiler dini içeriğini bırakıp görselliğe ört elle sarılsalar ve özü unutarak kabukların peşinde koşsalar da ey Müslümanlar! Sizler sağlam hakikate ve doğru hedef ve gayelere sımsıkı yapışın. Yoksa ‘İyilik yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmek değildir.Gerçek iyilik bir kimsenin Allah’a ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmasıdır. İşte böyle bir kimse, yakınlara, yetimlere, yoksullara yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar ve zekat verir. Söz verdiği zaman sözünü yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar bu vasıfları taşıyanlardır ve onlar gerçek muttakilerdir 2/177 (3)”

“Hidayete ermek istiyorsanız ondan (Kur’an) öğrendikleriniz ile amel ediniz. İlmiyle amil olmayan (amel etmeyen) bir alimin, cehaleti sebebiyle dalalete düşen cahilden hiç bir farkı yoktur. Hatta böyle bir alim cehalet içerisinde şaşkın şaşkın dolaşmakta olan cahilden daha fazla pişmanlık duyacaktır. Aleyhindeki şeyler cahilinkinden daha çoktur. Bunların ikisi de saptırılmış ve helak olmuşlardır (4)”

  • Ve Muhammed Gazali’nin dediği gibi: Allah’tan uzak olanlar namaz kılmayı ağır görenlerdir.

Ve konuyu Abdülkadir Geylani Hz’nin şu sözü ile noktalamak;

Ey cemaat! Siz yakında öleceksiniz. Ölünüze ağıt yakılmadan önce siz kendiniz için ağlayın. Belirsiz bir sonunuz ve çok kalabalık günahlarınız var. Kalpleriniz dünya sevgisi ve hırsıyla hastalanmış. Onu dünyaya değer vermeyerek ve Hakk’a yönelerek iyileştiriniz. Dinin kurtuluşu sermayedir, güzel ameller ise kazançtır. Sizi azdıracak şeyleri istemeyi terkedin ve size yetecek kadarıyla yetinin. Aklı olan, helali hesabı gerektiren, haramı cezayı gerektiren bir şeyi elde ettiğine sevinmez. Çoklarınız hesabı ve cezayı unutmuş durumdasınız.

Ve Allah-u Teala’nin şu ayet-i kerimesi ile de tamamlamak ve sonlandırmak istiyorum; “Önemsiz bir menfaat karşılığında, Allah’a verdikleri ahdi ve yeminlerini bozanların ahirette hiçbir nasipleri yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak. Onların yüzlerine bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onların hakkı çok acı bir azaptır (5)”

(1-Muhammed Gazali / Kur’an’ın Konulu Tefsiri / bkz: 607) (2-Casiye Süresi 21) (3-Muhammed Gazali / Kuran’ın Konulu Tefsiri / bkz: 25-26) (4-Hz Ali’nin Sözü) (5-Al’i İmran 77)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir